"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

MEB, And ve resmî ideoloji

Kâzım GÜLEÇYÜZ
14 Kasım 2018, Çarşamba
2010’da Öğrenci Andının kaldırılması talebiyle Danıştay’da dava açıldığında, Millî Eğitim Bakanlığı metni savunmuş ve biz bu tutarsız tavrı “Andımız ikiyüzlülüğü” başlıklı yazımızda eleştirip o yazıyı Müflis Proje Kemalizm kitabımıza da koymuştuk (s. 69 vd).

Bakanlık bu defa duruşunu bir miktar düzeltmiş, ama işin esasında yine çelişmiş.

8. Dairenin kararına yaptığı itirazda And için “21. yüzyıl Türkiye’sinde 30’lu yılların ritüellerini benimsemek anakronik (çağdışı) bir yaklaşım” diyen MEB, “birşeyin papağan gibi tekrar ettirilerek dikte ve empoze edilmesi, bir anlamda ‘kafasına vura vura belletilmesi” anlayışının artık terk edildiğini” söylüyor.

“Gerek faşizm, gerekse komünizm bu ve benzeri uygulamaları sıkça kullanmıştır. Askerî ağırlıklı rejimler bu tür uygulamaları temel almıştır. Bu aynı zamanda okulların ideolojikleşmesi ve askerîleşmesi anlamına gelmektedir. Oysa günümüzde bu yaklaşım terk edilmiştir” ifadeleri de aynı dilekçeden.

Buraya kadar doğru. Ama sonrası sıkıntılı:

“Okullarımızda aleni hiçbir ideoloji savunulmamaktadır” denildikten sonra “Eğitimin her tür ve kademesinde Atatürk milliyetçiliği pekiştirilmektedir” ifadesinin kullanılması çelişki. 

Atatürk milliyetçiliği “ideoloji” değil mi?!

“Toplumsal dönüşümler sürecinde bu tür düzenlemeler yapılması Atatürk ilke ve inkılapları ile de bağdaşmaktadır” iddiası ise, yine işin temeline in(e)memiş olmaktan kaynaklanan zorlanmanın bir ifadesi ve tezahürü.

2010’daki iptal talebine verilen red kararının dayandırıldığı asıl gerekçe, “Millî eğitim sisteminin temel amacı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı fertler yetiştirmek” olarak ifade edilmişti. 

Ve böyle bir gerekçenin anayasal ve yasal dayanakları mebzul miktarda mevcut. 

En başta, darbe anayasasının, “Hiçbir faaliyet, Atatürkçülük karşısında korunma görmez” diyen başlangıç kısmı ile, eğitim ve öğretimin Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda yapılacağını buyuran 42. maddesi.

Biz de buna karşı demiştik ki:

“Öncelikle yapılması gereken, millet çoğunluğunun desteğini arkasında bulunduran güçlü bir Meclis iradesi ile, anayasa ve yasaları resmî ideoloji tabularından arındırmak olmalı.” (Müflis Proje Kemalizm, s. 70-1)

Bu yapılmalı ki, kalıcı bir çözümün önü açılabilsin.

***

Atatürkçülük dayatması bitmeli

http://www.yeniasya.com.tr/video/ataturkculuk-dayatmasi-bitmeli_478040

Okunma Sayısı: 3260
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    14.11.2018 10:16:38

    Bütün bir devlet ve millet hayatının, bir şahsın dar ideolojik kalıpları arasına sokulması, öncelikle evrensel demokrasi ve hukukun üstünlüğü, millet iradesi gibi ilkelere ters düşmekle çağın gerisinde kalmaktadır. Çağdaşlık ya da "musaır medeniyet" yakalanacak ise bu, dar ideolojik yaklaşımlarla değil, yüzyılın gidişatına uygun politika ve yaklaşımlarla olacaktır. Yüzyılımız; çoğulcu, katılımcı, ileri demokrasi, özgürlükler, ittifaklar, millet iradesi, adalet, insan haklarına tam riayet...diyor ve istiyor. Resmi ideolojiler bu ilkelerin neresindedir? Veya örtüşüyor mu? Ayrımcılık veya bir şahsı ve ideolojiyi korumaya yönelik ayrımcı/ayrıcalıklı koruma yasalarıyla "muasır medeniyet" seviyesini tutturmak çok zor. Olsaydı, şimdiye kadar çağdaş ülkeler arasına katılmış olurduk, değil mi? Hangi sınıftayız diye hiç merak ediyor muyuz? Bulduğumuz cevap da bizi tatmin ediyor ve mutluluk veriyor mu?

  • Gündüz Alp-2

    14.11.2018 09:49:38

    Türk aydınının yüz akı bir mütefekkir ve münevver olan merhum Cemil Meriç, ideolojileri "deli gömleğine" benzetmektedir. Ne kadar yerinde tespit! Bugün yaşadığımız sorunları çözmenin önündeki engelin öncelikle katı ideolojik yaklaşımlardan kaynaklandığı görmekteyiz. Öğrenci Andı üzerinden yeniden Türk-Türkçülük türünden toplumu ayrıştıran tartışmalar başlatılmıştır. Bunun maddi manevi kalkınmamıza yararı ne olacaktır? Gerçekçi olalım. Yasağın kalktığı 2013 yılına kadar okunan And; ülkemizi mesela Gelişmiş Ülkeler ligine yükseltmiş mi? Toplumsal barış ve huzuru getirmiş mi? Genel refah seviyesini yükseltmiş mi? Hakeza. Bunu söylerken bir etnik kökene mensubiyeti ya da aidiyeti inkar ve ret ediyor değiliz. Ne üstünlük iddiası ve ayrıcalık ne başkasını hor hakir ve ikinci sınıf vatandaş görme anlayışı. Bu ülkenin vatandaşı, anayasal eşit haklara sahip birinci sınıf yurttaşı olarak barış ve huzur içinde yaşamak varken kavga niye? "Hayır, sulh/barıştadır." Ya da hayırlı olan barıştır.

  • Gündüz Alp

    14.11.2018 09:33:35

    Sayın Güleçyüz, sorunları çözümsüz kılan ve öteleyen de zaten iktidarın tutarsız, çelişkili ve zikzaklı politikaları değil mi? Dahili ve harici siyasette bunu hep yapıyorlar. AB, ABD, Rusya, Suriye vb. dış politikada bunu hep yaşadık. Netice? 68 yıl önce tarihin çöplüğüne atılmış Öğrenci Andı vb yasakları yeniden gündeme getirenlerin ısrarı ile iktidar cenahının tutarsız tavırları ülkenin gündemini lüzumsuz yere meşgul etmektedir. Oysa çözüm bekleyen onlarca önemli ve öncelikli sorunlar vardır. Her şeyden önce Türkiye'nin resmi ideolojinin boyunduruğundan kurtularak, Millet Meclisinin hakimiyetine girmesi gerekir ki, demokrasi ve hukuk tam ve kamil anlamda hükmünü icra etsin. Aksi halde And gibi küçük bir meselenin çözümünde bile doğru, cesur ve kararlı adım atmak mümkün olmuyor. 16 yıldır tek partinin iktidarda olduğu dönemde bile hürriyetçi, sivil, demokratik bir Anayasa yapmayı bile beceremedik. Elimizi tutan neydi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı