"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah (cc) yardımcımızdır

H. Muharrem OKUR
03 Kasım 2016, Perşembe
Bu hafta inşaallah iki toplantıya katılacağız. İlk toplantımız yarın. İkincisi Cumartesi günü. Türkiye Neşriyat Komisyonu’nun ana gündemi neşriyat. Güzel çalışabilse cemaatimize neşriyat konusunda çok güzel hizmetler verebilir.

İkinci toplantımız ise, bütün Türkiye’den gelen temsilcilerimizin katıldığı güz dönemi temsilciler toplantısı.

Her iki toplantının da hem hizmetlerimize, hem memleketimize, İslâm ve insanlık âlemine hayırlar getirmesini Cenâb-ı Hak’tan niyaz edip şefkat ve merhametine sığınıyoruz.

Türkiye’deki fikir hareketlerine, cemaat ve tarikatlere baktığımız zaman maddî açıdan iki yapı gözümüze çarpar. Bir grup için istikamet, istikrar, çizgi mühim olmayıp ne şekilde olursa olsun büyümek. Bu tür gelişmeler 12 Eylül ihtilâlinden sonra arttı, bugün ayyuka çıktı. Cemaatler devletten aldıkları menfaatlerin karşılığında manevî hizmetleri devlete ihale ettiler. Gelinen durumu hep beraber görüyoruz. Cenâb-ı Hak bizi ve istikamet üzere giden hak yolcularını korusun. Son olaylar gösterdi ki, hızlı yükselen hızlı iniyor.

Bizim cemaatimiz ise, aynen Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî gibi kimseye boyun eğmeyen, Kur’ân ve Sünnet dışındaki yollara dönüp bakmayan bir çizgide yürüyor.

Bu topluluk, şimdiye kadar maddî meselelerini de çok büyük fedakârlıklar ile kendi çözerek gelmiştir. Şöyle geriye bir göz atalım. Lem’alar’da yazılı olduğu üzere Bekir Bey, Risale basımı için 400 lirayı harcamaktan çekinir, hırsızlar 900 lirasını çalar. (Şefkat Tokatları.) 

1958’de Külliyat latin harfleri ile basılmaktadır. Üstad ve ağabeyler Nur Talebelerine haber verip kaçar tane istediklerini sorarlar. O günkü kahraman ağabeylerimiz hem kitapların parasını, bazıları daha da fazlasını gönderir. Bu şekilde Risaleler basılır. 1967 yılında İTTİHAD çıkarken, 1971 yılında YENİ ASYA yayın hayatına atılırken kahraman ağabeylerimiz büyük fedakârlıklar yapmışlardı. Zübeyir Gündüzalp Ağabeyimiz, gazete kâr etmez, kitap kâr eder, diye yayınevini kurdurur. Şu anda yeniden neşriyata, özellikle gazetemize elimizden gelen her türlü desteği en hızlı şekilde vermemizin tam vakti. Yola çıkarken ve sonrasında yaşanan kahramanlık örneklerinin bir benzerini 5 Kasım’dan itibaren cemaatimiz yine gösterecektir inşaallah. Allah yardımcımız olsun. 

***

MEKTUP

Allah’a hamd Resulüne salât ve selâm olsun. 

Değerli ve çok kıymetli Hasan Muharrem Ağabeyim! Nasılsınız inşallah iyi ve sıhhattesinizdir. Rabbim size ve ehlinize merhamet etsin, kalbinizi, iman ayaklarınızı istikamet üzere sabit kılsın. Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Ağabeyim, ben daha önce de birkaç sayfadan oluşan detaylı bir mektup yazıp yollamıştım. İnşallah özetle kendimi bir daha tanıtırsam, Allah u âlem hatırlarsınız. Ben yaklaşık 12 yıldır Medrese-i Yusufiye’de bulunuyorum. 12 senedir bu mekânlarda gerçek özgürlüğü iman ile tadanlardanım. Seyda öyle söylüyor ya “İman hem nurdur hem kuvvet, evet gerçek imanı elde eden kişi kâinata meydan okur.” Hamdolsun dünyanın çirkin yüzünden bu mekânların uzleti ile kurtulmak nasibi müesser oldu. Ben 42 yaşındayım. Evliyim, ellerinizden öper dört yavrum var. Hamdolsun onlar da benim gibi medrese talebeleri. Çocuklarım medreselerde okudu ve halen okuyorlar. Kızım Ayşenur sizi arayıp görüşmüş, sanırım hatırladınız. Kızım yaklaşık 10 sene medresede okudu, icazet aldı. Diğer çocuklarım da okuyor. Yakın zamanda Suffa Vakfı kurslarından birinde okumaları için buradan değerli bir abimiz ile görüştük. Ancak çocukların hafızlık yaptıkları için kurs değiştirmelerini uygun görmediler… 

Ağabeyim, Allah’a hamdolsun ben cezaevine girmeden önce de şuurlu bir ortamda bulunduğum için İslâmî hassasiyetleri olan biriydim. Ancak bu mekânlar imanın gerçek manada kalbime yerleşmesine ve hayatımın her alanına sirayet etmesine vesile oldu. Medrese-i Yusufiye’yi çok iyi değerlendirmek nasip oldu. Çok güzel insanlarla tanışmak nasip oldu. Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadı üzerine kendimi çok iyi yetiştirmeye çalıştım. Bine yakın kitap okudum. Şu an üç ayrı üniversite okuyorum. Allah nasip etti, şu an üç kitap yazımım tamamlanmak üzere. Özellikle cezaevi gözlemlerimi kitaplaştırmaya çalışıyorum. Ayrıca gençlik üzerine doğru bilinen yanlışları, özentileri, bağımlılıkları, İslâmî çalışmaları, yapılanları ve yapılması gerekirken yapılamayanları vs. konu alan ayrı bir kitap çalışmam var, bitmek üzere… Değerli Ağabeyim, ben bu cezaevine geleli 1 sene oldu. Daha önce Kandıra F tipinde yedi sene kaldım. Kandıra T tipinde yaklaşık 4 sene kaldım. Buraya gelince çok güzel çalışmalarla karşılaştım. Mustafa Kılınç Hocanın rehberliğinde canla başla irşad çalışmaları ile karşılaştım. Allah razı olsun Mustafa Hoca herkese bir şeyler vermeye çalışıyor. Hiçbir cemaat taassubu yapmadan insanlara ümmet bilincini vermeye çalışıyor. Son olan darbe girişiminden sonra Mustafa Hoca’mızın cemaat değil de insanlara ümmet bilincini vermesi, sevdirmesi onun ne kadar çok haklı olduğunu gösterdi. Cemaat bilinci olmalı, ancak Kur’ân ve Sünnet çizgisinden çıkana da uymanın aklı kiraya vermek olduğunu hep anlattı. Rabbim tevhid ehl-i Ağabeylerimizin sayısını arttırsın.

Ağabeyim, daha önceki mektubumda sizden imkânlar dahilinde kitap istemiştim. Uzun zamandır cezaevinde olduğum için mahpusun halinden ve dilinden anlayarak onlara yardımcı olmaya çalışıyorum… Özel ilgilendiğimiz kardeşlerimize okumaları için kitap veriyoruz, kitap hediye ediyoruz. Bazen cezaevlerine koli ile kitap yolluyoruz. Herkesin seviyesine uygun kitaplar seçip yolluyoruz. Onun için kitaba çok fazla ihtiyacımız oluyor. İnanın gençlerimiz elimizden kayıp gidiyor. Kimin elinden tutup düştükleri bataklıktan çıkarırsak kâr diyoruz. Senelerdir pırıl pırıl gençlerimizin nasıl heder olduğunu yakinen görüp şahit oldum. İman nuru ile bataktan kurtulan gençlerin gözyaşlarını ellerimle kuruladım. “Abi, bu zamana kadar Müslümanlar neredeydi? Niye bize ulaşan olmadı? Niye elimizden tutan olmadı?” diye serzenişte bulunan gençlerle saatlerce, günlerce, haftalarca ve aylarca ilgilenmek nasip oldu. Rabbimiz elimizle birçok kardeşimize hidayet nasip etti. Bir ateistin şehadeti bu garibin nasibine düştü. Bir IŞİDçinin tekfir hastalığından kurtuluşuna vesilesi bu mazlûm kardeşinin payına düştü. Birçok uyuşturucu müptelâsı gencimizin bu belâdan kurtulup, tertemiz bir hayat kurmasına vesile olduk. Bu bahsettiğim insanlarla irtibatımızı koparmış değilim. Çoğu tahliye oldu ve mektup taşıyoruz. Her mektuplarında duâ ediyorlar. Kıymetli Ağabeyim, inanın ki gençliğimiz bir buhran içinde uçuruma doğru körkütük koşar adım gidiyor. Üstad Bediüzzaman da bu bozulma karşısında muazzam serzenişlerde bulunmamış mı? Üstad’ı şu an çok, ama çok iyi anlıyorum. İnsanımız öyle bir manevî çöküş yaşıyor ki, sanırım bu zirve yapmış durumda. Bir milletin iman ve refah seviyesini, tevekkül ve teslimiyet seviyesini en iyi hastahane ve hapishanelerin durumuna bakarak ölçebilirsiniz. İnsanlar tevekkülsüzlükten, güçsüzlükten hastalık hastası olmuşlar. Yine insanımız teslimiyetsizlikten rızık endişesi içine düşmüş, sinir harbine girmiş, öfke girdabına düşmüş, hapishaneleri doldurmuş durumda… 

Velhasıl Ağabeyim, bize çok iş düşüyor. Emri bil maruf nehyi anil münker’de en ön safa geçmeliyiz. Büyük bir uçurum açılmış, büyük bir ateş yakılmış, üzerine koşar adım evlâdımız, kardeşimiz gidiyor. Rabbim yardımcımız olsun. 

Bu minval üzere, bahse konu kitapları kızıma yollarsanız, o inşallah peyderpey bana getirir. Şimdiden teşekkür ederim, hakkınızı helâl edin. Duâlarınızda bu mazlûm kardeşlerinizi unutmayın. Duâlarımız sizinledir. Buradaki kardeşlerimizin de size çok selâmları var. Onlar da her daim size dua ediyorlar. Koğuşumuzda herkes namaz kılıyor, günlük derslerimiz, kitap okumalarımız var. Her akşam toplu olarak Vakia-Mülk-Fetih Sûrelerini sesli okuyoruz. Her gün mutlaka en az 6 sayfa meal okuyoruz. Hadis okuyoruz. Mekân müsait olduğu için istediğimiz programı yapabiliyoruz… Koğuşta üç arkadaş kitap yazıyoruz. Diğer kardeşler de üniversite okuyor. Koğuşumuz, cezaevinde en güzel koğuş. Sigara içilmiyor, müstehcen gazete, dergi koğuşumuzun kapısından içeri giremez. TV’de de tamamen seçiciyiz. Güzel İslâmî bir disipline yaşıyoruz. Elhamdülillah. Sizi Allah için sevdiğimizi unutmayın. Allah yar ve yardımcınız olsun. Rabbim size ve ehlinize dünya ve ahiret saadetini nasip etsin. Duâmızın sonu velhamdülillahi rabbil âlemin. Allah’a emanet olun. 

Kardeşiniz Orhan Karaca 

İmkânlar dahilinde ne kadar fazla kitap yollarsanız o kadar çok iyi olur…

Orhan KARACA, E Tipi Cezaevi, İstanbul

NOT: Mektuptaki isim ve adresler değiştirilmiştir.

NOT 2: Takvim çalışmalarımız devam ediyor. 

Okunma Sayısı: 1378
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman

    3.11.2016 05:00:47

    Yıkmak kolay ama yapmak zor.En önemlisi insanın kendini 'sifir ' görebilmesi.Allah doğru yoldan ayırmasını.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı