Kışla, okul ve camiler, millet ve ülkenin birlik ve beraberliğinin sembolü olan müesseselerdir.
Siyasetin gölgesi buralara düşmemelidir. Eğer bu güzide kurumlar, siyasî tartışma ve kutuplaşmaların alanları olurlarsa güç, tesir ve güvenilirliklerini kaybederler. Yakın geçmişte yaşandığı gibi milletimiz ve ülkemiz bundan çok zarar görür. Bu yüzden bu yapıları, vatan ve millet hayrına olan işlerini rahat yapabilmeleri için politize etmekten kaçınmalıdır.
ÖNCE KIŞLAYA VE OKULLARA SİYASET SOKULDU
1960, 1980, 2000’lerin öncesinde siyaset kışlaya girdiği için ülkemiz karıştı. Darbeci askerlerin, kendi aslî işlerini bırakıp siyasî alana müdahale ederek düzeni rayından çıkarmasıyla maddî – manevî olarak onlarca yıl geri gittik. Ülkenin maddî ve insanî kaynakları heba oldu. Aradan 60 yıl geçmiş olmasına rağmen taşlar hâlâ yerine oturmadı. Darbelerin tahribatı şimdiye kadar tamir edilebilmiş değildir. Onların yaptıkları antidemokratik Anayasa ile idare edilmeye devam ediyoruz.
Siyaset, darbe süreçlerinin öncesinde ihtilâle zemin hazırlamak için okullara da sokularak eğitim sistemi tahrip edildi. Üniversitelerimiz ülkenin kalkınması ve gelişmesine katkı sağlayacak, ilim, san’at ve teknolojide uluslar arası düzeyde muadilleriyle yarışacakları yerde, siyasetin ve Kemalist ideolojinin propaganda meydanları haline getirildi. Öğrenciler sağ – sol şeklinde kamplara bölünerek bir birleriyle kavga ettirildi. Bu yolla genç nesiller heba edildi.
DİNÎ OKULLARA SİYASET GİRİNCE İŞLER KARIŞTI
12 Eylül ve 28 Şubat öncesinde liselerin ve üniversitelerin anarşi tuzağına düşürülmesi planına ne yazık ki bir kısım İmam Hatip Liseleri ve o zamanki İlahiyat fakültelerinin muadilleri olan bazı Yüksek İslâm Enstitüleri’ne, din adına yola çıkan ve dine çok zarar veren menfi siyasetin gölgesi düşürüldü. Siyasetin dışında kalarak din ilimlerini öğretmesi gereken bu okullar, ne yazık ki din adına hareket eden partinin arka bahçesi imiş gibi bir hale getirilerek politize edilmeye çalışıldı. Bu sebeple kendilerinden beklenen hizmetleri tam olarak yapamadılar. Türkiye bundan çok zarar etti.
CAMİLER SİYASETİN PROPAGANDA ALANI OLMAMALIDIR
Günümüzde her türlü siyasî görüş mensuplarının gittiği, bütün siyasî akımlara eşit mesafede durması gereken duâ, zikir ve ibadetin mahalli olan cami ve mescitlere, siyasetin gölgesinin düştüğü görülmektedir. Bazı din görevlileri, cami kürsülerinden hâkim siyasetin propagandası mahiyetinde sözlü tavırlar takınmaktadırlar. Bu ülkeye, özellikle dine çok zarar vereceği aşikârdır. Dinin, değişken, çoğu yalana revaç veren siyasetin emrine sokulduğu intibaını verir. Bu da ehl-i tahkik olmayan ve büyük bir yekûn oluşturan önemli bir kitlenin dinden ve camilerden soğumasına yol açar. Bu da büyük bir vebaldir. Kurumun başındaki sorumlular buna fırsat vermemeleri gerekir.
Sözün özü: Kışla, okul ve camilerin siyaset ve siyasîlerden bağımsız doğru ve sağlı bir işleyişe kavuşması için Türkiye’nin, Demokratik Batı ülkelerinde olduğu gibi, birinci sınıf bir Demokrasiye geçmesi gerekmektedir. Bunun tahakkuk etmesi için fertlerin ekmekten önce hak ve hürriyetini, yani Demokrasi şuurunu içselleştirmeleri lâzımdır. Aksi halde başta ehl-i hamiyet kişiler de olsa ülke istibdat, kaos, gerilim ve terör içinde kıvranmaya, geri kalmış, fakir üçüncü dünya ülkeleri seviyesinde kalmaya devam eder.