"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nasıl 46’dan sonra 50 geldiyse...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Nisan 2018, Cuma
AKP iktidarının 16. yılında Türkiye, 30’lu yılların şeflik modelini referans alan bir sistem değişikliğine götürülmek isteniyor.

Bunun ilk adımı geçen yıl 16 Nisan referandumunda az farkla “kabul edildiği açıklanan” anayasa değişikliği paketiyle atıldı. Şimdi bu düzenlemelere uyum yasaları gündemde.

İktidarın “Hâlâ direniyor” diye şikâyet ettiği bürokrasinin dizginlerini ele alma paravanıyla, devletin bütün kurum ve birimleri doğrudan cumhurbaşkanlığına bağlanıyor.

Ama bu yapılırken, Erdoğan’ın bir ara “kendisi adına iş gören” Saray bürokrasisinden de yakınmış olduğu unutulmamalı.

Böylesi çelişkilerle ülke tek adam eksenli bir sistem değişikliğine zorlanarak çok gerilere götürülmeye çalışılırken, bilhassa 16 Nisan referandumunun 1946 seçimleriyle olan manidar benzerlikleri hatıra geliyor.

Tek parti rejiminden çıkışın ilk adımı olan o seçimlerdeki hile ve usulsüzlükler, sandıktan çıkan sonuçların saptırılmasını ve çok partili sisteme sağlıklı bir geçişin dört yıl süreyle geciktirilmesini netice vermişti.

15 Nisan referandumunda da bilhassa son anda mühürsüz oyların devreye sokulması ve özellikle Güneydoğu’daki bazı sandıklarda makul bir izahı, hattâ tevili mümkün olmayan anormallikler, açıklanan resmî sonuçların inandırıcılığına gölge düşürdü.

Ve genel kanaat, referandumda sandıktan çıktığı açıklanan neticelerin, gerçek sonuçların tam tersi olduğu yönünde oluştu.

Bu durum, 1946’da millî iradenin tecellîsini engelleyen sandık hilelerinin, 1950’de milletin oylarıyla gerçekleşen ve beyaz ihtilal diye adlandırılıp tarihe öyle geçen demokrasi zaferini dört yıl geciktirse de, vakti saati geldiğinde mani olamadığı gerçeğini hatırlattı.

Konjonktürel rüzgârlara borçlu oldukları iktidarlarını bırakmak istemeyenler, gerek içeride, gerek dışarıda bu niyetle pek çok atraksiyona teşebbüs etseler ve ellerindeki bütün imkânları kullanarak tek taraflı beyin yıkama operasyonlarını tamgaz devam ettirseler de, hukuk, adalet ve vicdanı hiçe sayan uygulamalarının sebep olduğu alabildiğine geniş çaplı mağduriyetlerle kendi siyasî sonlarını hazırlıyorlar.

Tıpkı 1946 öncesi yapılanların ardından, 1950 seçiminde ortaya çıkan çarpıcı sonuç gibi.

***

- Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini neden yerel seçimlerin önüne almak istiyorlar? Çünkü 16 Nisan referandumunda İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük şehirlerdeki halk desteğinin inişe geçtiğini gördüler. Yereldeki kayıplarının genele de yansımasından çekiniyorlar.

- Metal yorgunluğu hükümete mi geçti? - http://www.yeniasya.com.tr/video/metal-yorgunlugu-hukumete-mi-gecti_459289

 

Okunma Sayısı: 7887
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ebubekir

    21.4.2018 01:39:37

    Ben daha çok 2000li yıllara benzetiyorum.Milli görüşün içinden bir parti çıktı ve erken seçimle başa geldi.Akp'yi başımıza getiren şartlar göz önünde bulundurunca bugün ile çok benzer yanları var.Başta ekonomik bunalım ve 28 Şubat rüzgarı.Bugünde aynen o gün gibi erken seçim isteyen kişi aynı sebeplerden seçim istedi ve seçim olacak.Ve Akp gibi bir çıkış yapan iyi parti aynı ortamda serpildi.Hemde köklü bir partiden ayrılarak aynen Akp gibi...Ve bugün de aynı ekonomik bunalım ve 28 Şubata rahmet okutan uygulamalar... Benzer bir süreç ve benzer bir çıkış.Muhtar dahi olamaz dedikleri yıllardır ülkeyi yönetiyor.Mağdur sıfatıyla çıktı ekranlara partisinin ilk günlerinde.Bugün iyi partinin seçime girememe gibi bir durumu var.Aynı mağduriyet.Bakalım bu mağduriyet sıfatı ve bu süreç iktidarı getirecek mi.Bekleyip göreceğiz...

  • Ebubekir

    21.4.2018 01:21:15

    Sandık başlarına iki partinin gözetmenleri dışında başka gözetmen görmek imkansız.Akp ve Hdp.Diğer partilerden bir okula bir kişi,belki bir kaç kişi gelir.Ve her sandığa adamları yok.Sandıklar kime emanet.Gönüllü gözetmenler heryere ulaşamıyor.Medyada tek seslilik hakim.Siyasilerin bazıları içerde.Demirtaş gibi oy potansiyeli olan biri saf dışı bırakıldı.İyi parti durumu belirsizliğini koruyor.Ve ne kadar hazırlar seçime.Ana muhalefet partisini karıştırıyorlar.Baskın seçim ve gelde de bu ülkede demokrasi ve şeffaflık bekle.Baskın basanındır.Baskıdan kurtulalım derken baskıcıya tutulmayız inşaallah...

  • Rafet Özcan

    20.4.2018 14:57:58

    24 Haziran baskın seçimi demokrasimizin zaferi olacak inşallah. Herkesin bir hesabı olduğu gibi Allah'ın da bir hesabı olacaktır elbet. Hanımı ne demişler; "keser döner sap döner,gün gelir hesap döner." "Görelim mevlam neyler,beylerden güzel eyler." Bize düşen görev, elbette şartlar doğrultusunda gayret gösterip çalışmaktır.

  • Gündüz Alp-2

    20.4.2018 09:50:19

    Gerçek şu ki millet olarak bir emri vaki ile karşı karşıyayız. OHAL ile devre dışı bırakılan Milletin Meclisinden ziyade iki siyasal partinin (belki de muvazaalı) kararı ile bir seçime gideceğiz. Zahir anlamda zahmetli gibi görünse de sonucu itibariyle hepimizin iyiliğine vesile olabilir. Seçim bu anlamda bir fırsat olacaktır. Tercimiz bu sonucu belirleyecektir. Ya hürriyetçi demokrasiyi tercih edeceğiz yahut tek adam tek partinin yeniden iş yapması için oy kullanarak, tarihin aleyhimize bir kez daha tekerrür etmesine sebep olacağız. Reyimizde hürüz. OHAL ne reyimize ne irademize ipotek koyamaz. Ahvalimizi aklı selim, kalbi selim, sağduyu, vicdan, akıl ve mantık süzgecinden ve gözden geçirerek, istikbalimizi de nazara alarak tercihimizi yapmak zorundayız. Bu tercih hem bugünümüzü ve bizi hem yarınımızı ve gelecek nesilleri ilgilendirmektedir. Kayıtsız kalarak "Adam sen de.." veya "Neme lazım" deme lüksümüz yoktur.

  • Gündüz Alp

    20.4.2018 09:15:12

    Sayın Güleçyüz, herkesin mübarek cuma gününü tebrik ediyorum. Ümit ve duamız, 24 Haziran 2018 seçimi tıpkı 14 Mayıs 1950 seçimi gibi tek adamlık devrinin bir kez daha yenilgiye uğrayarak, Türkiye'de hürriyetçi demokrasi adına yeni bir dönem ve sayfa açılması yönündedir. "Erken seçim bir fırsat" tespitinize katılıyoruz. Elverir ki bu altın fırsatın, millete gerçek anlamda kullanmasına izin verilsin. Malum OHAL denilen gayri hukuki bir süreç yaşıyoruz. Hak ve hukuk, hürriyet ve adalet ile beraber demokratik hukuk devleti askıya alınmış vaziyette. Siyasal ortam "muvazaalı ve muhataralı" bir vaziyet almışken biz seçmenlerin işi bir hayli zor olacaktır. Fakat nasıl ki 14 Mayıs 1950'de millet o günkü şartlara ve baskılara rağmen "Yeter! Söz milletin!" diyerek bir devri kapatmış ise bugün de aynı söylem ve eylemle aynı şeyi yapmak pekala mümkündür. Yeter ki isteyelim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı