Risale-i Nurdan beslenen, ancak şahsî garaz, menfî siyaset gibi arızî sebepler yüzünden makas değiştirip Yeni Asya Camiası’ndan ayrılan muhalifler vardır.
Bunlar, daha önce gazetenin sadık ve sebatkâr okuyucularıydı. Her sabah hasretle gazetenin kendilerine ulaşmasını beklerlerdi. Her gün manşetlerini, haberlerini, makalelerini hatta ilânlarını okumaktan haz alırlardı. Aksama olması halinde üzülürler, bunun sebebini yukarıya sorup öğrenirlerdi. Onu okuyarak, başkasına tavsiye ederek dâvâlarının eşsiz neşir organı bilirlerdi. Hatta bazıları ona destek olsun diye, bayide satılmayan gazeteleri, parasını ödeyerek geri göndermezlerdi. Yeni Asya Camiası’na mensup olmaktan büyük şeref duyarlardı. Sonra şiddetli siyaset rüzgârları esmeye başladı. Bu rüzgârları estirenler, grupları nasıl kendilerine bağlayacaklarını çok iyi biliyorlardı. Dinî grupların önüne mevki–makam ve maddî tuzaklar kurmuşlardı. Aralarında Nur gruplarının da bulunduğu bu toplulukların çoğu, bu tuzağa balıklamasına atıldılar ve siyasetin gönüllü meddahı oldular.
Yeni Asya Camiası ve gazetesi, Üstadının mesleğine sadâkat göstererek bu tuzağa düşmedi. Onu tuzağa çekmek için çok uğraştılar, fakat muvaffak olamadılar. O Üstadının kendisine emanet ettiği Risale-i Nur mesleğini, her türlü tehlikeyi göze alarak ve bu yolda ağır bedeller ödeyerek kararlılıkla korudu ve onun çizgisinde yürümeye devam etti. İnşallah gelecekte de yürümeye devam edecektir. Ne var ki, esen sert siyasî rüzgârlar dolayısıyla, muhalefete geçen Nur Talebeleri nezdinde makam – mevki ve dünyevî menfaat, şahsî garaz, meslek- meşrep hassasiyetinin önüne geçti. Bunlar Camianın umumî istişare kurulunun aldığı kararları ve o kararlara uygun olarak yayınlanan gazetenin siyasî duruşunu tenkit etmeye başladılar. Onun da kendileri gibi savrulmasını istediler. Onu menfî siyasetin peşine takmak için perde arkasından çok plan yaptılar. Emellerine ulaşamayınca Camiayı terk ettiler. Diğer bir kısmı isteği yerine getirilmemesi yüzünden şahıslara kızarak mevzii terk etti ve muhalefete geçti. Gerekçeleri farklı da olsa hepsi, Yeni Asya muhalifliğinde birleşmiş oldular. Bilhassa gazeteyi batırmak için yoğun kara propagandaya girişmiş bulunmaktadırlar. Gazetenin, Üstadın ve Risale-i Nur’un çizgisinden saptığını, hizmetkâr ağabeylerin başında bulunduğu ve çoğunluğu oluşturan Nur Talebeleri’nin destek verdikleri mevcut siyasî iktidara muhalefet ettiğini, FETÖ adı verilen silâhlı örgüte destek çıktığını, dolayısıyla Nurculuğu ve Nurcuları temsil edemeyeceğini sosyal medyada ve tv’lerde dile getirerek, susturulması için yetkili ve etkili cihetlere sinyal veriyorlar.
Üstad, bazı insanların hırslı bir intikam veya müntakim bir hilâf ile “İslâm mağlûp olacak, kalbi parçalanacak” diyeceklerini, bu uğursuz sözlerini doğru göstermek için İslâmın mağlûp olmasını arzu edeceklerini, bunun da ancak Ahirette tartılabilecek dehşetli bir günah ve zulüm olacağını ifade eder. (Sünûhat, s. 170-172) Muhaliflerin durumu buna ne kadar benziyor.
Muhalifler kendilerini Nur Talebesi olarak kabul ediyorlar. Biz de onları Nur Talebesi kardeşlerimiz olarak biliyoruz. Ama onlar, Üstadı ve Risale-i Nur’u iç ve dış kamuoyunda gündemde tutmaya çalışan, onlara yöneltilen haksız ve edepsiz hücumları püskürten, medyada Risale-i Nur’un tek naşir-i efkârı olan gazeteye ve camiasına yardım ve destek vereceklerine, akıl almaz düşmanca bir tavır almış durumdalar. Gazetenin bir an önce susmasını ve susturulmasını istiyorlar. Bu ne müthiş bir savrulmadır. Bindiği dalı kesen ne akıl almaz bir tasarruftur.
Cenâb-ı Hakk Yeni Asya’nın müzmin muhaliflerine insaf ve basiret, Camia’ya, gazete yazar ve çalışanlarına sabır ve metanet nasip etsin. Onları haksız hücum, iftira ve zulümlerden muhafaza etsin. Amin...