"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bayram

Emin Fırat
27 Ağustos 2017, Pazar
Bayramlar bizi birbirimize bağlayan en önemli günlerdir.

Yardımlaşmanın arttığı, dargınlıkların sona erdiği, şefkat, merhamet, acıma, hoşgörü gibi bütün insanî duyguların faaliyete geçtiği, dünya kadar derdimiz olsa da, bir an için unutup bir kenara bıraktığımız, büyük küçük hepimizin, çocuklar gibi sevindiği müstesna günlerdir bayramlar.

Bayram gelmeden günler öncesinde tatlı bir heyecan başlar. Bir an önce  sevdiklerimize kavuşmak için yollara düşeriz. Hep acelemiz vardır. Lâkin unuturuz ölümün yollarda kol gezdiğini. Bazılarına kısmet olmaz sevdiklerine kavuşmak.

Her bayram bir önceki bayramları ararız. “Nerede o eski bayramlar” der özlemle yad ederiz. 

Bayramları bayram gibi kutlardık eskiden. Bir anlamı kalmadı şimdi sanki. Eş dost ve akrabalardan kaçarak tatil günleri haline getirdik. Gözden ırak olunca gönüllerden de ırak olduk. Huzuru yalnızlıkta, mutluluğu da insanlardan uzak durmakda aradık. Dostlukları yok ettik, Öpülecek elleri boş bıraktık. Sonra da nerede o eski bayramlar diye hayıflanıp durduk. 

Abdurrahim Karakoç’un dizelerinde dediği gibi; 

Ana, bu bayram mı? Aman çok ayıp

Çocukken gördüğüm bayramlar hani? 

Mübarek elleri öpüp, koklayıp

Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?

Hani ya o özlem, hani ya o tad ?

Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat

Haftalar öncesi her gün, her saat

Babamdan sorduğum bayramlar hani ?

Nur yağan geceler, gündüzler nerde? 

Neşe paylaştığım öksüzler nerde? 

Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde? 

Huzura erdiğim bayramlar hani?

…………………………………

Eski bayramlar yok elbette. Ama bunun müsebbibi yine bizleriz. Ailemize bayramları bayram gibi yaşatmadık. Aldık onları hep birlikte tatile çıktık. Büyüklerimizden, anadan babadan, eş dost, konu komşu bütün sevdiklerimizden uzaklaştık.  

Çocuklarımıza, ilerde tatlı bir hatıra olarak anlatabilecekleri bayramları yaşatmadık. Hatıralarımız sadece tatillerden ibaret oldu. Esasen üzerinde düşünülmesi gereken belki de bu. Bayramlar ancak bayram gibi yaşandığında bir anlam ifade eder. Zira insana dair bütün güzellikler, mutluluklar, tebessüm ettirecek anlar, bayram hatıralarında gizlidir. 

İşte sizlere sıcacık bir bayram hatırası: Bayram namazını memlekette kılmak ve namaz dönüşü annem ile babamın elini öpebilmek için, her zaman olduğu gibi bir kaç gün öncesinden yola çıkarım. Bayramın en güzel günü ilk gün ve en güzel anı da, namaz dönüşü kahvaltı sofrasının serildiği ve başta anne baba olmak üzere bütün aile fertlerinin birlikte olduğu andır. 

Kahvaltıya geçmeden önce annemle babam yerini alır. Babam her bayram mutlaka bayram harçlığımızı verir. Ancak her zaman olduğu gibi tedbirlidir. Beşlik kâğıt paralarını hazırlamıştır. Büyük küçük herkese beş lira. Nüfus kalabalık olunca kişi başına düşen gayri safi millî hasıla çok düşük tabi, ancak yapacak bir şey yok. Miktar az olsa da mutluluğumuz zirvede. Büyüklerimizin elini öpmek ve sonrasında herkesin birbirleriyle bayramlaşıp sarılması, elbette parayla ölçülmez. Elli yedi yaşına gelmiş olsam da, hâlâ çocuklar gibi babamın elini öpüp elinden bayram harçlığını almak ayrı bir duygu. 

Ama bu bayram babam sürpriz yaptı. Beş lira olan bayram harçlıklarımızı otuz liraya çıkartarak hepimizi şaşırttı. Belli ki torunlarının bir önceki bayramda, dedelerine vermiş oldukları “harçlıkların arttırılmasına ilişkin ültimatom” işe yaramış.  Yaşasın torunlar!

Bayramlaşma yapılıp bahşişler alındıktan sonra, topluca kahvaltıya oturulur. Yenilir içilir. Görünürde her şey güzel, hiçbir sıkıntı yok. Ancaaaak her sene olduğu gibi bu sene de gelenek bozulmaz ve annemin beklenen hamlesi gelir. Ne mi yapar? Ortada hiçbir şey yok iken, çocukları ve torunlarının neredeyse tamamı bir arada iken başlar ağlamaya.  

Bulutların yağmur toplayıp kararması ve arkasından yağması gibi, annem de bayram sabahı kendini, zemberekli çalar saat gibi güzelce bir kurar, düşünüp durur ve başlar ağlamaya. Bazen hızını alamaz,” varıp dama çıkıp zırıl zırıl ağlayım” der çıkar binanın terasına. Açık havada ağlamasını sürdürür. Ağlaması için bir sebebinin olmasına gerek yok. Gelemeyen diğer çocukları ve torunları, on sene yirmi sene önce vefat etmiş yakınları, anası babası gardaşları vs... ne var ne yok hepsini getirir hatırına, yarım saat bir saat başlar ağlamaya. Ancak ondan sonra rahatlar ve annemin bayramı başlar. Yoksa başka türlü rahat edemez. 

Neyse ki bu ağlama faslı, millî yasa dönüşüp üç gün sürmez ve mutlu sonla biter. Annem rahatlamış aramıza dönmüştür artık. Ama mutlaka ağlayacaktır. Bunu herkes bilir ve hiç kimse niye ağlıyorsun diye soramaz ve sorgulayamaz. Bayram sabahı ağlanacaktır o kadar. 

Aile içi bayramlaşmadan sonra, çocuklarımızla birlikte, vefat etmiş olan büyüklerimizi ve diğer yakınlarımızı ziyaret etmek için mezarlığa gideriz. Her bayramın ilk günü sabahı mutlaka kabir ziyaretini yapar asla ihmal etmeyiz. 

Daha sonra sırasıyla akraba, eş dost ve komşuları da ziyaret ederek bayramlaşma turlarını tamamlarız. Gezme, eğlenme ve yeme içmeyle bayramı bayram gibi yaşarız.

Böylece, anamın ağlamasıyla başlayan bayram, nihayetinde gelenlerin geri dönmeye başlaması ile birlikte yine anamın ağlamasıyla biter. 

Keşke bütün analar mutluluktan ağlasa. Zira zindanda, kimisi yavrularından uzak, kimisi de demir parmaklıklar arkasında yavruları ile beraber, bu mutluluğu yaşayamayan binlerce ana var. Hastahane köşelerinde şifa bekleyerek bayramı geçirenler var. Sıla hasreti çekerek gurbette bayramı yaşayanlar var. Her bayram acıları tazelenen, ağlamaktan göz pınarları kurumuş şehit anaları var. Bir lokma ekmek bir yudum suya muhtaç ve eti sadece Kurban Bayramları’nda çocuklarına yedirebilen analar var. Evet biz halimiz için Allah’a (cc)  ne kadar şükretsek az.

Rabbimden duâm o ki; bayramlar umutların arttığı, dostlukların pekiştiği, kardeşlik köprülerinin kurulduğu, garip ve yetimlerin güldüğü, acıların yaşanmadığı ve anaların ağlamadığı günler olsun. Akacaksa şayet gözümüzden yaş, sevinç ve mutluluktan aksın.

Okunma Sayısı: 2830
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı