"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Devletin ya da halkın Baş(ba)kanı olmak!

14 Şubat 2013, Perşembe
BAŞTAN belirtelim; bu yazı reelpolitik bir durum tespitidir. Siyaseten destek veya köstek maksadı ile yazılmamıştır.
Halkın oyları ile iktidara geldiğini zanneden siyasetçilerin ve oyları ile iktidara taşıdıkları birinin olduğuna inanan halkın olduğu çarpık demokrasinin usulleri de çarpıktır.
Adamı insanlıktan eder. İlkelerini yedirir, yutturur.
Darbe davalarının ilk açıldığı dönemlerde tecrübeli bir büyüğüm; “Bu iş sonuna kadar gitmez. Belli bir noktadan sonra devlet ve siyaset anlaşır. Olan yine millete olur” demişti.
Ne yazık ki haklı çıktı. Bütün açılımları bir noktada toplama ve belli bir seviyeden ileri gitmeme konusunda “devlet” ile siyasetin pazarlığının ortasındayız.
Bu pazarlıktan halk karlı çıkar mı? Bilmem.
Ama bir gelenek sadece kişilerin değişmesi ile bitmez, kurumsal değişiklik talepleri hala yerinde saymaktadır. Gerçi dindarların kurumsal değişiklik talepleri artık kalmamıştır.
TSK’da birkaç komutanın yargılanması ve değişmesi ya da HSYK da birkaç hakimin değişmesi zannediyorsunuz ki bütün sorunlarınızı bitirecek. Bu eyyamcı bir çözümdür. Karşılıklı entegrasyon anlamına gelir. Bu bir geçiş sürecidir, diyebilirsiniz. Eyvallah. Ama yanlış bir usuldür, sonucunu tahmin etmek zor değildir.
Sonunda birilerinin Çankaya’da oyalandığı gibi, birileri de “başkan” yapılarak oyalanır.
Bu konuya değinme sebebimiz, Başbakanın Saygun, Ören ve Gürses’i ziyaret etmesidir. Başbakanlık medyası hemen açıklamaya koyuldu. Dava devam ediyormuş da, Ak Parti adalet arayışındaymış da, intikam almazmış da!
İntikam alın demiyorum. Ama gelin mevziinizi koruyun. O insanların acıttıkları insanlar ve onları sevenler ister ziyaret etsinler, ister diledikleri duaları, bedduaları etsinler. Ama Başbakan gibi temsil mahiyetinde olan bir kimse bu ziyaretleri basının önünde yapmaz,  yapamaz. Darbe mağdurları, dini ticarete alet edenlerin mağdurları bu ziyaretleri nasıl değerlendirdiler?
Bu ziyaretler devletin başkanı olmak için yapılabilecek atraksiyonlardandır.
Belki Başkan olabilirsiniz ama halkın başkanı olabilir misiniz, onu bilemem.
Madem adalet dediniz. Yapabiliyorsanız Salih Mirzabeyoğlunu ziyaret edin. Faili meçhullerin üzerine gidin. Ömer Karaoğlu’nun ezgi söylediği bir geceye katılın. Uzun tutukluluk süreleri yeni mi aklınıza geldi. Neden Uludere mağdurlarını ziyaret etmediniz? Başörtüsünü anmaya bile gerek yok!
Her şeyin bir zamanı var değil mi(!) Yavaş yavaş(!)
Hele bir de terör finansmanı yasası var ki her kesimden halkın canını yakacak bir yasa. Yangından mal kaçırır gibi çıkardılar. Sorun; kendilerine yapılan zulümlerin benzerlerine fırsat verecek yasal düzenlemeleri yapmalarıdır. Bunu da ikbal uğruna kabullenmeleridir. Böyle giderse demokratikleşme dedikleri sürecin bir yanılsama olduğu da ortaya çıkacaktır. Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik. Bir dönüp arkamıza baktığımızda ve bir arpa boyu yol gittiğimizi gördüğümüzde vakit çoktan geçmiş olmasın.
Milli Şef İnönü 1962 de “Türkiye’de ihtilal devri kapanmıştır” demişti. Üzerinden elli yıl geçmiş. Doğru ordunun ihtilal yapma devri bitmiştir.
Unutmayın hala pazarlık edilen bir ordu ya da derin devlet yapısı varsa ki bence var. İhtilal ihtimali her zaman olacaktır.
 Ama şeklini bilmek zor!
Adem Seleş
www.dogruses.com, 11.2.2013
Okunma Sayısı: 913
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı