Ramazan sohbetleri...
“Oruç çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan Şükrün anahtarı hükmüne geçer.”
(Bediüzzaman)
Çocukluk yıllarımızda Ramazan ayı bir başka geçerdi. Oruç tutacak yaşta değildik, ancak oruç tutmak için can atardık. Annelerimiz aç kalmamıza rıza göstermezler, biz de tutmak için ısrar ederdik. Sadece öğle yemeğinin yenilebildiği söylenen “tekne orucu” tutturularak hevesimizi kursağımızda bırakılmaz gönlümüz alınırdı. Böylece bize çocuk yaşta oruç tutmayı öğretirler ve orucu sevdirirlerdi.
Evet oruç çok mühim bir ibadet, bir Müslümanın olmazsa olmazlarından. Hiçbir ibadet oruç tutmak kadar insan üzerinde etkili değil. Namaz bir Müslümanın en temel ibadeti olmasına rağmen, kolayca terk edilebiliyor. Ancak oruca bir kere niyetlendikten sonra bozmamız mümkün değildir. Hastalanmış olsak da, yaşlansak da, yerin bin metre altında çalışıyor olsak da. Hiçbir güç ve hiçbir şey mani olamıyor oruç tutmamıza. Bunun tek bir sebebi var Allah korkusu ve nimetlere karşı şükrün edasıdır. Tutmadığımızda kendimizi suçlu hisseder ve utanırız. Yıllardır tuttuğumuz orucu bir gün aksatmak veya bozmak bize zul gelir. Oruç insanı maddî manevî terbiye eder ve içinde asla riya ve gösterişi barındırmaz. Pek mühim ve müstesna bir ibadettir. Her ne kadar bütün ibadetler Allah (cc) rızası için yapılmış olsa da kul olmanın gereği olarak, orucun insan hayatındaki yeri bambaşkadır. Allah’a (cc) kul olmanın ve O’na şükretmenin pek mühim bir yoludur oruç. Bundan dolayıdır ki Allah (cc) “onun mükâfatı bana aittir” buyurmaktadır.