İnsan bazen kendisini kalabalıklar içinde yapayalnız hissedebiliyor. Etrafında ne kadar insan olursa olsun yalnızlık dört bir yanını kaplayabiliyor.
Bazen de etrafında sevdiği, görmek istediği kimseyi göremiyor. Hepimiz zaman zaman yaşayabiliyoruz bu halet-i ruhiyeyi.
Ehl-i iman için yalnızlık diye bir kavram yok aslında. İman sahibi, inançlı bir insan hiçbir zaman yalnızlıkla beraber değil. Şu an biliyoruz ki içinde bulunduğumuz odada bizlerle beraber melekler ve ruhaniler var. Üstad Meyve Risalesi’nin 11. meselesinde şöyle söylüyor “Sonra, ehl-i dünyanın, beni hayat-ı içtimaiyedeki her şeyden tecrit etmek içinde bütün kitaplarımdan ve dostlarımdan ve hizmetçilerimden ve teselli verici işlerden ayrı düşürmeleriyle beraber gurbet vahşeti beni sıkarken ve boş dünya başıma yıkılırken, melaikeye imanın pek çok meyvelerinden birisi imdadıma geldi; kâinatımı ve dünyamı şenlendirdi, melekler ve ruhanilerle doldurdu, âlemimi sevinçle güldürdü.”
Bizler yalnız kaldığımız zaman aklımıza hemen bu gelmiyor belki. Ama biraz düşünelim, hiçbir zaman yalnız değiliz. Melekler her an bizlerle beraberler. Yaşadıklarımıza şahitlik ediyorlar. Ruhanî mahlûkat da her an bizlerle beraberler. Onlar da bize eşlik ediyorlar. Onlar da belki bizi dinliyor, yaptığımız iyilikleri alkışlıyorlar.
Şu an yüzde doksan dokuz ahbabımız vefat etmiş, ama ruhları bizlerle beraber. Peygamberlere imanın meyvelerinden biri olarak biliyoruz ki onların ruhları da bizlerle beraber. Bizi yalnız bırakmıyorlar.
Üstad Hazretleri’nin Lemalarda şöyle bir ifadesi var: “Bir zaman elim bir esaretimde, insanlardan tevahhuş edip Barla Yaylası’nda Çam Dağı’nın tepesinde yalnız kaldım. Yalnızlıkta bir nur arıyordum.” Yalnızlıkta da bir nur var, bir güzellik var. İnsanlar çevremizden bu kadar ayrılmışsa belki Rabbimizle konuşmaya daha çok ihtiyacımız var. Bize bir mesaj gelmiş Rabbimizden, ona daha çok yönelmemiz için bir uyarı belkide. Kendimizi yalnız hissettiğimiz zaman ellerimizi semaya doğru açtığımızda biliyoruz ki bizi duyan, duâlarımızı dinleyen bir Rabbimiz var. Her anımızı bilen her istediğimize cevap veren bir Rabbimiz olduğunu hatırladığımız zaman yalnızlık hissi zaten kaybolup gidecektir.
İnsan kabre girdiğinde yapayalnız olacağını düşünüyor bazen. Merhametli, şefkatli Rabbimiz bizi orda da yalnız bırakmıyor orada da meleklerle beraber olacağız inşallah.
İnsan sosyal bir varlık olması dolayısıyla yalnızlık hissi onu üzüyor mutsuzluğa sürüklüyor. İman sahibi bir insana ise yalnızlığın elemi uğramıyor. Biliyor ki onunla beraber her an melekler ve ruhaniler var. Biliyor ki sesini her an duyan bir Rabbi var.
İman sahibi olmayan insanların ise yalnız başa çıkmak için değişik yollar aradıklarını görüyoruz. Kiminin hayali milyonlar takipçisi var belki, kiminin sırf yalnız kalmamak için kurduğu geçici dostlukları. İngiltere’de “Yalnızlık Bakanlığı” kurulduğunu ve bu bakanlığa atanan Tracey Crouch: “Yalnızlık her yaştan ve kesimden insanı etkileyen önemli bir meseledir ve bununla doğrudan mücadele ettiğimiz doğrudur” dediğini haberlerde okumuş olabilirsiniz.
Ehl-i imanın yardımına ise yalnızlığının çözümüne ise sadece Cenab-ı Allah yetişiyor. “Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma, onlara tezellül edip minnet çekme, onlara temellük (sahiplenerek) boyun eğme, onların arkasına düşüp zahmet çekme, onlardan korkup titreme. Çünkü kâinatın Sultanı birdir. Herşeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir. Her şey O’nun emriyle halledilir? O’nu bulsan her isteğini buldun, hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun” (Mektubat) İnsan bu sırra binaen anlıyor ki müracaat edeceği sadece Rabbi var, korktuğu sadece Rabbi var. Rabbi her an onunla beraber. Unutmayalım ki biz hiçbir zaman yalnız değiliz.