Rahmetli Erbakan “Refah rüzgârı”nın estirilmeye başlandığı günlerdeki bir beyanında “Eskiden yolumuza engel koyan güçler şimdi engellerini çekmek ister gibi davranıyorlar. Adeta bizim iktidara gelmemizi ister gibi davranıyorlar” deyip şöyle devam etmişti:
“Anladığımız kadarıyla bizi iktidarda perişan etmeyi düşünüyorlar. Bunun sonucunda da ‘İşte Müslümanlar ne kadar başarısızlar, görün’ diyecekler.”
(Aytunç Altundal’ın röportajı, Günaydın, 23.12.1993; Balans Ayarı kitabımız, s. 85 vd)
Dediği gibi de oldu. 1996’da koalisyonla dahi olsa iktidara geldi, ama 28 Şubat sürecinin hedefi yapılıp, bir yılı bile dolmadan çekilmek zorunda bırakıldı. Partisi iki sefer kapatıldı ve kendisine siyaset yasağı getirildi.
Ama o bahaneyle bütün dindarlar çok büyük sıkıntılar çekti. İrtica suçlamaları, başörtüsü yasakları, din eğitimine konulan kısıtlamalar...
Mutlaka ibret alınıp ders çıkarılması gereken hadiselerdi bunlar. Ama ne yazık ki alınmadı, üstelik aynı hatalar çok daha geniş ölçekte tekrarlandı.
Erbakan’la yolunu ayıran kadroların iktidarında 19 yıl sonra gelinen nokta bunun son örneği. İşin en ibretli tarafı, AKP iktidarına en çok destek verip yıllarca adeta en yakın ortağı gibi hareket eden, karşılığında da her türlü iktidar imkânından alabildiğine istifade ettirilen bir topluluğun sonra düşman ve terör örgütü ilan edilerek düşürüldüğü durum.
Ve süreç devam ederken, işaretler hedefteki topluluğun ifnasında kullanılan AKP’nin de sona doğru giderek yaklaştığını gösteriyor. Zaten bu operasyonları tezgâhlayan “derin akıl” adına konuşanlar, “Sıra ona da gelecek” tehdidini çok önceden deklare etmişlerdi...
Bu tehdit yalnızca iktidara değil, bütün bu olup bitenlerden sonra dahi hâlâ ona destek verip arka çıkmaya devam eden herkese ve her kesime.
Burada dikkat edilmesi gereken en kritik noktalardan biri, devlet ve iktidar alanının gerek parti, gerek kadrolaşma siyaseti peşindeki dindarlar için en tehlikeli tuzak olduğu.
Bir diğer nokta, yıllarca “iktidar ortaklığı” yaptıktan sonra biri diğerine kırdırılan ve ardından ötekinin de ifnasına hazırlanılan iki hareketin, “muktedir” göründükleri dönemlerde resmî ideoloji propagandasında da alabildiğine kullanılmış ve kullanılıyor olmaları.
Göz göre göre aynı tuzaklara tekrar tekrar düşülmesi “Hâlâ ders alınmadı mı?” dedirtiyor.