"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Eski hal muhal”

Kâzım GÜLEÇYÜZ
14 Şubat 2017, Salı
Cumhurbaşkanı yakınlardaki bir konuşmasında, ısrarla talep ettiği malûm “sistem değişikliği”ni Bediüzzaman’ın “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal” sözüyle savunmaya çalışmış.

Ona göre artık muhal, yani devamı imkânsız olan eski hal parlamenter sistem. Ya yeni hal olan başkanlık sistemine geçeceğiz, ya da çöküşümüz mukadder!

Bilindiği gibi, Erdoğan’ın Bediüzzaman “ilgi”si, çoktandır rafa kaldırılıp unutulmuş olan çözüm sürecindeki “Bitlisli Said-i Nursî” söylemiyle başlamış; Risale-i Nur’a bandrol engeli ve devlet tekeli getirilen süreçte seçim konuşmalarında Gülen’i hedefe koyarken Üstaddan bahsedip bazı sözlerini aktarmak ve Bitlis meydanında Diyanet’in bastığı İşaratü’l-İ’caz’ı göstermek suretiyle devam etmişti...

Bu söylemler için yaptığımız yorumlar Cemaat ve İktidar kitabımızda (s. 123 vd).

Erdoğan şimdi de Üstadın yukarıda aktardığımız sözünü dayanak yapıyor.

Ama o söz başkanlık iddia ve talebini desteklemek şöyle dursun, tam tersi bir mana ve mesaj ihtiva ediyor. Şöyle ki:

1910’da şarktaki aşiret mensuplarıyla sohbetinde söylediği bu sözün ardından muhatapları soruyorlar: “Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah  tahta çıkmayacak mıdır? Eski hal olmayacak mıdır?”

Üstadın cevabı: “Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip  yandırılsa, külü havaya savrulursa, o külden yeniden çadır edip oturmak kabil midir?”

“Neden?” sualini de şöyle cevaplıyor:

“Zira eskiden bin adamdan yalnız onu mütenebbih (uyanık) iken, istibdat o dehşetli kuvvetiyle karşısında duramadı, parçalandı. Şimdi istibdadın kuvveti binden bire indi; tenebbüh ve iltihab-ı ezhan (zihinlerin uyanış ve aydınlanması) birden bine çıktı.” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 233)

Görülüyor ki, Üstadın 100 küsur sene önce artık padişahlığın eski gücüyle geri gelmesinin imkânsızlığını ve Meclise dayalı sistemden dönülemeyeceğini ifade sadedinde söylediği bir sözü tam tersine tek adamlığı “yeni hal” olarak gösteren bir bağlamda kullanılmak isteniyor.

Ama bu yorum, ülkenin tarihî ve güncel sosyolojik gerçekleriyle örtüşmüyor.

Adıyamanlı eski dostlardan Nureddin Gürsoy’un vefat haberini aldık. Allah rahmet eylesin. Ailesine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.

Üstad: Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim - YENİ ASYA http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/ustad-riyaset-i-sahsiyenin-kat-iyen-aleyhindeyim_415954 … @yeniasya aracılığıyla

Okunma Sayısı: 5717
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    14.2.2017 16:27:13

    (3)"Zamanın ruhunu okumak" yahut "zamanın ruhuna vâkıf olmak"diye bir tâbir/deyim vardır. Hz.Üstad da işte odur. Bir asır öncesinden, bugünün reçetesini isabetle yazmış. Bu reçetede sistem "şahıslar" ve hatta "şahısların dindarlığı" üzerine değil ilke, prensip, esaslar üzerine inşâ edilecektir. Çünkü yaşadığımız asır bunları istiyor. Zira yönetici ne kadar mütedeyyin olursa olsun sistem adalet, hürriyet, hukukun üstünlüğü, meşveret, millet meclisi gibi esaslara istinad eden hür ve demokrat bir yönetim vâdetmiyorsa bunun adı en hafif ifâdeyle "istibdattır" başka değil. Onun için şahıslardan ziyade asrımızda öne çıkan, evrensel mânâda kabul gören temel, kalıcı, insani değerler ve prensipler penceresinden meseleye yaklaşalım. Ki asrın gerisinde kalmakla, bir kere daha maddi-manevi bedel ödemeyelim. Bu mânâda Yeni Asya ve değerli yazarlarına ikaz edici, yol gösterici yazılarından dolayı bir kez daha binlerce teşekkürler ediyoruz.....

  • Özcan Erkiş

    14.2.2017 15:53:01

    (2) Kuvvetin kanunda olduğu ve tabiki herkesin kanun önünde eşit olduğu demokratik hukuk devletinin tesisi için değil de tek adamın hükmedeceği bir sistemi getirmek adına, dini ve milli değerlerin bu kadar pervasızca kullanılması, bunların insanlar nezdinde kıymetini düşürmek gibi bir netice de vermektedir. Halbuki milli-manevi değerler hepimizin ortak malı olup, bir şahıs, zümre yahut bir partinin tekelinde değildir. Hele dinin, beşerin idrolojik seviyesine indirilerek bilhassa siyasette, hedefe giden yolda bir âlet, aparat veya vasıta olarak istimâl edilmesi hâlinde, toplumsal mânâda birliğin değil tefrikanın sebebi olabilir. Onun için iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan bütün siyasilerden ricamız, söylemlerini din üzerine bina etmesinler. Biz onlardan dini ve hamasi nutuk değil, insani temel hak ve hürriyetlerin teminatı bir adalet, hukukun üstünlüğü, meşveret, millet meclisi ile güçlendirilmiş bir demokrat Türkiye istiyoruz. Lütfen bunlardan bahsediniz...

  • Özcan Erkiş

    14.2.2017 15:31:24

    (1) Sayın Güleçyüz, dini söylemlerle dini siyasetlerine âlet etmekte hiç bir beis görmeyen, bilakis sıklıkla kullanan, siyasal İslâmcı gelenekten gelen iktidar partisinin, Hz. Üstad ile Nur'ları kullanmalarını yadırgamamak gerekir. Yoksa hakikati bildikkeri halde, Hz.Üstad'ın "padişahlığın" imkânsızlığını ifâde sadedinde söylediği o sözü, kendi tek adamlığına mesnet, dayanak ve gerekçe göstermesi, referandumda "evet" çıkması için kullanılan bir argüman olmaktan öte (bizim için) bir anlamı yoktur. Yoksa Hz.Üstad o sözü -hâşâ-tek adamlık için söylemiştir demek, hak ve hakikatin ters yüz edilmesi demektir. Peki bu sözü söyleyenler, Hz.Üstad'ın "Riyâset-i şahsiyenin katiyen aleyhindeyim!" beyanını niye görmezden geliyorlar? Allah aşkına söyler misiniz, iktidarın siyasetine alet etmediği milli ve manevi bir şey kaldı mı?

  • burha

    14.2.2017 10:16:21

    Hürriyeti tatmış,demokrasinin nimetlerini görmüş ve dünya ile entegre olmuş bir halk yanılabilir ama kendine gelmesi uzun sürmez.fakat mutlaka bir bedeli olur bunun ve olacak

  • Abdurrahman KOÇAK

    14.2.2017 08:44:46

    Cenabu Hak Merhum Nurettin Gürsoy a Rahmet eylesin..Yakınlarına sabır versin...Binler fatihalar...

  • Ali Tam

    14.2.2017 03:18:32

    Risale-i Nurlarin hakikatlerini suiistimal niyetiyle tebdil edenlerin Kur'an ile siddetli davasi olur. Zira Kur'an böylelerine bunu helal etmez. Kimse Risalelerin hakikatlerini keyfinin ve nefsinin arzularini tatmin etmek icin kötüye kullanmaya kalkmasin cok agir bedel öder, Kur'anin cok siddetli tokatlarini yer.

  • Ali Tam

    14.2.2017 02:54:15

    Ülkelerinde TEK ADAM olanlar devletin malini, saraylarini, servetini kendileri mübah etmislerdir. Dünün askerleri bir sekilde devlet idaresini eline aldiktan sonra bütün ganimetlerin tek sahibi gibi tasarruf etmislerdir, saraylar, yatlar, ciftlikler, ormanlar... Kaddafi zalim halkini sömürmüs kayit altina alinmis sadece Ingiltere'de 10 milyar sterline yakin serveti kendine gaspetmis, Saddam, Baba Esad ve Kuzey Korenin zalimleri gibi daha nice tiranlar milyarlarca dolarlik servete TEK ADAMLIK sayesinde kavusmuslardir. Bu servet, onu elde etme imkani olan insanin aklindan basini da alir imanini da... Bu imkani elde etmek icin gerekirse 100 binlerce insanin ölmesini milyonlarca insanin sefaletini göze alir TEK ADAMLIK. Türkiye icin TEK ADAMLIK artik MUHALDIR kimse sevdaya kapilmasin. Bu ülke TEK ADAMLIGI biliyor, denemis bin pisman olmus ve reddetmistir ve yeniden asla kabul etmez.

  • Mikail Yaprak

    14.2.2017 01:24:45

    Yani artık bu kadarı da fazla.. (!) Risale-i Nur'a ait, Üstad'a ait bir cümlenin bile; insanların diledikleri gibi, keyiflerine göre, menfaatli siyasetlerine göre kullanmalarına müsaade etmiyor bu Yeni Asya! Hani bu Yeni Asya da olmasa, meydan tamamen kendilerine kalacak, kıratların da şahlanmadıkları siyaset meydanında diledikleri gibi at oynatacaklar! Nedir bu siyasîlerin bu Yeni Asya'dan çektikleri yahu!!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı