Atmosferin en alt tabakası olan troposfer içinde hava çok yoğundur. %21oksijen, %78 Azot ve, %1 diğer gazlardan oluşmaktadır. Bütün iklim olayları 10.000 metreye kadar yükseklik içinde meydana gelmektedir.
Oksijen yükseldikçe güneşin ultraviyole ışınlarının etkisiyle ozon gazına dönüşür. Bu arada azot açığa çıkar. Yağmur bulutları elektrik yüküyle yüklenmiştir. Birbirine yaklaşan bulutlar arasında elektrik arkı ile şimşek ve gök gürültüsü oluşur.
Bütün bu olaylar Allah’ın koyduğu ve bütün mahlûkatı buna uymak zorunda bıraktığı tekvini kanunlara uygun olarak meydana gelmektedir. Yükselen havada sıcaklık düştüğü için içindeki şu buharı azot moleküllerine bağlanarak yoğunlaşır yağmur tanecikleri olarak düşerler. Yağmurun ilk damlaları bol azotlu olarak bitkileri besler.
Burada asıl dikkatimizi çeken ve tefekküre sevk eden olay yükseklerde güneş ışığının tesiri ile oksijenin O² iken O³ yani ozona dönüşmesidir. Ozon havaya nispeten daha ağır olduğu için güneş battıktan sonra yeryüzüne doğru inmeye başlar. Adeta akşama kadar insan ve hayvanların solunumla havaya verdikleri karbondioksit ile kirlenen havanın yeşil yapraklı bitkiler tarafından temizlenmesinin kalite kontrolünü yapar.
İnsan ve hayvan için teneffüs en uygun hava içinde %21 oksijen olmalıdır. Eğer bir eksiklik varsa imsak vakti sonrası sabah ezanında yeryüzüne kadar inen ozon:
1) En iyi tabii bir antiseptik olan ozon havadaki mikropları temizler.
2) Oksijene dönüşerek rahat nefes almamıza hizmet eder.
Onun için sabah namazını mescitte kılmak, mescide giderken kısa ve sık adımlarla yürümek, bolca nefes almak, evde kapı pencereleri açarak havalandırmak sünnettir.
3) Büyük orman yangınları ve savaşlar gibi sebeplerle yeryüzünde eksilen oksijen dengesini sağlar nefes alacak hale getirir.
Yükseklerde oluşan ozon ise yoğun bir tabaka oluşturarak Emr-i İlahi ile güneş ve yıldızlardan gelen bütün zararlı ışınlar için bir şemsiye gibidir. İnsanın ihtiyacı olan ışınları rahatça geçirdiği halde zararlı ışınları geri yansıtır.
“Elbette buna bu vaziyeti veren, yerin sekenelerinin hâcetlerini gören bir Sâni-i Hakîm’in hikmetidir.” (Sözler)
“İşte bu vaziyet bir Kadîr-i Mutlak ve bir Hakîm-i Rahîm’in vücub-u vücuduna ve vahdetine gayet kat’î ve kuvvetli şehadet eder.”