22 Ağustos 2014, Cuma
Sakın, sakın! Şimdiye kadar mâbeyninizdeki fedakârâne uhuvvet ve samimâne muhabbet sarsılmasın. Bir zerre kadar olsa bile, bize büyük zarar olur.
Aziz, sıddık, muhlis kardeşlerim,
Bizler
imkân dairesinde bütün kuvvetimizle Lem’a-i İhlâsın düsturlarını ve
hakikî ihlâsın sırrını mâbeynimizde ve birbirimize karşı istimal etmek,
vücup derecesine gelmiş. Kat’î haber aldım ki, üç aydan beri buradaki
has kardeşleri birbirine karşı meşrep veya fikir ihtilâfıyla bir
soğukluk vermek için üç adam tayin edilmiş. Hem metin Nurcuları
usandırmakla sarsmak ve nazik ve tahammülsüzleri evhamlandırmak ve
hizmet-i Nuriyeden vazgeçirmek için sebepsiz mahkememizi uzatıyorlar.
Sakın, sakın! Şimdiye kadar mâbeyninizdeki fedakârâne uhuvvet ve
samimâne muhabbet sarsılmasın. Bir zerre kadar olsa bile, bize büyük
zarar olur. Çünkü pek az bir sarsıntı, Denizli’de ….. gibi hocaları
yabanîleştirdi. Bizler birbirimize lüzum olsa ruhumuzu feda etmeye
hizmet-i Kur’âniye ve imaniyemiz iktiza ettiği halde, sıkıntıdan veya
başka şeylerden gelen titizlikle hakikî fedakârlar birbirine karşı
küsmeye değil, belki kemâl-i mahviyet ve tevazu ve teslimiyetle kusuru
kendine alır, muhabbetini, samimiyetini ziyadeleştirmeye çalışır. Yoksa
habbe kubbe olup tamir edilmeyecek bir zarar verebilir. Sizin
ferasetinize havale edip kısa kesiyorum.
Said Nursî
***
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ehemmiyetli
bir mânevî ihtara binaen, size şimdilik bir iki vazife-i Nuriye var ki,
bütün kuvvetinizle bu üçüncü medrese-i Yusufiyede musîbetzede bîçare
mahpuslar içinde ikilik ve garazkârâne tarafgirlik düşmemek için Nur
dersleriyle çalışmaktır. Çünkü, ihtilâftan ve garaz ve kin ve inattan
istifadeye çalışan perde altında dehşetli müfsidler var. Madem bu hapis
arkadaşlarımız, çoğu lüzum olsa vatanına ve milletine ve ahbabına
fedakârâne ruhunu feda ettiren kahramanlık damarını taşıyorlar. Elbette o
civanmertler, inadını ve garazını ve adavetini, milletin selâmeti ve bu
hapis istirahatı ve perde altında anarşiliğe çabalayan bolşevizmi
aşılayanların ifsadlarından kurtulmak için, hiç menfaati bulunmayan ve
bu fırtınalı zamanda zararı çok olan adavetini ve inadını feda etmeleri
lâzımdır. Yoksa bu zamanda, baruta ateş atmak gibi, hem yüz bîçare
mahpuslara, hem Nurun mâsum talebelerine, hem bu Afyon memleketine
ehemmiyetli zahmetlere, sarsıntılara, belki memlekete giren ecnebî
komitesi parmaklarının ilişmesine bir vesile olur. Madem bizler onların
hatırları için kader-i İlâhî ile buraya girdik ve bir kısmımız onların
saadeti ve mânevî rahatları için buradan çıkmak istemiyoruz ve
istirahatimizi onlar için feda edip her sıkıntıya sabır ve tahammül
ediyoruz. Elbette o yeni kardeşlerimiz dahi, Denizli mahpusları gibi,
kardeşliğimiz hatırı için, Şaban ve Ramazan hürmetine birbirine küsmemek
ve kardeş olup barışmak lâzım ve elzemdir. Zaten biz ve ben, onları Nur
talebeleri dairesinde biliriz ve duâlarımıza girmişler.
Said Nursî
Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 780, eski: s. 430
LÛGATÇE:
mâbeyn: Ara; iki şey arası.
uhuvvet: Kardeşlik.
kemâl-i mahviyet: Tam mânâsıyla tevâzu içinde olmak.
bolşevizm:
Kişinin özel mülkiyetini ve hiçbir hürriyet hakkını tanımayan ve
idâreciler zümresi diktatörlüğü olan aşırı devletçi bir sistemdir.
Allah’ı, manevî değerleri ve ahlâkî esasları inkâr ederek materyalizmi
esas almıştır.
Okunma Sayısı: 1276
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.