7 Haziran seçimleri geride kaldı. AKP iktidarı tek başına hükümet kuracak bir sonuç alamadı.
Merkez sol partisi olan CHP ilerleme sağlamaz iken, uçtaki iki parti olan MHP ile HDP seçimden zafer ile çıktılar. Ancak ülkede normalleşmeyi sağlayacak olan Merkez sağdaki Demokrat misyon boşluğu hâlâ duruyor. Uzun bir süreden beri yeri doldurulamadı. Bu yüzden toplumda kamplaşma, kaos ve gerilim yaşanmaya devam ediliyor.
12 Eylül 1980 münafıkane darbesinin ülkemizdeki siyasî yapıyı darmadağın etmesinden bu yana, 1991’deki DYP –SHP koalisyonu hariç, hep aşırı uçtaki siyasî akımlar iktidara geldiler. Bunlardan ANAP, RP, AKP gibi partiler büyük bir oy potansiyeline sahip oldular. Ama bunlar merkez sağ boşluğunu dolduracak Demokrat yapıda olmadıkları için bu vazifeyi yapamadılar. Onların döneminde Demokrasi gereği gibi işlemedi. Bilakis antidemokratik uygulamalar devreye girdi. Ülke de hiç normalleşme sağlanamadı.
2002’de iç ve dış konjonktür marifetiyle iktidara gelen AKP , o süreçte ülkeye hakim olan askerî vesayet çemberini yarmak için Demokrasi, hürriyet, adalet sloganıyla yola çıktı. Avrupa Birliği projesine asıldı. Bir kısım demokratikleşme reformlarında kısmî başarı da elde etti. Ama gerisini getirmedi.
AKP iktidarı ilk zamanlar “Biz milli görüş gömleğini çıkardık. Dini siyasete alet etmeyeceğiz. Biz muhafazakâr Demokratlarız, Demokrasiyi ülkede tesis edeceğiz” havasını toplumda yaydı. Bu hava belli bir zaman için etkili oldu. Dışarıdan Avrupa Birliği, içerden kamuoyunun önemli bir bölümü onlara inandı. Askerî vesayeti kırmalarına yardımcı oldular.
O zamanlar bizler “Siyasal İslam kökeninden gelenlerin samimi Demokrat olmaları zordur. Bunlar Demokrasiyi iktidarda iyice yerleşmek için kullanıyorlar. Attıkları Demokratikleşme adımlarında samimi değillerdir” demiştik. “Olur mu kardeşim, bunlar muhafazakâr Demokrat olduklarını söyliyorlar”. Onlara inanmak lazımdır” tarzında dostlardan epey tepki almıştık. Onlar askerî vesayeti gerileterek iktidara iyice yerleştikten sonra, özellikle 2010’dan sonra Demokrasiyi rafa kaldırdılar. Adalet, kanun, hak- hukuku bir tarafa iterek keyfi ve zalimane icraatlara başladılar.
İzledikleri antidemokratik politikalar sebebiyle toplumda çatışma ve gerilim hiç eksik olmadı. “Biz ve onlar” tarzında insanlar kamplaştırıldı. Tek parti yönetimi döneminde bile görülmeyen skandal icraatlara imza atıldı. Hoşlarına gitmeyen kararlar veren hakimler tutuklandı. Yargı teşkilatı hallaç pamuğu gibi dağıtıldı ve iktidarın kontrolüne sokuldu. Devletin imkânları yandaşlara peşkeş çekildi. Rüşvet, yolsuzluk ve israf çarkı dönmeye devam etti. Demokratikleşmede geri gidildi. Bu şartlar altında 7 Haziran seçimleri yapıldı. Devletin imkânları ve kurumlarıyla yapılan tek taraflı yoğun propaganda bombardımanına rağmen AKP iktidarda kalacak kadar oy alamadı. Ufukta koalisyon ve yakın bir gelecekte erken seçim gözüküyor.
Geçmişte ülke siyasetinde önemli bir ağırlığı olan Demokrat misyon, darbeciler tarafından parçalanmıştı. Mensupları da şaşırtılarak AKP, CHP, MHP gibi adreslere yönlendirildi. Adı geçen partilerde rahatça iktidara gelebilecek düzeyde Demokrat bir kitle olduğu aşikârdır. Bu kitle bulunduğu yerden pek memnun değillerdir. Onlar orada kerhen duruyorlar. Her ne kadar Demokrat Parti ortada gözüküyor ise de onlar şaibesiz, canlı, atılgan ciddî bir Demokrat ekibin ortaya çıkmasını beklemeyi tercih ediyorlar. Günümüzde şartlar böyle bir ekibin ortaya çıkması için gayet müsaittir. Böyle bir ekip meydana çıkması durumunda, yanlış adreslerde duran Demokrat misyon mensupları koşarak onun etrafında toplanacakları kuvvetle muhtemeldir.
Böyle bir ekip ortaya çıkmaz, meydan siyasal İslam akımıyla CHP ve diğer uç kanatları temsil eden MHP, HDP gibi partilere kaldığı sürece ülkede taşlar yerine oturmaz, normalleşme sağlanmaz, kaos, gerilim ve çatışma son bulmaz kanaatindeyim.
Allahtan ümit kesilmez. Bir dakika içinde kışı yaza, yazı kışa çevirdiği gibi isterse ve hikmeti iktiza ederse, biz de çalışarak buna layık olduğumuzu gösterirsek şartları ansızın değiştirir, bir ferec, bir kurtuluş kapısı açar. İnşallah Demokrat misyon en kısa zamanda ayağa kalkarak merkez sağdaki yerini alır, iktidara gelerek ülkede normalleşmeyi sağlar. O zaman hem ülkemiz hem de toplumumuz, geçmişteki Demokrat yönetimlerde olduğu gibi maddî- manevî alanda rahat bir nefes alır.