"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yakın tarihimizde eğitim

17 Nisan 2014, Perşembe
İslâm Dîni’nin yayılmasıyla başlayan, “İslâm Medeniyeti” nin doğmasına ve yükselmesine sebep olan “Medrese Eğitimi”, asırlarca gelişme göstererek bütün dünyaya ışık tutmuş – bilhassa bugünkü Avrupa’nın İlim ve Teknoloji sahasında – ilerlemesine öncülük etmiştir.

Fakat Medrese, 18. Yüzyıla gelindiğinde, İlim ve Teknolojide hızla ilerleyen Avrupa karşısında gelişmesini sürdürememiştir. Onun için bu konuda dikkatler ister istemez Batı’ya çevrilmiştir! Dolayısıyla Osmanlı Devleti zaman zaman eğitimde Batı Modelini tatbik etmeye çalışmıştır.
Sultan 3. Selim zamanında (1761 – 1808) Batı’daki gelişmeleri yakından takip gayesiyle Londra, Paris, Berlin, Viyana gibi merkezlerde daimî elçilikler kuruldu. Diğer taraftan bazı medreselerde yabancı dil olarak Fransızca okutulmaya başlandı.
2. Mahmut zamanında (1808 – 1839) Ortaokul ayarında “Rüştiye” ler açıldı. Saray Okulu “Enderun” kaldırılıp, devlet adamı yetiştiren okul (Bugünkü Siyasal Bilgiler Fakültesinin öncüsü) kuruldu. Ayrıca, Harb Okulu, Bando Okulu ve Tıp Okulu (Mekteb-i Tıbbıye) açıldı. İlk olarak Avrupa’ya öğrenci gönderildi. (Halbuki, uzun yıllar Avrupa’dan tanınmış merkezlerdeki Medreselerimize öğrenci geliyordu!)
2. Mahmut, medresenin yanı sıra Avrupa usûlünde bir eğitim sistemi kurulmasına teşebbüs etti. 1824 yılında bir ferman neşrederek “ilköğretimin her vatandaş için mecburi hale getirildiğini, okuma ve yazma tahsiliyle birlikte Dîni bilgilerin de öğretilmesi gerektiğini” ilân etti. Fakat İlköğretim mecburiyeti, yalnız İstanbul için idi. Hem öyle Cumhuriyet Devrindeki gibi Devlet baskısı ve dayatması da yoktu! Bundan başka, Mekteb-i Sıbyan (Çocuklar için Mektep) adı altında okullar açıldı. Sıbyan mektepleri ile askerî okullar arasında yer alan rüştiyeler, çocukların rüşt (büluğ) çağına kadar bu yeni okullarda okumaları düşünüldüğü için bunlara bu ismi II. Mahmut vermiştir. Bu ad 1923 yılına kadar kullanılmış, ancak o tarihten sonra, yani Cumhuriyet Devrinde rüştiyeler, ortaokul olmuştur. Yine düzgün yazma san’atını öğreten “Mekteb-i Ulum-i Edebiyye” kuruldu. Devlet memurlarının yetiştirilmesi için de “Mekteb-i Maarif” kuruldu.
Tanzimat Devrinde (1839 – 1876) ise, eğitim konusuna daha fazla ağırlık verilmiştir. Eğitim işlerini yürütmek için “Meclis-i Maarif-i Muvakkat” (Geçici Maarif Meclisi) ve bu meclisin kararlarını tatbikata koymak için de “Meclis-i Maarif-i Umumiye kurulmuştur.
Yine bu devirde “Osmanlılık” düşüncesini hedefleyen “Galatasaray Sultanisi” (Lisesi); fakir Müslüman çocuklar için “Darü’ş Şafaka” ve üniversite seviyesinde eğitim yapan “Darülfünun” ile “Ziraat Okulu” kurulmuştur.
2. Abdülhamid devrinde (1876 – 1909) Eğitim’e daha çok ehemmiyet verildi. Mevcut eğitim müesseselerinin geliştirilmesi ve çoğaltılmasının yanı sıra “Mülkiye Mektepleri”, “Yüksek Askerî okullar”, “Aşiret Mektepleri” (Arap, Kürt ve Arnavut aşiret çocukları için açılan mektepler) ve “Darül Muallimin” (Yüksek Öğretmen Okulu) gibi mektepler açılmıştır. Diğer taraftan bin senelik temel eğitim müesseseleri Medreseler, varlığını korumuştur. Çünkü temel olarak vaz geçilemez olan eğitim “Dîni Tedrisat”a dayanmaktadır.
MEDRESETÜ’ZZEHRA PROJESİ
Eğitim sahasında bütün bu tarihî gelişmeleri değerlendiren Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra), geliştirdiği ve Din ilimleriyle Fen ilimlerinin birlikte okutulduğu “Medresetü’zzehra” projesini ilk olarak Sultan 2. Abdülhamid zamanında ortaya atmıştır. 2. Abdülhamid bu projeyi kabul etmiş, fakat kısa bir müddet sonra tahttan indirildiği için tatbikine fırsat bulamamıştır.
Sultan Reşad (1809 – 1918) bu projeyi benimsediği için, 19 bin altun lira vermeyi kararlaştırır. Hatta, Van Gölü kıyısında medrese temelleri atılır. Fakat Birinci Cihan Harbi’nin çıkması (1914) dolayısıyla bu medresenin yapımı geri kalır.
İlk TBMM’nin ileri gelenleri tarafından 18 defa dâvet edildikten sonra 1921’de Ankara’ya gelen Bediüzzaman Said Nursî, Medresetü’zzehra Projesini Meclise sunar. Bazı mebusların istifhamlarını cevaplandırdıktan sonra, 163 mebusun imzasıyla medresesine 150 bin lira tahsisat ayrılmasını sağlar. Ne var ki, bu defa da medreseler kapatılır ve proje yine geri kalır. Fakat Kader-i İlâhî, Bediüzzaman Hazretlerini öyle istihdam eder ki, ona yazdırdığı 6 bin sayfalık  (bugün 70 dolayında dünya dillerine tercüme edilmiş olan) Risale-i Nur Tefsirini Dünyanın her tarafında bütün insanlığa okutturuyor! Yani belli bir yerde, bir medrese binası yerine, dünyanın 10 binlerce yerinde ve binasında “Medresetü’zzehra” manasında tedrisat yapılmaktadır. Bu demek oluyor ki, yüz milyonlarca insan Risale-i Nur’dan, yani Medresetü’zzehra’dan eğitim almaktadır!
Ne yazık ki, Eğitim Sistemi materyalist temellere dayandırılmış olan Ülkemizde Resmî İdeoloji, hâlâ Risale-i Nur Gerçeğine mesafeli durmaktadır!..

NOT: Bütün okuyucuların “Kutlu Doğum Haftası”nı tebrik eder, Âlem-i İslâm ve İnsanlık için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Allah’dan (cc) temenni ederim.

Naci Tepir
Okunma Sayısı: 1450
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı