"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Delilsiz, ama talimatlı ve standart tutuklamalar

Kâzım GÜLEÇYÜZ
11 Ağustos 2017, Cuma
Mağdur kürsüsünde çıkan mektuplardan:

* Evimde yapılan arama sonrası İhlâs ve Uhuvvet Risalelerine suç delili olarak el konuldu. Ertesi gün başka bir ilçede hâkimlik yapan bir meslektaşımla birlikte (...) başsavcısına ifade verdik. İfade sırasında üniversiteye hazırlanırken hangi dershaneye gittiğim, üniversitede okurken nerede kaldığım, eşimle nasıl tanıştığım, çocuklarımın gittiği okul ve dershaneler, Bank Asya’da hesabım olup olmadığı, evimdeki aramada el konulan İhlâs ve Uhuvvet Risalesinin bana ait olup olmadığı gibi, üzerime atılı silâhlı terör örgütüne üye olmak suçu ile ne alâkasının olduğunu anlayamadığım sorular soruldu.

İşin ilginç ve hayret edilecek olan yanı, başsavcının benden önce ifadesi alınan diğer hâkim arkadaşa da, bana da, dosyada atılı suçla ilgili herhangi bir delil olmadığını, ancak HSYK’nın talimatı gereği, bizi tutuklama talebiyle sorguya sevk edeceğini söylemesiydi. Aynı gün tutuklama talebiyle sorguya sevk edildik.

Sorgu sırasında, neyle suçlandığımız sorusuna hâkim, “silâhlı terör örgütüne üye olmak” şeklinde cevap verdi, ancak buna ilişkin delillerin neler olduğu sorumuza, sadece suratımıza boş boş bakınmakla yetindi. Zaten başka yapacağı birşey yoktu, çünkü başsavcının da söylediği gibi dosyada hiçbir delil yoktu. (18.6.17)

* C. savcısı ifade aldıktan sonra sorgu hâkiminin önüne çıkmak için 24 saatten fazla bir süre Adliye nezaretinde soğukta bekletildik. Sorgu hâkimi bir yıldır beraber çalıştığımız bir arkadaştı. Hakkımızdaki delilleri sorduğumuzda dosyada bir delil olmadığını, sadece HSYK’nın üst yazısının bulunduğunu söyledi. Sorgu esnasında sorgu hâkimi bizlerin ve avukatların huzurunda en az 14 kez telefonda birileriyle görüştü, bu durumu avukatlar sorgu zaptına da yazdırdılar. Netice 21 Temmuz 2016’da onlarca hâkim ve savcı ile birlikte ben de tutuklandım. (31.5.17)

* Aynı dosyada ayrı iddialarla yargılanan sanıkların bir kısmı tutuksuz yargılanırken, çoğunluğu aylardır tutuklu yargılanmakta, yapılan itiraz ve tutukluluk değerlendirmelerinde dilekçelerin hiç okunmadığı veya dikkate alınmadığı izlenimi veren kalıp ifadelerle “red” cevabı verilmekte. Hatta çoğu itirazlara cevap bile gelmediği görülüyor. (23.6.17)

***

-AKP’li Mahir Ünal: “Davaların AİHM’e götürülmesi ve tazminatla karşılaşmak istemiyoruz.” Ayyuka çıkan bunca zulüm varken nasıl olacak bu?!!

-AKP’li Selçuk Özdağ: “Cemaatle f.ö birbirinden ayrılmalı.” Çiçeği burnunda gelinleri, yeni anneleri, pazarcı teyzeleri gözaltına alarak mı?!

-Okan Müderrisoğlu (Sabah): “Bürokratik refleksler AK Parti’yi etki altına alabiliyor.” İyice “duvar” kesilen Adalet Bakanlığı örneği gibi mi?

 

Okunma Sayısı: 9854
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan ERKİŞ

    11.8.2017 15:16:29

    (5) Hürriyet ve şahsı manevi asrında, hukukun üstünlüğüne dayana ve "kuvvetin kanunda" olması gereken bir demokratik devlette yargı, "delilsiz, ama talimatlı standart tutuklamalar"a imza atıyorsa orada, "üstünlerin hukuku" hükümfermadır. Böyle bir ülkede hukuk ve demokrasi değil istibdat ve tahakküm var demektir. Mesela, kanun "şüpheden sanık yararlanıyor" derken muhalif bir ses ve güç, yargıya ve kanuna rağmen, "hayır, tutuklayın" diyorsa, mesela, kanun "suçu ispat edilinceye kadar kişi suçsuzdur (masumiyet karinesi)" derken aynı ses "hayır,hesap verecek" diyorsa kanun hakimiyetinden ve kuvvetin kanunda olduğundan, hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir mi? Artık gelince "göz karartan" gidince "yüz kızartan" şu manasız ve zararlı öfkeden,inat, kin ve intikam düşüncesinden, millet ve memleket hesabına vazgeçelim. Hak ve hukuk, hürriyet ve adaletin, meşveret ve demokrasinin olduğu normal hale dönelim. Dönelim ki işlerimiz yolunda ve yolunca gitsin. Hiç zor değil.

  • Mahmut

    11.8.2017 14:10:33

    Çoktan infaz kararı verilmiş,eskiden delil sunuluyordu.Şimdi insanlar gerçekten suçsuz olduğu için delil de yok.Adı üstünde yok yoktur.Emir demiri keser diyen hakimler ya korku,ya makam,ya da basit menfaatleri karşısında eğildiyse yaşadığımız anormallikler normal.Atılan bumerang sahibini bulur,İlahi adalet şaşmaz

  • Özcan ERKİŞ

    11.8.2017 12:27:15

    (4) Bugün olmasa yarın yahut öbür gün, hak ve hukuk ihlalleri ve keyfi uygulamaların sebep olduğu adaletsizlik ve netice verdiği mağduriyet ve zulümler (çare yok ki) AİHM'ne gidecektir. Buna mani tek şey Türkiye'nin ilanihaye OHAL darbe rejimi ile idare edilecek olma ihtimalidir. Böyle bir ihtimal de insan fıtratına zıt olduğundan mümkün görünmemektedir. "Bin yıl" ömür biçilen 28 Şubat sürecini düşünün lütfen. Bir çocuk ömrü kadar ancak yaşayabildi. Bu zulümlü süreç de aynı akıbeti yaşayacak ve inşaallah geçecektir. Ne var ki millette açtığı manevi yaraların ve tahribatın tedavisi -belki- çeyrek asrımızı alacaktır. Ümitvarız. Çünkü Allah'ın (cc) rahmetinden ümidimizi kesmedik, kesmiyoruz. Güçlerin, erklerin (yasama,yürütme,yargı) bir araya getirildiği ve riyaset-i şahsiye'nin emrine verildiği "yeni Türkiye'nin" "yeni sisteminde" ve "yeni devletinde" böyle şeylere "sürpriz!" demeyelim artık.

  • Özcan ERKİŞ

    11.8.2017 12:15:08

    (3) Yazınızda, iktidar parti sözcüsünün "Davaların AİHM'e götürülmesi ve tazminatla karşılaşmak istemiyoruz!" beyanı bulunmaktadır. Bizler de Avrupa'ya medeniyet, adalet, hürriyeti öğretmiş bir milletin ferdi olarak Avrupa kapılarında adalet "dilenmek" istemiyoruz. Fakat 18.yy. Almanyasında bir değirmencinin bile Kral'a "Berlin'de hakimler var!" dediği gibi "Ankara'da hakimler!" diyemediğimiz, yargıya olan güven de kalmadığından AİHM kapılarında adalet arar hale geldik. Bunun ayıbı adalet arayanda mı, aratanda mı lütfen siz karar verin. Mağdurlar AYM ve AİHM'e gitmesin diye OHAL komisyonu kurarak, iç hukukta hak arama yolunu labirente çeviren irade ve güç, AİHM'e gidilmesini ve mağdur ettiklerine tazminat ödenmesini istemiyor. Sözcünün sözü açık: AİHM yolunu kapatıyoruz!. AYM zaten biz de! Her türlü hakkınızı arayabilirsiniz!

  • Özcan ERKİŞ

    11.8.2017 12:01:37

    (2) Gerçi 16 Nisan referandumundan sonra yaşayacağımız sürprizleri az-çok tahmin edebiliyorduk. "Yeni Türkiye" sloganı ile başlatılan tek adamlık ve sistem süreci, uygulamaları ile iyice kendini hissettirir hale geldi. "Yeni sistem" ardından "yeni devlet" ile yani "yeni" diye diye eskileri arar hale getirildik. Düşünün ki eski "darbeci" ve 28 Şubatçıları bile -neredeyse- millet rahmetle anar hale getirildi. Böyle bir durum, gidişatın vahim, uygulanan dahili siyasetin de hatalı olduğuna işaret etmiyor mu? Dış siyaset ve diplomasiden bahsetmiyoruz bile. Herkesin anlayacağı ve herkesi ilgilendiren basit bir misal verelim. Coğrafi konumu ve iklimi hem tarım hem de hayvancılık için fevkalade müsait olmasına rağmen, bugün, Türkiye'de tarım ve hayvancılığın bitme noktasına gelmesinin, et ve gıda ürünleri ithal eden bir ülke durumuna düşmesinin sebebi nedir ve sorumlusu kimdir? "Dış mihraklar mı?"

  • Özcan ERKİŞ

    11.8.2017 11:47:38

    Sayın Güleçyüz, herkesin mübarek cuma gününü tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Her şey Allah'ın(cc) kabza-ı tasarrufundadır. Lakin hikmet diyarı olan sebepler dünyasında yaşıyoruz. Gün geçmiyor ki yeni bir hukuksuz ve keyfi uygulama ile karşılaşmayalım. Hukuksuzluk ve keyfilik o kadar alenileşti ki dahilde ve hariçte duymayan kalmadı. Buna rağmen iktidar cenahı hala sanki hiç bir şey yokmuş, mağduriyet ve mazlumiyet yaşanmıyormuş gibi hareket edebiliyor. Tuhaf bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bir yanda 15 yıldır tek başına Siyasal İslamcı bir iktidar, diğer yanda "%99'u Müslüman" olduğu söylenen bir toplum. Ve böyle bir tablo içinde yaşanan hak ve hukuk gaspları, adaletsizliğin netice verdiği mağduriyet ve zulümler. Şaşılacak ve hayret edilecek bir durum değil mi?

  • Hasan unlu

    11.8.2017 10:49:06

    Nerede hakiki Muslumanlik bizden gitmis insanlik bile. Alemi aldatmaksa maksat aldanan yok nafile. Bu satirlarin yazari iyiki bu gunleri gormemis.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı