Göz göre göre suç işleyen, masum insanları öldüren katillerin, canilerin, ırz düşmanlarının, başkalarının hak ve hukukunu gaspeden mütecavizlerin tecziyesi için elbette hapishaneler gereklidir. Bunları hapsederek adaleti tecelli ettirmek lâzımdır. Aksi halde bunları serbest bırakmak, maktullere ve mazlûmlara zulüm hükmüne geçer.
Türkiye’de hapishaneler, normal dönemlerde gerçek suçlular için tedip mekânı iken, Demokrasinin askıya alındığı darbe süreçlerinde binlerce, on binlerce masumun hayatını karartan işkence merkezlerine dönüşmüştür.
Göz göre göre suç işleyen, masum insanları öldüren katillerin, canilerin, ırz düşmanlarının, başkalarının hak ve hukukunu gaspeden mütecavizlerin tecziyesi için elbette hapishaneler gereklidir. Bunları hapsederek adaleti tecelli ettirmek lâzımdır. Aksi halde bunları serbest bırakmak, maktullere ve mazlûmlara zulüm hükmüne geçer.
Ancak suçu âdil mahkeme kararlarıyla sabit olmayan, ispiyon ve yalan ihbar neticesinde şüphe üzerine insanları işinden, aşından, ailesinden koparıp hapishanelere doldurmak, aylar, yıllar boyu hürriyetlerlerine el koymak nasıl bir iştir? Bugün Türkiye’de bu durumda bulunanların sayısının elli binleri geçtiği ifade edilmektedir. Bu işin manevî sorumluluğu nasıl ödenecektir?
Allah’a ve ahirete imanı kuvvetli, kadere teslimi güçlü olan mahpuslar, haklarını ahirette alacakları tesellisi ile bu duruma sabrederler ve manevî dünyalarının yıkılmasına engel olabilirler. Bunların psikolojik yapıları fazla tahrip olmayabilir. Serbest bırakıldıklarında onlara bu durumu reva görenleri belki affedebilirler. Onlara ve devlete belki kin tutup bilenmeyebilirler.
Ancak imanı zayıf mahpusların durumu daha farklıdır. Nitekim bunların bir kısmı maruz kaldıkları haksız cezayı şereflerine yedirmeyerek intihar etmiştir. İntihar etmeyenleri ise hapishanede ruh dünyaları yıkılmış bir şekilde, canlı bir ölü gibi hayat sürdürmektedirler. Bu insanlar hapisten tahliye olsalar dahi, belki ömür boyu yaşadıkları travmayı unutamayacaklar. Bunların psikolojik dünyalarını tamir etmek pek kolay olmayacaktır.
Muhtemel ki bu insanlar, -İnşallah olmaz- kendilerine bu muameleyi reva görenlere hayat boyu kin tutacaklar. Belki de devlete, hatta dine küsebilirler.
Hapishaneler, hatalı uygulamalar neticesi olursa insanları ıslah etmez. 1980 darbe sürecinde Diyarbakır Cezaevi meşhur olmuştu. Orada suçlu – suçsuz ayrımı yapılmadan toplanan Kürt kökenli gençlere yapılan insanlık dışı muameleler, uzun yıllar devletin başını ağırtan anarşinin alevlenmesine sebep olmuştu. Otuz bin canın heder olmasına, milyarlarca Dolar’lık maddî kayba yol açan PKK terör örgütünün ortaya çıkmasına yol açmıştı. Orada haksız tutulan gençler sonradan gönüllü terör elemanı olmuşlardı.
Hasılı kelâm: Hz. Ömer’in (ra) dediği gibi adalet mülkün temelidir. Devlet adaletle ayakta durur. Uğursuz 15 Temmuz faciası üzerinden iki yıl geçti. O süreçte yapılan haksız tutuklamalara bugün artık bir çare bulunmalıdır. Suçu hukuken sabit olmayan mahpuslar serbest bırakılarak normal hayatlarına dönmelerine ve ailelerine kavuşmalarına müsaade edilmelidir. Bu adımlar toplumsal barışın tesisi için acilen atılmalıdır.