Nur Seyyahları olarak yolculuklarımız bitmiyor. Geçtiğimiz Mayıs ayı ayında rotamız İsveç idi. Heybemizde Allah’ın (cc) inâyeti, Peygamberimizin (asm) salât ü selâmı, Bediüzzaman’ın da eserleri var. Orada yaşayan kardeşlerimizi görmek, hasbihal etmek adına gidiyoruz. Selâm ve duâ ile.

Gece yarısından biraz önce İsveç-Arlanda havalimanındayız. Pasaport kontrolü sonrasında tanıdık birilerini arıyoruz. Sağolsun Hıdır Taş kardeşimiz, bizi bekliyordu. Soğuk bir havada Upsala’ya doğru yola çıkıyoruz. Arlanda Havalimanı, Stockholm ile Upsala şehirlerinin tam ortasında. Gece 00:30, ama hava aydınlık. Yani beyaz geceler başlamış. Ayağımızın tozu ile Rabbimin bu güzel gösterisine şahitlik ediyoruz. Bu arada, İsveç, Türkiye’den bir saat geride! 

Güzel ve derin bir uyku sonrası Upsala’ya yakın olan Sollentun’a doğru yola çıkıyoruz. Tayran Yıldız Hocamızı yanımıza alarak kamp yerlerine gidip bakıyoruz. İçim kıpır kıpır. Olur mu olmaz mı düşünceleri arasında sıkıntı basıyor. Ama içimden bir ses ise Risale-i Nur kendi yolunu bulur, sabır, diyor. Bu duygularla soğuk bir havada yer bakmaya devam ediyoruz.

İleride yapacağımız okuma programı için gençlerle geleceğiz inşallah. Birçok özelliği beraber istiyoruz. En azında ulaşım problemimiz olmamalı. Bu arada, Süleymanlı Camii’nde öğle namazını kıldık ve oradan Kista’ya geçtik. Yemek mönümüzde ise Somon ızgara var, Buradaki ismi ise Lax. Yolunuz düşerse şükür için tatmalısınız.

Tayran Yıldız Hoca ile kalacağımız yerleri görüp bir bir eliyoruz. O, 40 yıldır İsveç’te. Çoluk çocuk artık büyümüş ve nesiller oluşmuş. 3. kuşaklar bile büyümüş. Bakalım kamp yerimiz neresi olacak. 

ANNETTE AHRENBERG

At ahırıyken resim ve sanat merkezi haline getirilmiş bir mekâna gittik. Göl kenarında ve muhteşem bir manzaraya sahip. Mörtviksbachen 32 İngaro adresinde. 

Depresyonda olan bayanların sanat dalları ile vakit geçirmesi için tanzim edilmiş ve terapi merkezi tarzında bir yer olmuş. Katılanların buradaki uğraşılar ile inanılmaz değişim içine girdikleri vakıalar çokmuş. Annette de bunlardan biri. Yaşadıklarını ifade edince hayret ettik. Mutluluk aslında Rabbimin güzelliklerini keşfetmeye başlayınca aslına dönüyor. İnsan fıtratına dönünce bütün duygular bir ahenk içinde senfoni oluşturuyorlar. Annette’de bunu gördük. Selâmlaştık, kucaklaştık. “Sizin kalbiniz, benim kalbim ve bütün insanların kalbi bir kalp ve en büyük kalp de bu diyor’’. Hani bütün salât ve selâmlar, Rabbimize bir tek ses olarak göğe yükseldiğinde, büyük bir hale girdiğinde makbuliyeti artıyorsa, kadının da yakaladığı aslında bu gerçekti. Hayatla barışık. Selâm bile verdi bize. Biz de Aleyküm selâm, dedik. İnşallah bu tanışıklık sürecek. Mana âlemin de bir şeyler yakalamış, Çok duâ ettik ona. “Take care world  people. Take care all people” diyerek bizi uğurladı.

Oradan ayrıldıktan sonra bir kahve molası verdik. Kahvemizi yudumlarken Uhuvvet Risalesinden dersimizi de yaptık. Wineger tatlısını kahve ile aldık. O ne tat ya Rabbi. Çok lezzetliydi. Yumurta sarısı kullanılarak yapılan bir kek çeşidi, burada çok meşhurmuş. 

NASREDDİN HOCA

İsveççe “Nasreddin Hoca” hikâye kitaplarını kütüphanelerde görünce hem çok sevindim hem de çok üzüldüm. Neden “Bediüzzaman Dede”nin çocuk hikâyelerini bugüne kadar bu dillere çevirilerini yapmamışız. Buradaki gençlik, ahirette iki eli yakamızda bize sormayacak mı, neden bizi iman derslerinden mahrum bıraktınız, diye. 

Ey Risale-i Nur Talebeleri! Sözüm sizlere. Hizmet etmemiz gereken o kadar çok alan var ki... Kısır gündemlerde boğulup kalmayalım. Dünya Savaşı’na kulağını tıkayan ve asil hizmet imana, İslâma ve vicdana diye haykıran Bediüzzaman dedeye kulak verelim. Haydi vazife belli, gönüldaşlarını bekliyor. 

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINA ÇAĞRI

İslamıska Kultur Föreningen Tensta, Diyanet İşleri Başkanlığının camisi. Stockholm’de Tensta bölgesinde. İsveç dışından gelen bütün yabancı müslimler burada. Adeta Arafat’ın küçük bir numunesi. Cum’a namazı için toplanmışlar. Fakat “lütfen” namaz kıldıran bir imamımız, inanılmaz kötü aksanlı müezzinimizle namazımızı eda ettik. İnanamıyor insan. Acaba bu bir dış politika sonucu mu, diye aklımıza geliyor. Fakat içimizden hemen cevap geliyor, olamaz. 

Burada 2. kuşak gençler ilgi, alâka, ve İslâmın şefkatli kollarını bekliyor. Samimî, içten, harikulâde sesli, Kur’ân’ı güzel okuyan ve yorumlayan, onları kuşatan, onlarla konuşan, dertlenen, sevgisini açıkça ifade eden, yabancılık çektirmeyen, vizyonu geniş, kalbi geniş, meselelere hakim, silik olmayan, cesaretli, tuttuğunu koparan ve daha bir çok özellikli birilerinin torpilsiz bir şekilde, hak edenlerin buralara gelmesi lâzım. 

Onun vazifeden ziyade kalben bu mesleğe talip olması gerek. Namazı kıldırıp gitmemeli. Sayın büyüklerimin, Dış Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, TİKA ve Sayın Diyanet İşleri Başkanımızın bu konuyu sahip çıkmalarını bekliyorum. Burada kuşaklar başka düşüncelere kayarsa bunun bir sorumlusu da “lütfen” namaz kıldıran ve bunu görev olarak addeden din adamlarının sorumluluğudur. Bu yaklaşım içinde olanların Avrupa’ya gönderilmesinin önüne geçilmesi gerekmekte. Yoksa kayıp nesiller diyerek, dizimizi dövmeye gerek yok, yakınımızda ve karşımızda duruyorlar. Stockholm’den böyle duygularla Cuma namazımızı eda ettik. 

DİKKAT ÇEKİCİ BİR ALIŞ VERİŞ MERKEZİ

Upsala’nın merkezinde alış veriş merkezi var. Herbir semtte bu tarz AVM’ler var. Bizim Kiler’e çok benziyor, ama ölçek olarak daha küçük. Bir şey dikkatimi çekti. Tek bir yerde yani tek bir dükkânda içki satılıyor. O da, hafta içi saat 10 ila 15 arasında. Pazar günü ise kapalı. Düşünün bu uygulamayı Türkiye’ye getirseniz akla neler gelir bir düşünün. Bu arada 21 yaş altına asla içki satılmıyor. Dikkat edin yaş 21... Ayrıca her AVM’de bir kütüphane var. Her şey insanlık adına üst seviyede. 

İkinci olarak kapıdan girer girmez ücretsiz Wi-Fi olması. Bütün Türkiye’de de AVM’lerde free Wi-Fi bekliyoruz. Bu arada, dönüş yolculuğunda turistik geziye gelen öğrenci grubu ile karşılaştık. Konuşmalarına kulak misafiri oldum. Ön koltukta oturan öğretmenine arka koltuktaki öğrencisi şöyle seslendi: “Yemek dağıtımı sonrası hostes ‘ne içersiniz’ diye sorduğunda öğretmen bir içki istedi. Öğrencisi ise, ‘Hocam içki haram, içmeyin’ diye seslenmesi çok manidar geldi. Okul gezisi için teslim ettiğimiz hocalarımız bu konuda daha dikkatli olmaları gerekmiyor mu? Alın size iki yaklaşım, hangisi yobaz hangisi çağdaş ve medeni. Anlamakta güçlük çekiyorum. Daha çok mesafe almamız gerek. 

SAİD EKİCİ

Karlskoga’da pizzacı Said Ekici kardeş. Özellikle ‘D’ ile yaz ağabey, çünkü benim ismim Said Nursî’nin ismi. Babam özellikle koymuş, ama memur da özellikle T yapmış. 1964 doğumlu. O günün kafa yapısını da lâf arasında paylaştı bizimle. Ciaw Ciaw pizza dükkânın ismi. Kürtçe göz demekmiş. Oslo’ya doğru yola çıktığımızda ilk durağımız. 20 yıldır burada. Pizza ve döner satan çok güzel bir mekânı var. Okuyamamış, ama içi okuma aşkı ile yanıyor. Diyor ki, biz gerçek İslâmı yaşayarak göstersek buradakilerden çok daha fazlası İslâm’a girerdi, bütün suç bizde. Babası köylerinde çok güvenilir ve sözü geçen birisi imiş. Gönüllü olarak “Kadı’’ gibi görev yaparmış. 4 çocuğu var ve okutmuş. Kızı tıpta okuyor. Çok misafirperverdi. Allah her daim yardımcısı olsun. Hayrat Vakfı’nın talebesiyim deyince, maşallah Allah (cc) daim eylesin diye, ona duâ ettim. Çok memnun oldu. Çok keyif aldım şahsım adına. Yolumuz Oslo inşallah. 

Op. Dr. Aytekin COŞKUN / [email protected]