"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman taviz vermedi, kimsenin önünde eğilmedi

08 Temmuz 2015, Çarşamba 14:02
Bediüzzaman Said Nursî, Kur’ân’ı ve Resûlullahı kendisine rehber edinmiş ve inançlarından hiçbir taviz vermemiştir. Üstüne husÛmet çekmiştir. Kendi öz vatanında, bir ilden bir ile sürgüne gönderilmiştir. Kimsenin önünde eğilmemiştir. Devirlerle hoş geçinmek gibi bir yola da sapmamıştır.

-  KÖPRÜ-MART 1986 -

Bediüzzaman Said Nursî hakkındaki kanaatiniz nedir?

Merhum Bediüzzaman Said Nursî, üzerinde çok tartışma yapılmış bir zattır. Birçok kimse, kendisi hakkında peşin hükümlere sahip olmuşlardır. Bediüzzaman Said Nursî, Kur’ân’ı ve Resulullahı kendisine rehber edinmiş ve inançlarından hiçbir taviz vermemiş bir şahsiyettir. Üstüne husûmet çekmiştir. Fakat bu husûmetten hiçbir zaman yılmamıştır. Eserleri ve kendisini takip eden Nur Talebeleri, yüzlerce defa mahkemeye çıkarılmıştır. Türk ceza kanunlarına göre, bunların hiçbirisinde suç bulunmamıştır. Buna rağmen, merhum takibe maruz kalmıştır. Kendi öz vatanında, bir ilden bir ile sürgüne gönderilmiştir. Kimsenin önünde eğilmemiştir. Devirlerle hoş geçinmek gibi bir yola da sapmamıştır.

Kendisinin İdare-i Örfî Divanında, 1909 yılında söylediği çok enteresan sözleri vardır. Orada, “Hakikatin hatırı, sadece hakikatin hatırı için hareket ediniz, hakikatin hatırı herşeyin üstündedir” der. Merhum, hakikatin hatırı için bir ömür boyu hareket etmiştir.

Gerek eserlerinde, gerek bu nasihatlarında, hep iyiliği tavsiye etmiştir. Cenâb-ı Allah’ın emirlerine ve nehiylerine uyulmasını tavsiye etmiştir. Mârufu emir ve münkeri nehyetmiştir. Ayrıca, Kur’ân’ın çok değerli yorumunu yapmıştır. Tabiî, Kur’ân’ı anlamak ve yorumlamak herkesin harcı değildir.

Nur Risalelerini tetkik edip okuma imkânınız oldu mu?

Merhumun Külliyatı benim kütüphanemde vardır. Bunların pek çoğunu okudum. Bu Risaleler hakikatlarla ve öğütlerle doludur.

Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hadisesini ilk defa nerede, ne zaman ve nasıl duymuştunuz?

1930 yıllarında çocuktum. İlk defa o zaman duymuştum. Size söyleyeyim, o zaman eser-i cedit kâğıtlarına mürekkeple yazılmış Risale-i Nur’lar dağıtılırdı. Bizim İslâmköyü’nde, belki on beş-yirmi evde Risale-i Nur çoğaltılırdı. O zaman, bize göre ağabey vaziyetinde olan yirmi-yirmi beş yaşlarında genç insanlar vardı. Onlar el yazısıyla Risale-i Nur’ları yazarlar ve dağıtırlardı. Risale-i Nur’un bu el yazılı nüshalarını bizim okumamız mümkün değildi. Zaten çocuktuk.

Said Nursî’nin şahsını hiç gördünüz mü?

Evet, bir defa gördüm. Yalnız, arabanın içinde gördüm. 1955 yıllarında, kendisi Isparta’da kalıyordu. Biliyorsunuz, merhum Bediüzzaman Said Nursî iki defa Isparta’da ikamet etmişti. Birincisi, sürgünde olduğu 30’lu yıllarda Barla’da ikamet etmişti. İkincisi de, 50’li yıllarda Isparta’nın içinde ikamet etmişti.

Barla’da oturduğu yıllar, benim çocukluk yıllarımdı. Ben o zamandan ismini duymuştum ve bilirdim. Fakat kendilerini görmemiştim. 

50’li yıllar ise, benim oralarda olmadığım yıllardır. Bir defasında, kendisi arabanın içinde gidiyordu. Eğridir-Barla arasında, gölün sahilinde idik. Orada, su işleriyle ilgili bir konuyu inceliyorduk. Arabasını görünce, hemen kendilerini selâmladık. Bizim selâmımızı aldıktan sonra kendisi geçti ve gitti. O zaman, merhum bizim kim olduğumuzu tabiî bilemezdi.

Babanızın veya yakınlarınızın Bediüzzaman’la ve eserleriyle hiç alâkası olmuş mudur?

Babamın ve yakınlarımın, tabiî, merhum Bediüzzaman’la alâkaları vardır. Babam, Bediüzzaman’la Barla’da birçok kere görüşmüştür.

Biliyorsunuz, hem kayınpederim, hem pederim, hem anam hac farizasını yapmış, mütedeyyin insanlardı. 930’lu yıllarda—ki, bu yıllar çok kötü yıllardı. İktisaden perişan yıllardı. Laikliğin hemen hemen dinsizlik şeklinde anlaşılıp tatbik edildiği yıllardı—merhum Bediüzzaman Said Nursî Barla’da ikamet ediyordu. Barla, İslâmköyü’ne sekiz kilometredir. O günkü sekiz kilometre, bugünkü seksen kilometredir. İslâmköyü’nde doğmuş, büyümüş, o dağı aşıp da Barla’yı görmemiş yüzlerce insan vardır. Merhum Bediüzzaman Barla’ya intikal edince, nüfuzu çok kısa zamanda etrafa yayılmıştı. Çok kimse kendisini ziyaret ediyordu; dersinde ve sohbetinde bulunuyordu. Bu yıllarda, babam da merhum Bediüzzaman’ı Barla’da ziyaret edip kendisini dinlemişti.

Merhumun nasihatları herkesi tesir altında bırakmıştır. Zaten, merhumun yaptığı iş, kişiyi İslâmın aydınlığına çağırmaktı. İslâmın aydınlığına kişi eğer bilgili bir şekilde çağrılırsa, onun tesiri altında kalmamak mümkün değildir. Tabiî, merhum Bediüzzaman’ın lisanı fevkalâde kudretlidir. Üslûbu çok tesirlidir.

Merhum kayınpederimin arabasına da binmişti. Buna karşılık olarak, bir kese metelik vermişti. Bu kese hâlâ durur.

İslâmköylü Hafız Ali Ergün’den nerede, ne zaman ve nasıl Kur’ân dersi almıştınız?

Ben 1930’da ilkokula başlamıştım. 1928’de yeni yazı çıkmıştı. O günlerde mektep dendiği zaman, din-diyanet akla gelirdi. Yüz çocuktan, hemen ellisi hafızdı. Bu güzel âdet devam ediyordu. Her evde bir tane, iki-üç tane hafız vardı. Kız çocuklarının bir kısmı da hafızdı. Ben de çocukluğumda, İslâmköyü’nde Kur’ân-ı Kerîm dersi almıştım. Rahmetli Hafız Ali, bizim köylümüzdür. Çok müstesna bir zattı. Masum, terbiyeli, iyilik timsali ve güzel bir insandı.

Hafız Ali merhumla da herhangi bir akrabalığınız var mıydı?

Vardır, ama derecesini bilmem. Bütün İslâmköylü, hemen hemen şu ya da bu biçimde birbirinin akrabasıdır. Ben, Hafız Ali merhumdan daha çok elifbayı okudum. Kur’ân-ı Kerîm’in kısa sûrelerini okudum. Küçük kardeşim Hacı Ali Demirel, aşağı yukarı Kur’ân-ı Kerîm’in yarısını merhum Hafız Ali’den hıfzetmiştir. Eniştem Hafız Yaşar, Hafız Ali’den tam hafızlık dersi almıştır.

Hafız Ali, merhum Bediüzzaman’ı, Barla’ya intikalinden sonra tanımıştı. Bir müddet sonra da, dünya işleriyle alâkasını tamamen kesmişti. İtibarlı bir zattı. Muhitine Kur’ân’ı öğretmekte yardımcı olmuştu.

Daha sonra da, merhum eşi aynı hizmetleri yapmıştır. Hafız Ali’yi, 1943 yılında tevkif edip, Denizli’de mahkemeye vermişlerdi. Orada, hapishanede vefat etmişti.

İslâmköyü’nde hem Hafız Ali’den, hem Barla’dan ilham alan çok kişi olmuştu. Bunları teker teker saymam mümkün değildir. Bizim komşumuz ve akrabamız, bizim evin yanında, rahmetli Bozayak Mehmet Dayı, merhum Said Nursî’nin talebelerindendi. Kendisi okuma yazma bilmezdi. Çok neşeli bir adamdı. Evinin kapısında semer yapardı. Biz de, çocukken gider, etrafına otururduk. Başkaları da gelirdi.

Biz onları dinlerdik. Mehmet Dayı Barla’ya gidip gelmeye başladıktan sonra değişmişti. Sakal bıraktı, beş vakit namaza döndü. Namazda okunacak sûreleri ondan sonra öğrenmişti. Ömrünün sonuna kadar, bir kavi Müslüman olarak yaşayan bir kişi olmuştu. Yani, inancın kişileri ne güzel hallere götürdüğünü görmek isterseniz, Mehmet Dayıyı görmek lâzımdı. Allah rahmet eylesin, o zat hep benim gözümün önündedir.

İsmet İnönü, “Süleyman Demirel Said Nursî’nin halifesidir” sözünü neden söyledi? Siz bu sözü, dün ve bugün, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Merhum İsmet İnönü, bu sözü 1966 yazında söylemişti. Konuşmasını Uşak civarında, yolda öğrenmiştim. Maksadı, beni irtica ile malûl göstermekti. Merhum Bediüzzaman, babamı ve kayınpederimi severdi, onların duâcısıydı; onlar da kendisine hürmet gösterirlerdi. Anlaşılan birisi, bunları kendisine söylemiştir. Beni bilhassa entelektüelin gözünden düşürmek istiyordu. Ben, 1965 yılında “Herkes göğsünü gere gere ‘Ben Müslümanım’ diyecektir” diyen kişiyim. Binaenaleyh, inanç hürriyetinin, ibadet hürriyetinin ötesinde, Müslümanlığa hizmetin en tabiî görevim olduğunu söylemişim. Merhum İsmet İnönü’nün maksadı, tesir hâsıl etmekti. Hangi ölçüde tesir hâsıl etmişti, onu bilemem. Hangi ölçüde ederse etsin, benim böyle bir itham karşısında birtakım kötülemelere girmemi bekleyenler olabilmiştir. Ama ben 1965’te ortaya koyduğum, “Herkes göğsünü gere gere ‘Ben Müslümanım’ diyecektir. Müslüman Türkiye” sözünden geri dönmedim. Allah döndürmesin. (Mülâkat: Necmeddin Şahiner)

Kazım Güleçyüz / [email protected]

Okunma Sayısı: 3519
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı