Türkiye, Demokrasiden uzaklaşıp hak ve hürriyetleri askıya aldıkça, baskı ve şiddet tarzını devam ettirdikçe Avrupa Birliğinden uzaklaşmakta, hür ve medenî dünyadan kopmaktadır.
AB’den uzaklaştıkça da İslam dünyası kendisinden soğumaktadır.
2000’lerin başında mevcut iktidarın, askeri ve yargı vesayetini kırmak için AB’nin istediği ve ülkemizin menfaatine olan Demokratik reformların bir kısmını gerçekleştirmesi akabinde Türkiye, dünyada ve İslam aleminde yıldızı parlayan bir ülke olmaya başlamıştı. Dışarıdan yatırımcılar ülkemize yöneldi. Hür dünya, bir İslam ülkesinde Demokrasinin tesis edilebileceğine inanmaya başladı. Demokrasi ve kalkınmada örnek ülke olarak gösterilmişti.
İSLAM ALEMİ AB’YE YAKLAŞAN BİR TÜRKİYE İSTER
Diğer taraftan İslam milletleri, bilhassa Arap kardeşlerimiz, ülkemize bir ümit ışığı gibi bakmaya başlamıştı. Zira onlar kendilerine göz açtırmayan diktatör rejimlerin ağır baskısı altında inliyorlardı. Türkiye AB’ye yakınlaştıkça kendilerine demokratikleşmede, zulüm ve istibdattan kurtulmalarında öncülük yapabilirdi. Ayrıca ülkemizi hür ülkeler nezdinde bir temsilci olarak görüyorlardı. Hatta günümüzde kendisiyle kanlı – bıçaklı olduğumuz Esat bile, “Yakında AB ile komşu olacağız. Ondan çok güzel şeyler kazanacağız” diye sevindiğini basından öğrenmiştik.
Ancak işler beklendiği gibi olmadı. AB rüzgarıyla askerî ve yargı vesayetinden kurtulan iktidar, Demokratik reformları devam ettirip birinci sınıf bir demokrasiye geçeceği yerde, kendi vesayetini tesisi etmeye başladı. Devleti, Maddî – manevî kalkınmansın önünde en büyük engel olan Kemalizm cenderesinden kurtaracağı yerde, onunla bütünleşerek demokrasiyi, insan hak ve hürriyetlerini askıya aldı.
DEMOKRASİDEN UZAKLAŞTIKÇA TÜRKİYE DÜNYADA YALINIZLAŞIYOR
Ondan sonra Türkiye’nin hür dünya nezdindeki imajı değişmeye başladı. Yatırımcılar ülkemizden kaçmaya başladı. Bir ikisi dışında dünyada dost ülke kalmadı. Demokrasiyi askıya alan, insan hak ve hürriyetlerinin olmadığı, baskı ve şiddetle yönetilen bir ülke görüntüsü ile, emokrasi ve refahta dünya sıralamasında çok aşağıya düştü.
Yanlış gidişi uyaran AB’ye kulak asıp hatalar düzeltileceği yerde, onlara hamasi meydan okuyuşlarla cevap verildi. Onlarla ipler gerildikçe gerildi.
Türkiye’nin AB’den uzaklaşıp antidemokratik bir sürece girdiğini gören İslam alemi, bizden uzaklaşmaya başladı. Bir ikisi dışında diğer İslam devletleri Türkiye’ye soğuk bakmaya başladılar. Çünkü ümitlerini söndürdük. Onları diktatörlükten, baskı ve zulüm rejimlerinden kurtulup Demokrasiye geçmelerine örnek olacağımıza, bizim rejimimiz onlarınkine benzemeye başladı.
Sözün Özü: Yeni bir sayfa açıp yapılan hatalardan bir an önce vazgeçmek, demokratik reformları başlatıp AB ile arayı düzeltmek gerekir. Yoksa mevcut durumu sürdürmek, ne iktidara ne ülkeye hayır getirir; bilakis hür dünya ve İslam aleminden daha da uzaklaşan, içine kapanıp siyasî, sosyal ve ekonomik problemlerle boğuşan, idarecilerin ve idare edilenlerin rahat yüzü görmediği kaos içinde çırpınan bir ülke olmaya devam eder.