"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Parlamenter sistemden cayış!

Cevher İLHAN
09 Ocak 2016, Cumartesi
İktidar partisinin, 12 Eylül darbesi lideri Evren için hazırlanan 1982 anayasasının hükûmetin elini kolunu bağlayıp cumhurbaşkanını aşırı yetkilendirdiği şikâyeti hâfızalarda.

Bunun için AKP’nin 2007’de “özgürlükçü, tüm toplumun ihtiyaçlarına cevap veren, demokratik hukuk devleti ilkesine ve demokratik ülkelerin standartlarına uygun, toplum ile devlet arasında yeni bir ‘toplum sözleşmesi” iddiasıyla hazırladığı “parlamenter sisteminin güçlendirilmesi ve cumhurbaşkanını yetkilerinin kısılması” “yeni anayasa taslağı” arşivlerde.

Ancak Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından “ileri demokrasi” söylemlerinden usul usul “parlamenter sistem”den çark edilip “başkanlık sistemi” telâffuz edilmeye başlandı.

Ne var ki, daha önce cumhurbaşkanına verilen aşırı yetkilerden yakınan Erdoğan, bununla da yetinmiyor; bu yetkileri de katlayan “başkanlık sistemi”ni savunuyor. “Başkanlık sistemi parlamenter sisteme göre daha ileri bir sistem. Şu anda da gelişmiş ülkelere baktığımızda, gelişmiş ülkelerin kahir ekseriyetinde başkanlık sisteminin olduğunu görüyoruz” diyor.

Oysa “başkanlık sisteminin bir tek ABD’de denge-kontrol politikasıyla başarılı demokratik uygulamasının dışındaki örneklerle ortada. En gelişmiş 20 ülkenin 17’sinin parlamenter sistemle, ancak ikisinin başkanlık ve yarı başkanlıkla (Amerika ve Fransa) yönetilmesine karşı, en geri kalmış 20 ülkenin 14’ünde başkanlık, 5’inde yarı başkanlık var.

Görünen o ki, Cumhurbaşkanı ve (eski) partisi, “darbe anayasası”nın, cumhurbaşkanına verdiği fevkalâde geniş yetkileri tâdil etmek, demokratik parlamenter sistemin noksanlıklarını gidermek yerine, “darbe anayasası”nın cumhurbaşkanına verdiği yetkilere “başkanlık” adı altında yeni yetkiler bahşediyor.

Peki, neden ve niçin?

En yüksek oy oranı DP ve AP’nin

Başbakan, bir televizyonda, partisinin 1 Kasım’da aldığı yüzde 49.5 oya atıfla, “Seçimlerde Cumhuriyet tarihinin en çok oy alan bir iktidarın başkanı olarak” diye söze başlamıştı.

Halbuki, vakıa hiç de öyle değil. Zira Demokrat Parti (DP), 14 Mayıs 1950 yılında yapılan seçimlerde yüzde 52.68 oy oranı ile 27 yıllık Tek Parti diktasını devirerek hür seçimle iktidar oldu. 1954 seçimlerinde yüzde 57.61 oy oranına ulaştı. 1957 seçimlerinde ise yüzde 48.88 oy oranı ile iktidar olup yine yüzde 57’leri aşabilecekken 27 Mayıs 1960 ihtilâliyle 1961 seçimlerine girmesine fırsat verilmeden önü kesildi ve 29 Eylül 1960’ta kapatıldı.

Keza ihtilâlden sonra kapatılan Demokrat Parti’nin yerine kurulan Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi (AP) 1965 seçimlerinde yüzde 52,9 oyla tek başına iktidara geldi. 

Belli ki, Başbakan kuruluşundan bu yana partisinin en yüksek oyunu çok partili siyasî hayatın en yüksek oyu görmüş. “AKP iktidarında” diyeceği yerde “Cumhuriyet tarihinde” diye sehve düşmüş…

“Eyâlet”ten cezâlandırmaya…

Siyasette o denli savrulmalar oluyor ki, insan bazen duyduklarına inanamıyor.

Cumhurbaşkanı, Başbakan olarak 29 Mart 2013’te, Kanal D-CNN Türk ortak yapımında şunları söylemişti: “Eyâlet yapılanması, sür’atle kalkınmayı getirir. Bu güçlenme alâmetidir. Güçlü bir Türkiye, asla eyalet sisteminden korkmamalı. Özerklik ve eyâlet sistemi ülkemizi daha güçlü yapar” diye konuştu.

İmralı ve Kandil’le kapalı kapılar arkasında kotarılan hesâp ve “pazarlık” şu idi: BDP/HDP Meclis’te veya gidilecek bir referandumda AKP’nin “başkanlık sistemi”ne destek verecek; ve Erdoğan’ın başkanlığıyla “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartnâmesi” paravanıyla ülkenin “özerk bölgeler”e taksimine gidilecek, “ver başkanlığı, al özerkliği” denklemi devreye sokulacaktı.

Ancak ne zaman ki, 7 Haziran seçimleri öncesi HDP eşbaşkanı Demirtaş, “Seni başkan seçtirmeyeceğiz!” çıkışında bulundu; bunun üzerine HDP’yi baraj altında bırakmakla özellikle bölgede oylarını arttırmak ve MHP tabanından oy kapmak hedefiyle “çözüm süreci” rafa kaldırıldı, yeniden “milliyetçilik” söylemleriyle seçimlere oy devşirilmeye çalışıldı. Aynı taktik devam ediyor.

Daha evvel “federasyonun tartışılabileceği”nden dem vuran Cumhurbaşkanı, bu kez “özyönetim-özerklik” taleplerine “bedel öderler!” diye veryansın ediyor. Bunları seslendiren parti yöneticilerinin sorgulanması için “dokunmazlıkları”nın kaldırılmasını, belediye başkanlarının cezâlandırılmasını salık veriyor. Tam bir garabet…

Okunma Sayısı: 1373
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı