"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anadolu’nun gönül mimarları

26 Ekim 2014, Pazar
Anadolu yüzyıllar boyunca bir çok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış, farklı inanç ve milletten onlarca devlete yurt olmuştur.

İnsanın yaratılışından ve dünya hayatının başlamasından  bu yana tarihte hep çok önemli bir konumda olan Anadolu, bir çok uygarlığın savaşlarına sahne olmuş bunun sonucunda da şehirler yakılıp yıkılmış, milyonlarca insan yaşamını yitirmiş ve bir o kadarı da yersiz yurtsuz kalmıştır.
Anadolu tarihte iki büyük istilâ ve yağmaya maruz kalmıştır. Birincisi Haçlı Seferleri, ikincisi de  Moğol İstilâsıdır. İslâm topraklarını işgal edip yağmalamak isteyen Batılı Hıristiyan imparatorluklar Papa’yı da arkalarına alarak dünya tarihinin görebileceği en büyük sömürü ve yıkım hareketine girişmişlerdir. Zira bu seferlerin sonucunda Anadolu, Suriye ve Filistin hattında ikamet eden yüz binlerce Müslüman, zalim haçlı çetelerince vahşice katledilmişlerdir. Zaten bu seferlerin yapılma amacı Müslümanları katledip Kudüs ve çevresini Hıristiyanlığa tabi kılmaktı. İkinci büyük sömürü ve yıkım hareketi ise Moğol İstilâsıdır. İslâm düşmanı olan Moğollar kısa sürede çok geniş topraklara sahip olmuş, doğu da Çin’den batıda Anadolu’ya kadar ki alanda önlerine gelen ne varsa yakıp yıkmış, bir çok şehri tahrip etmiş, insanları vahşi yöntemlerle katletmiştir.
İşte bu iki büyük talan ve sömürü hareketi milyonlarca insanın ölümüne ve yüzlerce şehrin haritadan silinmesine sebep olmuş, kapanmaz yaraların açılmasına sebebiyet vermiştir. Bunun yanı sıra bu talan ve sömürü sonrasında bir çok kültür hazinesi niteliğinde ki el yazması kitaplar yok edilerek, o dönemle ilgili bilgi ve kaynakların günümüze ulaşmasının önünü kesilmiştir.
Böylesine acımasızca talan edilen, yakılıp yıkılan bir Anadolu’yu hangi gönül mimarları yeniden imar edebilecekti? Maddî ve manevî yönden sarsılmış bu Anadolu insanına kim elini uzatacaktı? İşte o uzatılan ellerin sahipleri Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre gibi gönül ve muhabbet ehli olan büyük şahsiyetlerdi. Anadolu ve halklarını ilimle, irfanla ve imanla yoğuran bu gönül ehli şahsiyetler, insanlara iyiliği, doğruluğu ve sevgiyi aşılayarak Anadolu’yu daha da yaşanılabilir bir dünya haline getirmişlerdir. Hem kendi çağlarında hem de günümüzde Anadolu halklarının sevip, saygı duyduğu bu gönül insanları, evrensele ulaşarak İslâm dışındaki inanç ve felsefe çevrelerinde de etkisini göstermiştir. Zira dünyadaki akademi çevrelerinde Mevlânâ ve Yunus Emre üzerine yazılan binlerce tez, kitap ve makaleler, bu gönül insanlarının ne kadar çok tanındığının bir göstergesidir.
Anadolu’yu ve gönülleri imar eden bu büyük şahsiyetler, materyalist düşünceyle beyinleri çürütülen milyonlarca insanın umut kaynağı olmuş, şüpheye düşen bu ruhsuz bedenlere yeniden Allah’ı, Peygamberi (asm) ve Kur’ân’ı hatırlatarak insanların kurtuluşuna vesile olmuşlardır. Müslüman’ı Gayrımüslimi, Türk’ü Kürdü, Alevî’si Sünnî’si ile Anadolu halkı bu gönül mimarlarını neden bu kadar çok sevip saygı göstermişlerdir? Hiç şüphesiz bu sevgi ve saygının kaynağı sevgi ve muhabbet olsa gerek.

Âdil Söylemez

Okunma Sayısı: 1121
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı