"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

ADNAN MENDERES'İN YASSIADA'DAKİ SON SÖZLERİNDEN: ‘Din-i mübine hizmet etmişsem, ne mutlu bana’

24 Eylül 2011, Cumartesi
YASSIADA'DAKİ DÜZMECE MAHKEMENİN REİSİ SALİM BAŞOL, DURUŞMA ESNASINDA BİR ARA MENDERES'E DÖNEREK: “SEN DİNİ AN'ANELERİ AYAĞA KALDIRMAYA ÇALIŞTIN. HAYDİ, ŞİMDİ GELİP O HİZMET ETTİĞİN KİMSELER SENİ KURTARSIN BAKALIM" DEDİĞİNDE MENDERES ŞÖYLE DEMİŞTİ: "BAŞKAN, BAŞKAN! İNŞAALLAH DEDİĞİNİZ DOĞRU İSE, YANİ DİN-İ MÜBİNE HİZMET ETMİŞSEM, NE MUTLU BANA."

KISACA FATİN RÜŞTÜ ZORLU
20 Nisan 1910 tarihinde İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesini, Paris Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi ile Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
Dışişleri Bakanlığına bağlı birçok görevde bulundu. 1952’de büyük elçiliğe yükseldi. NATO’da Türkiye Daimî Temsilciliği’ne getirildi.
27 Mayıs İhtilâli’nde Kütahya’da tutuklandı. 16 Eylül 1961’de İmralı Adasında asılarak idam edildi.
Merhum Fatin Rüştü Zorlu ile Tarık Berk’in kaleme aldığı “Fatin Rüştü Zorlu Neden Asıldı?” yazısını manidar bulduğumuzdan kısaltarak sütunlarımıza alıyoruz.
      
FATİN RÜŞTÜ ZORLU NEDEN ASILDI?
27 Mayısın Bilinmeyen Bir Yönü: Fatin Rüştü Zorlu Neden Asıldı?
“27 Mayısın üzerinden 48 yıl (şimdi 51 yıl. M. Öz.) geçtiği bu günlerde gerçek nedeni hiç sorgulanmamış bir konuyu, dahası hiç sorulmamış bir soruyu ele almak istiyoruz: Fatin Rüştü Zorlu Neden Asıldı?
Bu sorunun cevabını verirken, hayatı boyunca 27 Mayıs’ın, CHP’nin, İsmet İnönü’nün yanında olmuş, İnönücülüğü, katı laikçiliği tartışmasız bir sol Kemalist olan Cumhuriyet yazarı gazeteci-siyasetçi Orhan Birgit’in (öyle ki Orhan Birgit, 27 Mayıs sonrasında bir grup gazeteciyle birlikte “Yassıada Saati” adlı programı hazırlayan kişidir) kitabından yararlanacağız.
Önce özetlersek, Fatin Rüştü Zorlu’nun asılma nedenini üç ana başlıkta toplamak mümkündür:
1- Adnan Menderes’in bacanağı, Tevfik Rüştü Aras’ın damadı ve dolayısıyla Evliyazade ailesinin damadı olması.
2- Samimî olarak dönmüş, yani mühtedi olması (Kapani-Karakaş çekişmesi)
3- Dışişleri Bakanı olarak neo-Osmanlı bir tavır sergilemesi, hariciyedeki ürkek ve pasif politikalara son verip Türk dışişlerinin emperyalizmi korkutan çıkışlar yapması. Bunlar arasında en önemlisi Kıbrıs konusunda izlediği millî tutumdu. Özellikle Türk Mukavemet Teşkilâtı’nı kurmasını emperyalizm affetmeyecekti.
Şüphesiz bu faktörlerden en önemli olanı üçüncüsüdür. Bunun neden öyle olduğunu Orhan Birgit’ten okuyarak anlamaya çalışalım:
“(...) Fatin Rüştü Zorlu’nun, Kıbrıs politikası dışında, İnönü’nün can düşmanı bir ailenin ferdi olması, Adnan Menderes’in bacanağı olması ve Anglosakson çıkarlarına aykırı bir tutum izlemesi idamının infaz edilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Diğerleri kadar olmasa da Zorlu’nun idamında bu kadar kararlı ve ısrarcı olunmasında psikolojik bir etken olarak Zorlu’nun kendisi sabetayist kökenli olsun olmasın ve sabetayist bir aileden evlenmiş olmasına rağmen görüntüde değil gerçekten de Müslüman olmasıdır. Bunun delili olarak idam sahnesini düşünebiliriz:
Başgardiyanın odasına geldiklerinde kelepçeleri açıldı. Abdest almak ve dinî vazifelerini yerine getirmek istedi. Başsavcı Altay Egesel, Yassıada Komutanı Tarık Güryay ve diğer görevliler namazını kılan Zorlu’yu beklediler…” (Soner Yalçın, Efendi, sayfa 550, 5. baskı). Kuşkusuz idam edilmek üzere olan birisinin gösteriş yaptığı düşünülemez.” (Tarık BERK, stratejikboyut.com)
 
DİĞER ŞAHISLAR
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 27 Mayıs ihtilâliyle başlayan yargılanmalar, düzmece belge ve emirlerle oluşturulan mahkemeler ve mahkemelere yapılan etkilemeler soncu idam edilmişlerdir.
Bu üç vatan evlâdının idam edilmeleriyle birlikte Demokrat Parti’ye gönül veren birçok parti mensubu da çeşitli uydurma gerekçelerle muhtelif suçlamalara maruz kalmışlardır. Haklarında Yüksek Soruşturma Kurulu’nun vermiş olduğu kararlar sonucu, Yüksek Adalet Divanında yargılanan birçok Demokrat Partili ceza olarak hakaret görmüştür. Hakkında kararlar düzenlenen Demokrat Partili şahısların isimleri şöyledir:
* Ethem Menderes (Millî Savunma Bakanı)
* Celal Bayar (Cumhur reisi)
* Zeki Şahin (Sabık Emniyet Amiri)
* Necmeddin Önder (Nevşehir Milletvekili)
* Sıtkı Salim Burçak (Konya Milletvekili)
* Celal Yardımcı (Adliye Bakanı)
* Necla Tekinel (İstanbul Milletvekili)
* Hikmet Ölçmen (Konya Milletvekili)
* Mehmet Akın (Sümerbank Umum Müdürü)
* Yaşar Enver Dündar (İzmir Milletvekili)
* Ayşe Günel (İstanbul Milletvekili)
* Agah Erozan (Bursa Milletvekili)
* Emin Kalafat (Çanakkale Milletvekili)
* Selahattin Karayavuz (Trabzon Milletvekili)
* Zeki Eratman (Tekirdağ Milletvekili)
* Kemal Aygün (İstanbul Belediye Reisi)
* Numan Kurban (Yozgat Milletvekili)
* Kemal Hadımlı (İzmir Milletvekili)
* Burhanettin Onat (Antalya Milletvekili)
* Fahrettin Oral (İstanbul Milletvekili)
* Cemal Göktan (Emniyet Umum Müdürü)
* Hulusi Köymen (Bursa Milletvekili)
* Sadık Giz (İzmir Milletvekili)
* Ahmet Salih Korur (Başbakanlık Müsteşarı)
* Ferit Sözen (İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muavini)
* Himmet Ölçmen (Konya Milletvekili)
* Şeref Saraçoğlu (Ağrı Milletvekili)
* Selami Dinçer (Sakarya Milletvekili)
 * İhsan Dai (Gaziantep Milletvekili)
* Sebati Ataman (Sanayi Bakanı)
* Osman Kavrakoğlu (Rize Milletvekili)
* Necmettin Doğuyıldızı (Samsun Milletvekili)
* Cemal Zühtü Aysan (Zonguldak Milletvekili)
* Sıtkı Yırcalı (Balıkesir Milletvekili)
* Tevfik İleri (Bayındırlık Bakanı)
* Arif Demirer (Afyon Milletvekili)
* Haluk Şeman (Çalışma Bakanı)
Daha yüzlerce isim... Yerimizin darlığı açısından isimleri zikredilmedi.

Not: Gerek Menderes, Polatkan ve Zorlu; gerekse de yukarıda ismi geçenler hakkındaki Yüksek Soruşturma Kurulu'nun verdiği düzmece kararlar çok sayıda olduğundan ve hukukî bir inceleme ve bakış açısıyla değerlendirmeyi gerektirdiğinden dizi yazımızın içerisine alınmadı. Ancak hepsi ayrı ayrı elimizde mevcuttur.

Yararlanılan kaynaklar: 
1. Risâle-i Nur Külliyatı (Y. A. Neşr.) Said Nursî.
2. Nur Sancısı, Mustafa Öztürkçü.
3. Yeni Asya Gazetesi’nin muhtelif sayıları.
4. Zaman Gazetesi’nin muhtelif sayıları.
5. Bir Yiğit Vardı, Erdal Şen, Yitik Hazine Yayınları.
6. 27 Mayıs’tan Yassıada Mahkemelerine, Recep Şükrü Apuhan, Timaş Yay.
7. Yüksek Adalet Divanı Kararları, Kabalcı Yay. İst. 2007.
8. İbrahim Ensari, 1979 yılı Van Halk Eğitimi Merkezi Müdürü (merhum).

Yassıada Cehennemi

Yassıada duruşmaları esnasında yaşanan elim safhaları ve kahredici sahneleri kelimelerle anlatmak imkânsız.
Orada, bundan 46-47 sene evvel yaşananların, insanlık tarihinde ikinci bir benzeri yok; dünya durdukça, benzeri tabloların tekrarlanacağını sanmıyoruz.
Ancak, yine de o günleri unutmamak ve o dönemde yaşananları bilmek lâzım.
Tâ ki, vahşi tabiatlı şahıslar yeniden meydan almasın, fikirleri hiçbir zaman revaç bulmasın.
Tâ ki, o zaman çekilen ahlar yerde kalmasın, çiğnenen insan hakları yeniden şaha kalksın, hukuk ve adalet zulümkârlıktan temizlensin ve milletin hür iradesi yeniden itibar kazansın...

Son sözler, son bakışlar
Duruşmaların sona ermesiyle birlikte, bütün dikkatler verilecek cezalara odaklandı.
Mazlûm maznunlar, bir süreyle çekmiş oldukları eziyetlerin neticesinde, bitkin ve perişan bir vaziyette iken, cezalarının infaz edileceği günü bekliyorlardı. Aynı sıkıntıları paylaşan şair Faruk Nafiz, orada yaşadıklarını şu sözlerle mısralaştırıyordu:
Gece zindanda Yusuflar sıralanmış yatıyor
Yüzlerinden okudum sapsarı rüyalarını
Kimi sehpa görür kendini çarmıhta kimi
Ve ararlar yine zindandaki dünyalarını
Zindandan sehpaya doğru giden bu kahramanların son duruşları, son bakışları gibi, son sözleri de şâyân-ı hayret ve takdirdir.
İzzetlerinden, vakarlarından zerrece taviz vermediler. Yiğitçe durdular ve ölüme de merdane bakarak gittiler.
Üç şehitten merhum Hasan Polatkan’ı hemen hiç konuşturmadılar, hatta onun 170 sayfayı aşan müdafaasını dahi yok saydılar. Feryadına karşılık ise ‘Kısa kes, otur yerine!’ azarıyla mukabele ettiler. (Polatkan’ın savunması, Rasim Ekşi tarafından kitaplaştırıldı.)

Menderes’in Son Mektubu
Son olarak, Adnan Menderes’in idam edilmeden önce zalim cuntacılara hitaben yazmış olduğu mektubunu okuyalım: “Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki: Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir.
İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silâhların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz?
Şunu da söyleyeyim ki, milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Buna rağmen duâm sizlerle beraberdir.”
Dine hizmetin cezası
Mahkeme Başkanı Başol, bir gün duruşma salonuna şöyle bir baktı ve Menderes’e dönerek, şunu söyledi: ‘Evet, evet Menderes! Sen dinî an'aneleri ayağa kaldırmaya çalıştın. Haydi, şimdi gelip o hizmet ettiğin kimseler seni kurtarsın bakalım.’
“İslâm karamanı” Menderes ise, Başol’a şu karşılığı verdi: “Başkan, başkan! İnşaallah dediğiniz doğru ise, yani din-i mübine hizmet etmişsem, ne mutlu bana.”

M. Latif Salihoğlu,
Yeni Asya,
18.9.2007


 SON
 
MUSTAFA ÖZTÜRKÇÜ
Okunma Sayısı: 9737
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı