"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yuşa Türbesi

İbrahim ERSOYLU
02 Mayıs 2016, Pazartesi
İstanbul’da feyiz ve maneviyat neşreden, ziyaretiyle duyguların coştuğu çok sayıdaki mekânlardan biri de; Beykoz’daki Yuşa Türbesidir.

Türbe aynı anda hem İstanbul Boğazı, hem de Karadeniz’e nazır yeşillikler arasında, etrafı renk renk gül ve çiçeklerle çevrili, ormanlar arasında yüksek bir yerde olup tam bir  ibadet, tefekkür ve  duâ yeridir. İstanbul’un tarih ve maneviyat şehri olduğunu gösteren mühim mekânlardan biri olan türbe, Anadolu’dan gelenler ve İstanbul’da ikamet edenlerin uğrak yeridir.   

Bir rivayete göre türbede yatan Hz. Yuşa b. Nun (as),  Hz. Musa’nın (as) yeğeni ve  hizmetçisi olup  onunla birlikte Hz. Hızır (as) ile buluşacakları yer olan mecmaü’l bahreyn / İki denizin kavuştuğu yere (Boğaz – Karadeniz) kadar yolculuk yapmışlar ve burada Hz. Hızır ile görüşmüşler. Bu buluşma hikâyesi Kehf Sûresi’nde  anlatılmaktadır. Hz. Yuşa (as) Hz. Musa’dan (as) sonra İsrailoğullarına peygamber  olarak gönderilmiştir. Daha sonraları buraya gelerek burada vefat etmiş ve bu türbeye defnedilmiştir. Buradaki mezarı Kanunî Sultan Süleyman’ın süt kardeşi Beşiktaş’ta medfun Yahya Efendi’nin (ö: 1570) manevî keşfiyle bulunduğu ifade edilmiştir. Daha sonraki yıllarda onun yanına bir mescit yapılmıştır.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî gençlik zamanında buraya gelip, burada tefekkür ve duâ ettiği hatıralarda anlatılmaktadır. Hatta Osmanlı’nın son Sadrazamlarından Sait Halim Paşa, Boğazdaki kendi adıyla anılan ve bugün 20 Milyon Dolar değerindeki yalısını hizmette kullanmak üzere kendisine devretme teklifinde bulunduğunda  Bediüzzaman, “Bir düşüneyim” demiş. Buraya gelerek meseleyi düşünmüş, sonra 17. Sözdeki “Beni dünya’ya çağırma, ona geldim, fena gördüm” manzumesini kaleme aldığı hatıralarda ifade edilmiştir.

Bu ve buna benzer türbelerin mâna-i ismi ile ziyaret edilmesi doğru değildir. Yani Allah’ı unutarak mezar sahibini kendi kendine medet veren, güç ve kuvvet sahibi bir insan kabul edip onu takdis etmek İslâm’ın tevhit anlayışına aykırıdır. (Mektubat, Yeni tanzim, s. 621.)

Ancak onlara mâna-i harfi ile bakmak, yani orada yatan peygamberin veya evliyanın, Cenâb-ı Hakk’ın makbul bir kulu olduğunu düşünüp, onun hürmetine Allah’tan yardım istemek mümkündür. (A.g.e. s. 621). Ayrıca Ahireti ve ölümü hatırlayıp dünyayı kalben terk etmek için bu kabil yerleri ziyaret etmek, insanın imanının kuvvetlenmesi, mânen terakki etmesi açısından faydalı olabilir.  

Biz de ailece mâna-i harfi gözü ile türbeyi bir defa daha ziyaret etmek ve yukarıda anlatılan mânaları yaşamak gayesiyle buraya geldik. Haftalık tatil olması hasebiyle müthiş bir izdiham vardı. Âdeta insanlar şehrin gürültüsü, işlerinin sıkıntı ve stresinden bir an için kurtulmak, buranın mânevî feyzinden faydalanmak için buraya akın ettiklerini müşahede ettik. Hakikaten orada insanı duygulandıran bir manzara vardı. Ziyaretçilerin sevinçleri simalarından ve neşelerinden anlaşılıyordu. Nazarlar Ahirete müteveccih idi; Kimisi Kur’ân okuyor, kimisi duâ ediyordu.

Biz de ailece Türbe Camii’nde namaz kılıp duâ ettik, etraftaki muhteşem manzaraları tefekkür ile temaşa ettik, şevk ve moral ile dolu bir halde oradan ayrıldık.

Okunma Sayısı: 3083
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı