"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Son nefes

16 Kasım 2014, Pazar
Bir nefes var ki ölümün eşiğinde olduğumuzu hatırlatır her an bize. Susuşlarımız...

Sonra bir kapı araların nefesin son deminde. Vakit yaklaşmış demektir emaneti sahibine verme zamanlarına. Bir soluk, bir soluk daha derken, tükendiğinde mateme durur âlem. Son nefese durmak. Dokunmak ölümün ayak izlerine. Acı bir tarif bırakarak yüreklere. Belki de tarifi olmayana. Koca bir itiraf kondurduk ölüme bir nefes kala. Sayıp döktüklerimizin, bize ait bildiklerimizin aslında bizim olmadığını fark eder olduk. Hayatın içindekileri yara yara sona yaklaştığımızda, iki adım öte gittiğimizde bildik ürperişlerimizi.
Peki, ama geç kalmadık mı? İnce hesapların içine düşmek için. Bir gün maddî âlemin geçici taraflarından kayıp giderken, “yani elimizi hırsla ileri doğru uzanırken bu hayatın sonunda ölüm olduğunu bilmeden mi yaşadık. Bilemedim doğrusu. Öyleyse ölüme kim hazırlıksız yakalanmak ister ki? Bugün insanlar aldatıcı, fâni bir dünyada yaşarken, bir gün son nefesi vereceğini düşünmez mi? Bir ömür uzaklığında olan ölümü unutarak. Unutur gibi oldu insan. Pervasızca erteledi ölüme yakışacak olanları.
 Zamanın velilerinden biri son nefesi vermek üzere olduğunu anlayınca, şu sözleri dile getirir.” “Vaslını yâd eyledikçe ağlarım, Tâ nefes var ise kuru cismimde feryat eylerim”. Sonsuzluğa dayanmış bir hayatın kapısına vurup içeriye varmaktır aslında bu dünyadaki son nefes. Evveli belli olan hayatın ahirini de müşahede etmektir son nefesin son hecesinde. Kuru cismimizde, solup gidecek olan bedenimizde bu nefes, meçhule karışıp son bulur oysa. Son nefes son günün son akşamı. İnsanın başlayıp da tamamladığı son cümle.
İnsan nasıl olur da son nefesin yanı başına gelip oturacağını bilmemiş olsun? Hayy olan Yaradan’ın hükmüyle zamanın ötesine gideceğini anlamamış olsun. İnsan bu söze dair ne varsa cümle kapısının son eşiğine basıp öyle geçmiş olur diğer tarafa. Ve sessizliği çağıran bir çölün içinde kaybolmadan, bitivermeden gözlerde ve düşmeden hazin bir sona, Ölümü çokça an... Cismin, ismin, canın yok olmadan, hayat denilen düğümü çözedur ki yangınlara sürülmemiş ol.
Son nefesin yüreği saran acı bekleyişine mahkûm olmadan, çok önceden aldığın nefesin doludizgin kıymetini bilmek lâzımmış. Denilir ki, hayattan ölüme geçiş kaygıyla değil, hamuş olan yüreğin kendini ve Rabbini ve ölümü bilmesiyle olmalıdır. Velhasıl mazlûm olarak son nefesi vermeye razı olan ziyanda değildir.
Ey insan! Bir gün gelecek ruhunda açılan hüzünlerini ve sevinçlerini ardında bırakacaksın. Bunun üzerine bir yerlerde önemli bir şey yitirmiş gibi. Ve kayıp gidenlerin hüznünü içinde taşırken, aslında kendine veda eder gibi bu dünyadan eksilirsin. Sakla kendini beka âleminin ilk, son nefesin arasına... O günü beklemeye değer. O senin için bir şereftir. Başka dünyalara açılan bir kapının aranıp bulunmasına dek, son nefes gerçeğine açık tut kendini. Son nefes aldığın nefesin sonu. Unutma ki perde ardından haber her surette ulaşacaktır. Ne olduğunu anlayamadan...

Emine ALKIŞ / [email protected]

 

Okunma Sayısı: 2341
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı