Tarih 2009 yılını gösterdiğinde Barack Obama’nın yemin törenini 2 milyon kişi izlemişti. Yemin metnini okumuş ve İncil’e el basmıştı.
Obama ikinci kez seçildi. Washington’da, ülkenin her tarafından gelen Amerikan vatandaşlarına dönerek, yeminini tekrar etti. El bastığı kitap, Abraham Lincoln ve Martin Luther King’e ait iki adet İncil’di.
Ardından Country müziğin temsilcilerinden biri mikrofonu aldı. Amerika’yı yücelten şarkıdan sonra, yine Amerika’yı yere göğe sığdıramayan bir şiir okudu… Hemen ardından ise, bir Papaz’ın birlik ve beraberlik konuşmaları.
Obama söz aldığında ise şöyle dedi:
“En köklü değerlerimiz ve kalıcı ideallerimizi savunmak için sesimizi yükseltelim.”
Dahası:
“Özgürlük Tanrı’nın bir armağanı olsa da bunun dünyadaki insanlar tarafından korunması gerekir” dedi.
Böylelikle Amerikan çıkarları uğruna yapılacak olan “demokrasi” mücadelesine devam edeceği vurgusunu yaptı. Burada dikkati çeken en önemli unsur; dini ritüellere bağlı kalınması. Her ne kadar Amerika içten içe çürüyor olsa da, idareciler “dini” ritüellere özellikle vurgu yapar. Neden? Çünkü, özgürlük ve birlikte yaşamanın çimentosu olarak “din” vurgusu bir realitedir. Obama, İncil’e el basıp yemin ederken, Washington meydanında bulunan 700 bin kişi “irtica geliyor” veya “laiklik elden gidiyor” diye telâş etmedi.
*
Obama’yı izlerken, nedense Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan yemin törenleri aklıma geliverdi.
Yeni seçilen milletvekillerinin yemin törenlerinde “dinî” argüman kullanılmaz. Meclis’te kahramanlık türküleri okunmaz. Meselâ Mehmet Âkif veya Yahya Kemal’den şiirler hiç okunmaz.
Peki, Meclis’e gelenler neden Kur’ân’a el basarak yemin etmesin… Ardından neden kahramanlık türküleri okunmasın? Öyle ya, kahramanlık türküsü denince hep “darbeler” mi aklımıza gelecek?
Ya şiir? Amerikan halkından bizim neyimiz eksik? Öylesine çok şairimiz ve şiirimiz var ki… Bir iki satır okumak bile bu yüce milletin ruhunu okşamaz mı? Bütün bunlara engel nedir sahi?
Bence bunu TBMM’ye bir teklif olarak sunmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
*
Birinci Meclis’te dini tahsil görmüş olanlarla, din görevlisi olanların sayısının hayli fazla olduğu gerçeğini de hatırlatmak isterim.
Kısacası; Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Birinci Meclis”in ruhunu arıyor hâlâ!