ABD, başkanlık seçimlerine odaklanmış durumda, dolayısı ile Rusya planını hızlandırabilir. ABD içe dönük gelişmeleri yaşarken, Ukrayna’ya (ABD ve NATO) yardımları azaltmış durumda. İsrail’de ABD’yi para ve mühimmat noktasında hayli sıkıştırıyor. Kongre onayı olmadan acil kodla, İsrail’e mühimmat sevkiyatını yapmasına rağmen.
Gelişmelere göre, Batı’nın desteğinin ve yardımlarının azaldığı bir dönemde Rusya’nın savaşı kazanma ihtimali yükseliyor. Ukrayna yalnız kalırsa, Maripol, Donetsk ve Harkov’u kaybedebilir, zaten Kırım’a, Rusya daha önce el koymuştu.
Rusya, havanın puslu olduğu bir zamanda; Baltık’ta siber saldırılar başlatabilir ya da Kuzey Baltık ülkelerinde etnik Rus azınlıklarının hedef alındığı iddiası ile iç karışıklıklar çıkarabilir. Bu karışıklıklar Rusya’nın işine yarayacaktır. Bu yüzden Estonya, Letonya ve Litvanya gelecekleri konusunda net adım atmak zorundalar. Putin bu karışıklıkları bahane göstererek, Belarus’a 50 bin Rus askeri sevkedebilir. Bu da tam bir tehdit oluşturacaktır. Rusya, bir adım daha ileri giderek, birliklerini ve orta menzilli füzelerini Polonya ile Litvanya arasında yer alan Kaliningrad’a konuşlandırabilir.
Rusya, NATO sınırlarını oluşturan Finlandiya ile birlikte, NATO şemsiyesi altına girebileceği düşünülen, Estonya, Letonya, Litvanya’yı kontrol altına alma bahanesi ile sınırları koruma adı altında askeri yapılanma yapabilir. AB’nin garantör ülkesi olan Almanya ise bu gelişmelerden çok rahatsız.
Polonya ve Litvanya arasındaki, Rusya’nın Baltık Denizine açılan kapısı olan Kaliningrad’dan yapılacak küçük bir saldırı bile, NATO için büyük sorunlara sebep olabilir ve potansiyel olarak dünyayı Üçüncü Dünya Savaşı’na sürükleyebilir.
Kâbus senaryosu olarak bilinen ve seslendirilen bir diğer olay ise, ABD Başkanı Joe Biden’ın başkanlık seçimlerinde mağlup olması durumu. ABD’nin birkaç hafta lidersiz kalmasından doğan kaostan, Putin’in yararlanabileceği öngörüsü. NATO topraklarına saldırı başlatabileceği senaryosu hala geçerli.
İsveç de bu konudaki görüşlerini paylaştı. NATO üyesi olması beklenen İsveç’in, Sivil Savunma ve Genelkurmay Başkanlarının yaptığı “savaşa hazır olun” uyarıları, kamuoyunda ciddiye alındı. Savunma Bakanı Carl-Oskar Bohlin pazar günü katıldığı bir konferansta “İsveç’te savaş olabilir” ifadesini kullanmıştı. Ardından Genelkurmay Başkanı Micael Byden de tüm İsveçlileri zihinsel olarak savaşa hazır olmaya çağırmıştı. “Gelecekte böyle bir saldırı olabilir” ile hareket eden İsveç’in bu görüşleri temelsiz değil. Bunun yanında aynı serzenişlerin birer hafta ara ile Hollanda’dan gelmesi önemli. NATO, şemsiyesi altına alabildiği ülkeleri almaya çalışıyor.
Burada önemli olan görüş, Rusya’nın NATO sınırları ile komşu olmak istememesi. Bu da onların kendince savunduğu görüşleri. O yüzden Türkiye her iki taraf ülkelerle kendi çıkarları doğrultusunda bir pozisyonda, diplomatik ataklar yapmaya çalışıyor. Topyekün bir savaştan ziyade, savaş olmadan itidalli şekilde diplomatik yollar çizmeye çalışıyor. NATO bu konuda belirleyici unsur. Rusya ise, NATO sınırlarını ABD’nin sınırları gibi algılıyor. Bu yüzden toplantılar sonrasında savaş tamtamları koridor ve kulislerde yankılanıyor. Türkiye savaş istemediğini açık bir dille ifade ediyor. Win-Win ilkesi olan herkes kazanmalıya oynuyor ve bu şekilde diplomasi yürütüyor. Bekleyelim görelim …