Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması aslında planın bir parçası mı? Rusya’nın en fazla sınırı olan komşusu Ukrayna. Rusya yıllardır hayal ettiği sıcak denizlere inme noktasında, Karadeniz'e açılması düşüncesini, NATO’nun tutumu hızlandırdı. Sınırlara baktığımızda, kuzeyden güneye doğru Harkov, Luhansk, Donetsk, Maripol ve Kırım Rusya’nın elinde. Rusya neden Ukrayna ile savaşa girdiğini şimdi anlamak daha kolay. Rusya bir nevi Karadeniz'e inmiş durumda. NATO ve ABD bu savaşın bu şekilde gelişeceğini tahmin edemediler mi? AB ülkeleri, aynı senaryonun başlarına gelmemeleri için, inanılmaz derecede silaha yatırım yapıyor, Rusya’nın kendilerine de saldırmalarından korkuyorlar. Bu arada ABD’nin silah ihracatı da trilyon dolarlara ulaşmış durumda. 

Rusya’nın NATO ya girmeye çalışan Ukrayna’ya cevap vermemesi düşünülemezdi. Çünkü Ukrayna’nın NATO'ya girmesini kırmızı çizgi olarak görüyor. Ukrayna’nın Karadeniz'e açılan Maripol, Kırım ve Odesa şehirleri var. Rusya Kırım'ı daha önce işgal etmişti. Savaş sonrası Ukrayna’nın Karadeniz'e açılan kapısı olarak sadece Odesa kalmış durumda. Buralarda Rusya’ya yakın bir yönetimi başa getirirken, referandum ile kendi toprakları olarak ilan etti. 

Dünya kamuoyu tarafından bu toprakların geri verilmesi için bastırıldığında, belki İsrail’i ortaya koyacak. El koyduğu, işgal ettiği ve soykırım yaptığı Filistin topraklarını İsrail’in geri vermesi mümkün görünmüyor. Çünkü ABD İsrail’in arkasında. Her ne kadar AB ülkeleri, Rusya ile bir çatışmaya girmek istemiyor olsalar da Rusya’dan çekiniyorlar. Macron "Gerekirse Ukrayna’ya asker gönderiz" çıkışına Rusya’dan Putin’in ağzından çok net cevap geldi: "AB, nükleer tehdidimizi pek inanmıyor galiba." Sonrasında Macron asker gönderme işinden geri adım attı. 

İtalya Başbakanı Meloni, "Rusya Ukrayna’yı işgal etmeseydi, Hamas İsrail’e saldırmazdı" derken aslında bir gerçeği de ifşa etmişti. “Bence Rusya Ukrayna'yı işgal etmeseydi, Hamas büyük olasılıkla İsrail'e böyle bir saldırı düzenlemezdi. Hukuka dayalı uluslararası sistemin, üstelik BM Güvenlik Konseyi'nin daimî bir üyesi tarafından bu kadar ciddi bir şekilde çiğnenmesinin, Ortadoğu'dan Balkanlar'a ve Afrika’ya kadar dünyanın diğer bölge ve coğrafyalarında da peşpeşe sonuçlar doğurması kaçınılmazdı. Eğer Ukrayna'da uluslararası hukuk yeniden tesis edilmezse, çatışmalar artarak patlak vermeye devam edecek.” diyen Meloni, süper güçler bu tavırda olursa gerisi ne yapmaz ki? demek istemiş.

İtalya Başbakanı, “Hamas’ın vahşi saldırısının İsrail’i çok sert bir tepki vermeye ittiğini, ancak bu tepkinin boyutları nedeniyle bugün İsrail’in hem Ortadoğu’da hem de Batı’da kamuoyu nezdinde" izole olduğunu söyledi. 

Anlaşılan o ki, süper güçler kendi aralarında hukuku çiğnemeleri ortada iken, başka devletlerin hukuku çiğnemiş olmalarına ses çıkarmıyorlar. BMGK'de süper güçlerin kendi lehine olmayan kararları veto etmeleri bundan. Bu da hukukun çiğnenebilir olduğu anlamı taşıyor. Hatta Papa Francesco'nun, parçalar halinde bir Üçüncü Dünya Savaşı yaşandığını söylüyor olması bu gerçeklerden dolayı. 

Süper güçler birbirlerine pek söz geçiremiyorlar mı yoksa bu düzen böyle gitsin havasındalar mı? Hukuk dışı savaş suçları Ukrayna’da görülürken, Gazze’de İsrail’in yaptığı soykırımın görmezlikten gelinmesi bu düzenin getirisi mi?