"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dert çok büyük

Faruk ÇAKIR
25 Aralık 2015, Cuma
Güneydoğu’da yaşananları ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyoruz. Ortada çok büyük bir yara, çok büyük bir dert, çok büyük bir felâket var.

Yarayı büyüten bir mesele de, yaşananlara doğru teşhis konulmamış olması. Yarım asra yaklaşan bir derdin bugüne kadar teşhis ve tedavi edilememiş olması başlı başına bir dert değil midir?

Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde ve başka bazı ilçelerde yaşananlar olması gerektiği gibi gündemimizi meşgul etmiyor. Bir yanımız yaralanmış ve kanarken, ‘her şey yolunda’ tavrı sergileyebilir miyiz? El birliği ile bu yarayı tedavi etmek icap etmez mi?

Bazı ilçelerde, aklımıza ve hayalimize gelmeyen hadiseler yaşanıyor. Hendekler kazılmış, güvenlik kuvvetleri engelleniyor ve eğitim yapılamaz halde. Neticede en ağır faturayı, hendeklerin kazıldığı ilçelerde, mahallelerde oturanlar ödüyor. Sur ilçesinde oturanlar, yaşadıkları sıkıntıları dile getirirken adeta “İmdat!” çığlıkları atmış. 

Al Jazeera muhabirinin görüştüğü kişilerden biri yaşadıklarını şöyle özetlemiş: “30 yıldır orada yaşıyorum. Çözüm süreci başladığında baktım ki her gün yeni insanlar geliyorlar ve yerleşmeye başlıyorlar. Sorup soruşturduğumda sınır dışına çıkmayan örgüt mensupları olduklarını öğrendim. Ne zaman ki Suruç saldırısı oldu, bunların hem sayısı arttı, hem de sertleşmeye başladılar. Günlerce yığınak yaptılar.”

Bir başka mağdur şöyle konuşmuş: “Devlet ilk günden müdahale edip şefkatle yaklaşsaydı olaylar bu boyuta gelmezdi. Buraları çok boşladılar ve senin boş bıraktığın yerleri birileri gelip doldurur. Arada da benim, senin gibi insanlar ezilir.”

Bir başkası: “(Teröristler) Yemek istediler; verdim, çay istediler verdim. Kızımla tektik evde. Sonraki gün yine geldiler. Bir silâh verip saklamamı istediler. Mecburen alıp kilere koydum. Elim ayağım titredi. Çok korktum, bana değil, ama kızıma zarar vermelerinden endişelendim. Ertesi gün gelip silâhlarını aldılar. Orada oturamayacağımızı anladık. Sokağa çıkma yasağı kaldırıldığında çıktık geldik. Görenlerden öğrendiğimiz kadarıyla evden ayrıldığımız için roketle yıkmışlar talan etmişler.”

Bir başkası: “Evimize gidemiyoruz, yasak, [örgüte katılan] oğlumu alamıyorum, izin vermiyorlar, oğlum da gelmek istemiyor. Kalacak yerimiz yok. Herkesten rica ediyorum, lütfen bu savaş bitsin, inanın dayanacak takatimiz kalmadı.”

İki oğlu PKK’nın içindeyken ölen ve kendisini de öyle tanımlayan bir isim: “Bu işe bir an önce son verin, yaşananlardan kimse memnun değil, insanlar perişan oldu. Böyle mücadele olmaz, akıldan yoksun ve teröre vardırılan çatışmalar zarardan başka bir şey vermez.” (aljazeera.com.tr, 24 Aralık 2015)

Tablonun bir kısmı böyle. Anlatılmayan hadiselerin var olduğunu da bilelim. Bu derin yaranın da çaresi vardır, ama önce yaranın çok derin ve kangrenleşmiş olduğunu kabul edelim. Ve iyi niyetle çare aramaya koyulalım. Propaganda ve göz boyamayı bir yana bırakarak gerçekleri görelim. Ortada feci bir durum, arşa yükselen bir feryad var. Hem fiili/iş yaparak, hem de kavli/söz ile duâ edelim. 

Çareyi bir günde bulamayabiliriz, ama çaresiz de değiliz. 5 yıl sonrayı, 10 yıl sonrayı düşünüp bugünden planlar yapalım. Çok geç kaldığımızı kabul edelim ve daha da geç kalmadan, kangren, vücudu sarmadan, yarını beklemeden adım atalım. Hep birlikte, konuşarak, tartışarak ve gerçekleri de görerek bunu yapabiliriz.

Okunma Sayısı: 1707
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı