Demokrasilerde seçim de, referandum da halkın tercihinin ortaya çıkması noktasında önemli enstrümanlar. Ancak doğru ve sağlıklı neticeler verebilmelerinin bazı şartları var.
Bunların başında hür ortam geliyor.
Seçmenler tercihlerini hiçbir baskı altında kalmadan özgürce kullanabilmeli. Şu veya bu tercihi yaptığı için suçlanmamalı, yaftalanmamalı, tehdit edilmemeli.
Güncel örnek üzerinden gidersek, referandumda “hayır” demeyi düşünenler teröristlerle aynı safta gösterilmemeli; 15 Temmuz darbesinin yanında yer almakla suçlanmamalı; şer cephesi ve ittifakı gibi nitelemelerle hedefe konulmamalı.
Bu ithamları yapanların cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık gibi konumlarda bulunan kişiler olması toplum üzerinde daha ağır bir baskı oluşturuyor ve referandumun demokratik meşruiyetine gölge düşürüyor. OHAL ve baskı ortamında sandığa gidiliyor olmasının yol açtığı tartışmaları daha da katmerli hale getiriyor.
Bir başka önemli ve kritik nokta, oylanacak konuyla ilgili olarak milletin objektif bir yaklaşımla doğru bilgilendirilmesi.
Burada da sıkıntılı bir tablo söz konusu. Oluşturulan dayatma ve kutuplaşma ikliminde giderek sertleşen polemiklerle konunun özü ve içeriği geri plana itiliyor.
Asıl konuşması gereken uzman hukukçular derin bir suskunluk içerisinde. Konuşanların sesi de tek taraflı medya yapılanmasına takılarak duyurulmuyor.
İktidar cenahında bile düzenlemenin sıkıntılı ve pürüzlü noktalarını sorgulama girişiminde bulunanlar hain ilan edilip linç operasyonlarına hedef yapılıyor.
Böyle bir tabloda iktidar partisi grup başkanvekillerinden birinin “Asıl baskı evetçilere yapılıyor” iddiası, “Güler misin, ağlar mısın?” dedirten bir garabet örneği olarak siyaset tarihindeki yerini alıyor.
“Hayır” diyen muhalefetin birçok noktada ortaya koyduğu haklı ve doğru gerekçeler ise, saçma sapan ideolojik saplantı ve reflekslere kurban edilebiliyor.
Hedefi “Atatürk anayasasına dönüş” olarak deklare edilen bir düzenlemeye “Atatürkçülük adına” karşı çıkılması gibi.
Allah encamımızı hayreylesin.
Yavru köpeği kurtarmak için gösterilen sevindirici insanî hassasiyet, KHK’larla darmadağın edilen hayatlardan da esirgenmemeli değil mi?!
KHK mağduru bebek, anne, baba, dede ve ninelerin öykülerinin de, yavru köpeğin kurtarılış hikâyesi gibi manşetlere taşındığını görür müyüz?!
“CHP’deki olumlu değişim desteklenmeli” dedik diye bize saldıranlar, Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğrayan başörtülüyü ziyareti için ne diyor?!