Türkiye’de dünya görüşü ne olursa olsun, “suya sabuna dokunarak” gerçek anlamda gazetecilik yapanlardan, yolu adliye koridorlarına uğramayan ve sanık sandalyesine oturmayan bir kimse herhalde yoktur.
Saray iktidarı aksini iddia etse de, bu dönem dahil. Üstelik bu dönemde geçmiş devirleri çok gerilerde bırakan örnekler var.
Biz de 42. yılına giren yayıncılık hayatımızın 27. yılını dolduran aktif gazetecilik faslında zaman zaman mahkemelik olduk.
Özellikle 28 Şubat sürecinde DGM’lerde defaatle yargılandık. Çoğunda beraat ettik. Ama Kutlular Ağabeyin 276 gün hapis yatmasına yol açan “Deprem İlahî ikazdır” mesajını işleyen yazılarımızdan dolayı, diğer bazı yazarlarımız gibi mahkûmiyet aldık. Arşiv sicil kaydımızda hâlâ duran bu karar, birkaç yıl önce basın kartı almamıza engel gösterildi; ama yine yargıya giderek aştık.
Bir 28 Şubat generali hakkındaki yazımız sebebiyle mahkûm edildiğimiz tazminat kararı da daha sonra AİHM’den döndü.
20 Temmuz sürecinde ise bir tweet’imiz dava konusu oldu ve tek celsede beraat ettik. Aynı davada bir karikatüründen dolayı yargılanan İbrahim Özdabak’la birlikte.
Şimdi yine Özdabak’la beraber bir davaya daha muhatabız ve ilk duruşmasına geçen hafta katıldık. Davaya bakan ağır ceza mahkemesinin ilk aşamada iade ettiği bir iddianame ile yargılanıyoruz. “Zincirleme şeklinde terör örgütü propagandası” ithamıyla.
Bu suçlamayı özetle şöyle cevapladık:
“41 yıldır yayıncılık, 27 senedir aktif gazetecilik yapıyorum. Bütün yazı, kitap ve konuşmalarımda hukuku, adaleti, demokrasiyi, hak ve özgürlükleri, barışı savundum; darbelere ve teröre karşı kararlı bir duruş ortaya koydum. Heyet olarak ilk aşamada iade ettiğiniz iddianamede bu çizgimin tam tersi bir suçlamaya muhatap kılınıyor ve bu ithamı çok kesin bir dille reddediyorum. Avukatımın mahkemenize sunduğu yazılı savunmada madde madde ifade ettiği hususlara aynen katılıyor ve ayrıca tekrarlamaya gerek görmüyorum. Aynı şeyleri Özdabak ve kurumum için de ifade ediyorum.”
Aslında devlet dahil, herkes bizim çizgimizi ve isnad edilen suçlamayla hiçbir ilgimiz olmadığını çok iyi biliyor.
Bundan sonra savcılık mütalâasını, mahkeme de kararını verecek. “Hayırlısı olsun” diyor ve adaletin tecellîsini bekliyoruz.