AKP iktidarının 16. yılında Türkiye, 30’lu yılların şeflik modelini referans alan bir sistem değişikliğine götürülmek isteniyor.
Bunun ilk adımı geçen yıl 16 Nisan referandumunda az farkla “kabul edildiği açıklanan” anayasa değişikliği paketiyle atıldı. Şimdi bu düzenlemelere uyum yasaları gündemde.
İktidarın “Hâlâ direniyor” diye şikâyet ettiği bürokrasinin dizginlerini ele alma paravanıyla, devletin bütün kurum ve birimleri doğrudan cumhurbaşkanlığına bağlanıyor.
Ama bu yapılırken, Erdoğan’ın bir ara “kendisi adına iş gören” Saray bürokrasisinden de yakınmış olduğu unutulmamalı.
Böylesi çelişkilerle ülke tek adam eksenli bir sistem değişikliğine zorlanarak çok gerilere götürülmeye çalışılırken, bilhassa 16 Nisan referandumunun 1946 seçimleriyle olan manidar benzerlikleri hatıra geliyor.
Tek parti rejiminden çıkışın ilk adımı olan o seçimlerdeki hile ve usulsüzlükler, sandıktan çıkan sonuçların saptırılmasını ve çok partili sisteme sağlıklı bir geçişin dört yıl süreyle geciktirilmesini netice vermişti.
15 Nisan referandumunda da bilhassa son anda mühürsüz oyların devreye sokulması ve özellikle Güneydoğu’daki bazı sandıklarda makul bir izahı, hattâ tevili mümkün olmayan anormallikler, açıklanan resmî sonuçların inandırıcılığına gölge düşürdü.
Ve genel kanaat, referandumda sandıktan çıktığı açıklanan neticelerin, gerçek sonuçların tam tersi olduğu yönünde oluştu.
Bu durum, 1946’da millî iradenin tecellîsini engelleyen sandık hilelerinin, 1950’de milletin oylarıyla gerçekleşen ve beyaz ihtilal diye adlandırılıp tarihe öyle geçen demokrasi zaferini dört yıl geciktirse de, vakti saati geldiğinde mani olamadığı gerçeğini hatırlattı.
Konjonktürel rüzgârlara borçlu oldukları iktidarlarını bırakmak istemeyenler, gerek içeride, gerek dışarıda bu niyetle pek çok atraksiyona teşebbüs etseler ve ellerindeki bütün imkânları kullanarak tek taraflı beyin yıkama operasyonlarını tamgaz devam ettirseler de, hukuk, adalet ve vicdanı hiçe sayan uygulamalarının sebep olduğu alabildiğine geniş çaplı mağduriyetlerle kendi siyasî sonlarını hazırlıyorlar.
Tıpkı 1946 öncesi yapılanların ardından, 1950 seçiminde ortaya çıkan çarpıcı sonuç gibi.
***
- Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini neden yerel seçimlerin önüne almak istiyorlar? Çünkü 16 Nisan referandumunda İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük şehirlerdeki halk desteğinin inişe geçtiğini gördüler. Yereldeki kayıplarının genele de yansımasından çekiniyorlar.
- Metal yorgunluğu hükümete mi geçti? - http://www.yeniasya.com.tr/video/metal-yorgunlugu-hukumete-mi-gecti_459289