"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tahribatçı ehl-i bid’a iki kısımdır

08 Mart 2024, Cuma 14:48
PROF. DR. MEHMET TİKİCİ: “ Tahribatçı ehl-i bid’a iki kısımdır. Bir kısmı, güya din hesabına, İslâmiyete sadakat namına, güya dini milliyetle takviye etmek için, “Zaafa düşmüş din şecere-i nuraniyesini milliyet toprağında dikmek, kuvvetleştirmek istiyoruz” diye, dine taraftar vaziyeti gösteriyorlar. İkinci kısım, millet namına, milliyet hesabına, unsuriyete kuvvet vermek fikrine binaen, “Milleti İslâmiyetle aşılamak istiyoruz” diye, bid’aları icad ediyorlar.”

MİLLİYETÇİLİK: ŞEYTAN ÜÇGENİNİN BİR KENARI MI, YOKSA VOLTRAN'IN BİR PARÇASI MI? - 3
DİZİ: PROF. DR. MEHMET TİKİCİ

Seminerin soru cevap kısmında Mehmet Tikici şu sorulara cevap verdi: 

*“Tahribatçı ehl-i bid’a”nın milliyetçilik anlayışlarına birkaç örnek verebilir misiniz?

İlk aklıma gelen üç örneği hemen verebilirim. 

Birincisi ziya Gökalp’in şu şiiri:

“Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.

Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur’an okunur…”

İkinci örnek tek partili cumhuriyetin ilk dönem milletvekillerinden olan Kemalettin Kamu’nun şiiri:

“Kâbe Arap’ın olsun

Çankaya bize yeter…”

Üçüncü örnek olarak da “Hrant Dink cinayetinde hangi örgüt var?” sorusuna dönemin emniyet müdürünü vermiş olduğu; “Örgüt yok, olay tamamen milliyetçilik duygularıyla gerçekleşmiş” şeklindeki cevabını verebiliriz.

İslâm milletinin ifsadı

*Türk-İslam Sentezini bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üstad bu sorunun cevabını 29. Mektupta şöyle açıklıyor: Tahribatçı ehl-i bid’a iki kısımdır. Bir kısmı, güya din hesabına, İslâmiyete sadakat namına, güya dini milliyetle takviye etmek için, “Zaafa düşmüş din şecere-i nuraniyesini milliyet toprağında dikmek, kuvvetleştirmek istiyoruz” diye, dine taraftar vaziyeti gösteriyorlar.

İkinci kısım, millet namına, milliyet hesabına, unsuriyete kuvvet vermek fikrine binaen, “Milleti İslâmiyetle aşılamak istiyoruz” diye, bid’aları icad ediyorlar.

Birinci kısma hitabı şu: “Ey ‘sadık ahmak’ ıtlakına mâsadak biçare ulemâü’s-sû’ veya meczup, akılsız, cahil sofiler! Hakikat-i kâinat içinde kökü yerleşmiş ve hakaik-i kâinata kökler salmış olan şecere-i tûbâ-i İslâmiyet, mevhum, muvakkat, cüz’î, hususî, menfî, belki esassız, garazkâr, zulümkâr, zulmanî unsuriyet toprağına dikilmez. Onu oraya dikmeye çalışmak, ahmakane ve tahripkârâne, bid’akârâne bir teşebbüstür.”

İkinci kısım milliyetçilere hitabı da şöyle: “Ey sarhoş hamiyetfuruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır, unsuriyet asrı değil. Bolşevizm, sosyalizm meseleleri istilâ ediyor, unsuriyet fikrini kırıyor, unsuriyet asrı geçiyor. Ebedî ve daimî olan İslâmiyet milliyeti, muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz. Ve aşılamak olsa da İslâm milletini ifsad ettiği gibi, unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka edemez. Evet, muvakkat aşılamakta bir zevk ve bir muvakkat kuvvet görünüyor; fakat pek muvakkat ve âkıbeti hatarlıdır. Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak. O vakit milletin kuvveti, bir şık bir şıkkın kuvvetini kırdığı için, hiçe inecek.”

Ayrıca Üstad bu soruyu yine 29. Mektupta da şu şekilde cevaplıyor: “Emevîler, devlet-i İslâmiyeyi Arap milliyeti üzerine istinad ettirdiklerinden, zarar verdiler.” 

Rabıta-i milliye

*Üstadın; “Ey sarhoş hamiyetfuruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır, unsuriyet asrı değil” ve “İslam Cahiliyetten kalma ırkçılığı ortadan kaldırmıştır’ ferman-ı katîsiyle, rabıta-i diniye yerine rabıta-i milliye ikame edilmez” gibi cümlelerine bakarak; “milliyetçilik ile ırkçılığı aynı manada değerlendirdiği” söylenebilir mi?

Üstadın bu ve benzeri başka ifadeleri; bizce yorum ve değerlendirmeyi gerektirmeyecek derecede açık ve net. Üstad; “rabıta-i diniye” yerine ikame edilmek istenilen “rabıta-i milliye” ile ırkçılığı aynı manada değerlendirmektedir.

Cemahir-i Müttefika-yı Amerika

*ABD’de bir dönem revaç bulmuş olan ırkçılığın kronikleşmesinin önüne nasıl geçilmiş?

Üstadın “Cemahiri Müttefika-yı İslamiye” yani İslam ittifakı ya da ittihadı için örnek gösterdiği ve o zamanki adı “Cemahir-i Müttefika-yı Amerika” olan ABD’de 208 ayrı etnisiteden yaklaşık 350 milyon insan yaşamaktadır ve ülke 50 eyaletten oluşmaktadır. Böyle bir tabloda topluma herhangi bir çatışma kıvılcımının sıçramamış olması ve ırkçılığın kronikleşmesinin önüne geçilmiş olması gerçekten “şapkadan tavşan çıkarmaktır”. Bunun sırrını bünyesinde barındıran iklimi şöyle bir örnekle açıklayayım: 

Yılın altı ayını geçirdiğim New Jersey’nin Hillsborough şehrinde Müslümanlar Cuma namazını “Temple Beth-El” Sinagogunda kılıyorlar. Bu uygulama 7 Ekim’den sonra da hiç değişmedi. Hatta 7 Ekim’den sonraki her Cuma namazında hutbede “Filistin, Kudüs ve Gazze” için dua ediliyordu. 

Bu bir sosyal başarıdır. Irkçılığın reddedilmesi sayesinde ortaya çıkmıştır. Elbette orada da kötü örnekler var ama kurumsal olarak ırkçılığa kapı açılmıyor. Milliyetçilik ancak vatanseverlik olarak bir anlam ifade ediyor. 

Konuşmamı Üstadın; “Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!” cümlesi ile bitirmek istiyorum. 

Her ne kadar sürç-i lisan eylediysek affola…. 

—SON—

Okunma Sayısı: 1939
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı