Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, katıldığı bir TV kanalındaki programda, Tevhid-i Tedrisat ile birlikte medreselerin kapandığını hatırlatarak, “Din eğitimi noktasında ilk 25 yılda bu noktada ülkemizin eksikleri ortaya çıktı. 47’den sonra ülkeyi yönetenler bu konuda hata yapıldığını gördüler” diye konuştu.
Medreselerin kapatılmasının yanlışlığı görüldü
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreselerin kapatıldığını belirterek, “47’de, 48’de, 49’da ülkeyi yönetenler bir araya geldiler ve bu konuda hata yaptıklarını gördüler” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Kanal 24’te katıldığı programda “mele” tartışması ile ilgili soruları cevapladı. Bu konudaki kaygıların hatırlatılması ve somut ne tür adımlar atılacağının sorulması üzerine Görmez, herhangi bir alımda unvanlara bakılmadığını, liyakat ve ehliyete bakıldığını söyledi. Görmez, “Bu alımları sadece imam kadrosu olarak düşünmedik. Eğitim merkezlerimize diyelim ki, çok iyi Arapçası olan, Arapça gramerini oturup yeniden yazabilecek seviyede insanlar var. Eğitim merkezlerimizde biz bunlardan neden yararlanmayalım?” dedi.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile birlikte medreselerin kapatıldığını hatırlatan Görmez, “Bu birinci realitemiz. İkinci realitemiz, din eğitimi noktasında da biz, bir tek ilahiyat fakültemiz vardı, onu da kapattık. İlk 25 yılda bu noktada ülkemizin eksikleri ortaya çıktı. 47’de, 48’de, 49’da ülkeyi yönetenler bir araya geldiler ve bu konuda hata yaptıklarını gördüler. Raporlar yazdılar, kitaplar yazdılar. İmam hatip liseleri açıldı. Sonra Ankara İlahiyat açıldı, sonra yüksek İslam enstitüleri açıldı.” diye konuştu. Bu süreç içerisinde ders halkaları şeklinde özel inisiyatiflerin devam ettiğini söyleyen Görmez, “Yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Karadeniz bölgesinde, İç Anadolu’nun belirli yerlerinde, Akdeniz’in bazı kıyılarında, İstanbul’da özel ders halkaları marifeti ile bu din eğitimi veriliyor. Bunlara medrese demek yanlış olur, çünkü öyle nizami bir şey yok. Kurumsal bir şey kalmadı. Yüz yüze, diz dize, göz göze hoca-talebe ilişkisi kurulmak marifeti ile bir takım insanlar yetişti. Bunların içinden bazıları hem bilgi bakımından, hem ilmi irfanı bakımından, hem ahlaki kişiliği bakımından, toplumun çok değer verdiği bir takım kişilikler haline geldiler.” dedi. Görmez, bu noktada 60’lı yıllardan itibaren Diyanet’in, bu insanlardan nasıl yararlanacağı üzerinde düşündüğünü ve muhtelif yerlerde de yararlandığını aktardı.
“KADROLARDA LİYAKAT VE EHLİYET ARAYACAĞIZ”
“Üfürükçü, cahil, din eğitimi almamış kişilerin kadrolara alınacağı” gibi eleştirilerde bulunulduğunu hatırlatan Görmez, “Bu yazılabilecek, tahayyül edilebilecek bir şey midir? Ciddî bir sınavdan geçecek. Birinci şartımız o. Biz orada unvan aramayacağız, liyakat ve ehliyet arayacağız. Ciddî bir sınavdan geçecek” şeklinde konuştu. Görmez, pedagojik formasyon için de en az 6 ay yüksek ihtisas merkezlerinde bir eğitim verileceğini belirterek, şöyle devam etti: “Bu eğitim sırasında hangi alanlarda hizmetinden yararlanacağımızı tespit edeceğiz. Bu bir istisna olacak. Bin kadro aldık ama ben bu bin kadroyu doldurabileceğimizi zannetmiyorum. Çünkü maalesef terör belâsı bu sivil inisiyatifleri de yok etti, özel ders halkalarını da bitirdi, ortadan kaldırdı.”
“ÇOCUKLARIN BAŞKA ÜLKELERE GÖNDERİLMESİ KABUL EDİLEMEZ”
Caferİ vatandaşların kendi çocuklarını din adamı olması için Kum şehrine göndermek zorunda kalmalarını doğru bulmadığını belirten Başkan Görmez, farklı din ve mezhepten vatandaşların din eğitimi alması için çocuklarını başka ülkelere göndermelerinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Görmez, “Sadece Caferiler değil, Ermeni vatandaşımızın din adamı yetiştirmek için çocuklarını Ermenistan’a göndermeye muhtaç olmalarını bu ülkeye yakıştırmıyorum. Ortodoks vatandaşlarımızın kendi çocuklarını din eğitimi almaları için Yunanistan’a göndermek mecburiyetinde kalmalarının izahını yapamam.” dedi.