"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diyanet İşleri Başkanı'na çağrı: Hoparlör zulmünü durdurun!

12 Nisan 2015, Pazar 11:21
Nereye gittiniz, ey ruhları arıtan o ezanlar!

Star gazetesinin "Açık Görüş" yazarı Cemal Aydın, bugünkü yazısında Diyanet İşleri Başkanı'na seslenerek, "Hoparlör zulmünü durdurun!" dedi.

Cemal Aydın'ın "Ezanla Müslüman olnalar ve mealler" başlıklı yazının bir bölümü şöyle:

Ezanların hoparlörlerle okunmadığı eski İstanbul’da ezan sesi sayesinde Müslüman olanlar olurdu. Şimdilerde ise turistler hoparlör yüzünden kulaklarını tıkıyorlar! Camilerde cemaate hoparlörlerle işkence ediliyor! İnsan sesine ve mabet sükûnetine hasret kaldık! Sayın Diyanet İşleri Başkanı, hoparlör zulmünü durdurun! 

Nerede o ezanlar?

Yarım asırdır İstanbul’dayım. Eskiden, yani hoparlörlerinin olmadığı ve seneden seneye şerefelerdeki hoparlör sayısının ve sesinin gittikçe artarak ortalığı velveleye vermediği dönemlerde, “Falan caminin yakınındaki otelde kalan bir turist ezan sesini işitmiş, gelip camiye Müslüman olmuş!” haberlerini çok duyardık. Hiç de şaşırmazdık. Çünkü ezanlar bizlerin olduğu kadar, Allah’ın o kullarının da ruhlarını cezbeder, kanatlandırır,  gönüllerimizi ilâhî duygularla yıkardı. İnsan sesiyle okunduğu için işgal İstanbul’unda bile yabancı komutanların arabalarını durdurup ezan dinledikleri anlatılır.

Yıllar önce, Paris Güzel Sanatlar Akademisinden birkaç hoca ile birlikte bir öğrenci grubu gelmişti. Kendilerine İstanbul camilerini gezdiriyordum. Bir camiye yaklaştığımızda öyle hoş bir ezan başladı ki bayıldılar. Neredeyse huşu ile dinlemeye koyuldular. Bana anlamını sordular. Ben ezanın mânâlarını söylerken talebeler meraklı gözlerle bakıyorlardı, ama bir iki hanım profesörün bakışlarında (koyu Hıristiyan oldukları belliydi) öyle bir kıskançlık şimşeği vardı ki inanamazsınız! Gözlerindeki o kıskanan bakışları hiç unutamam. Şahit olduğum o ifadeler, fazlası var, eksiği yok şu demekti: “Sizin bu bâtıl dininizin, nasıl olur da bu kadar anlamlı bir ibadet çağrısı olabilir!”

Bundan sekiz on sene önce yine Paris’ten gelen koyu Katolik (Hıristiyan) bir turist grubuyla Kapadokya’da da hem farklı, hem de benzeri bir hâle şahit oldum. Orada maalesef Nevşehir’de merkezde okunan ezan Uçhisar’da minarelerin hoparlörlerinden veriliyordu. Otel yanındaki caminin ortalığı yıkan cızırtılı sesinden illallah demişlerdi. Ezanı hiç duymak istemiyorlardı. 

Bir akşam benden İslâm konusunda konuşma istediler. Tam ağzımı açıyordum ki yatsı ezanı başladı. Bereket fazla cızırtı yoktu bu sefer. Kendilerine ezanda neler söylendiğini aktarmayı, ezan bittikten sonra da konuşmaya devam etmeyi teklif ettim. Ezanı onların diline çevirirken çok dikkat ettim, papaz efendi dâhil hepsinin de gözlerinde, daha önce İstanbul’da karşılaştığım o kıskançlığın aynısı vardı.

Muhteşem çağrı

Ezan, dünya dinleri arasında ibadete çağıran en erişilmez, en yüce ve en mübarek sesleniştir. Muhteşemden de öte olağanüstü ve benzersiz bir davettir. Nitekim İskandinav ülkelerinden birinde ezana müsaade edilince, ezanda ne dendiğini öğrenen ateistler çılgına dönmüşler ve onlar da belediyelerden izin alarak hâşâ “Allah yoktur!” diye bağırıyorlarmış. Kilisenin çanına bir şey demeyenler, ezana karşı bu tepkiyi gösterir olmuşlar. Çünkü ezanın bir mesajı var. İslâm dininin iman esasları ezanla insanlara ilân ediliyor. Çan sesinin ayin vakti geldiğini bildirmekten öte ne mesajı var ki!

İşte böylesi mübarek ve ulvî bir ezan, günümüzde bakın ne hâle getirildi! Turistleri gördüm, Eminönü’nde kulaklarını tıkıyorlar, ezan sesini duymayacakları bir yere, Mısır Çarşısı’nın içine kaçışıyorlardı! Benim de zaman zaman bir markete dalıp öylesi bir azaptan kulaklarımı kurtarmaya çalıştığım çok oluyor.

Son yıllarda oteller yabancı müşteriler ezan sesinden daha az rahatsız olsunlar diye pencerelerine çift cam yerine, üçlü cam yaptırıyormuş! Camiyle burun buruna bazı bina sahipleri de aynısı yaptırıyormuş! Yazıklar olsun bize! İnsanları böyle mi ısındıracağız İslâm’a? Böyle mi kazanacağız kalpleri? Bu gerçekten utanılası bir durum!

Değerli Başkan!

Diyanet İşleri Başkanlığı’na sesleniyorum: 

Hoparlör meselesi gerçekten dayanılmaz ve katlanılamaz hâle geldi. Şahsen ben ezan okunurken tekrarlanması gereken o sözleri artık tekrarlayamıyorum. Bende huşu ve huzur bırakmıyor o hoparlörler. Her minareye ve hatta minarelerin her şerefesine, çalı parçaları veya kaz ya da martı ölüleri gibi çirkin çirkin dizilen o hoparlörler, hem estetik, hem de ses bakımından sizi de rahatsız etmiyor mu? İstanbul’un o kalem misali minarelerine karşı işlenen bu hoyratlık nedir? Küçük, büyük camilere gittiğinizde, cumaları hoparlörle bangırdatılarak okunan o iç ezanlar, kametler, hutbeler sizin kulaklarınızı acıtmıyor mu?

Bütün müftüleri toplayıp cemaate ve halka yapılan bu ilkel hoparlör zulmünü durdurmayı düşünmüyor musunuz? 

Sizden Hallâc-ı Mansur’un ruhî duyarlığına sahip imam ve müezzinler yetiştirmenizi bekleyemeyiz. Fakat hiç değilse onun hassasiyetine imrenecek, keşke ben de yapabilsem diye içinden geçirecek görevliler yetiştirin! Hani, Hallâc-ı Mansur idama götürülürken bir ezan sesi yükselir. Hallâc, “Böyle ezan okunmaz!” diye bağırır. Kendisine “Nasıl okunur?” diye sorarlar. “Ezan, insanı ürpertip kendinden geçirmesi lâzım! Bir taşın üzerinde okunsa, taşın bile Allah korkusuyla erimesi lazım!” cevabını verir ve hemen büyükçe bir taşın üzerine çıkar ve okur. Gerçekten de taş önce yavaş yavaş çatlar, sonrasında tuz buz olur.

Değerli başkan, ezanlar bize uhrevî bir hava teneffüs ettirsin! Dindarımız bile bu hoparlör zulmünden şikâyetçiyse, gerisini siz düşünün! Caminin içini yankılı hoparlörlerle dolduran hâllerine ağlanacak görevlileriniz var! İnsan ne diyeceğini bilemiyor. Bu kadar mı medeniyetten nasipsiz ve estetiğe duyarsız kaldık!

Mikrofon kullanma, hoparlörden seslenme, sanki namazın olmazsa olmazları arasına girdi! Bir tek safın bile oluşmadığı küçücük mescitlerde dahi, yakasına mikrofon takan imam, eline mikrofon alan müezzinler var!

Sabah namazı kıldırırken namazda okuduklarını, dışarıya taktıkları hoparlörlerle bir sokak ötesine duyurmaya çalışan edep ve erkân yoksunları var! 

Sultanahmet ve benzeri selâtin camilerinin görevlileri çok daha dikkatli ve hassas olmalılar. Cuma hutbesini, iç ezanını ve kâmetini bir kilometre uzağa duyuracak şekilde dış hoparlör kullanmamalılar! Kulak tırmalayan hoparlörlerle insanlara ayaküstü İslâm’ı sevdirmezsiniz, aksine nefret ettirirsiniz!

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 5638
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • harun

    5.5.2015 23:57:37

    vallahi tebrik ediyorum cemal aydin abimizi Allahu teala kendilerinden razi olur insallah. yillardir aslina uygun Ezan okunmuyor bu islam alemi icin cok uzucu bir olay hemde buyuk olay asli bozulmadan yapilmasi gerek. ecdadimizdan nasil bizlere ulasdi ise bizde ayni sekilde devam ettirelim insallah. ve butun islam ulkelerine ornek olur bu davranisimiz. bu Aziz ve serefli millet onculuk yapar bir gun Islam alemine insallah. Akli selim dusunen ve dinimizi Aziz eden buyuklerime ve butun kardeslerime saygi ve sevgilerimle.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı