"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

OHAL “kalkarken...”

Kâzım GÜLEÇYÜZ
10 Temmuz 2018, Salı
Meş’um 15 Temmuz kalkışmasından beş gün sonra “bir-bir buçuk aylığına” diye ilan edilip defalarca uzatılarak iki seneye tamamlanan OHAL’in gerekçesi darbecilerle mücadede idi.

Ama bir sindirme, yıldırma ve topyekûn tasfiye aracına dönüştürüldü. 24 Haziran baskın seçimine de bu ortamda gidildi.

İktidar partisinin seçim beyannamesinde verilen sözlerden biri “OHAL’i sürdüreceğiz” idi. Ama Millet İttifakının “OHAL’i kaldırma” taahhüdü toplumda mâkes bulduğu için olsa gerek, iktidar da ağız değiştirip seçim sonrası kaldırmaktan söz etmeye başladı.

Ve seçim bitti; yeni sisteme geçilirken OHAL’in de uzatılmayacağı ifade edildi.

Gerçi yeni sistem “başkan”a istediği zaman re’sen OHAL ilan edip hiçbir sınırlamaya tâbi olmaksızın KHK çıkarma yetkisi verdiği için, o açıdan bir “sıkıntı” yok.

Zaten Erdoğan da “Kaldırsak da ihtiyaç olursa geri getiririz” diyerek bunu söyledi.

Neticede görünen o ki, 20 Temmuz OHAL süreci, iki yılını tamamlamasına az bir zaman kala şimdilik “sona erecek” gibi. Ama giderayak peş peşe çıkarılan KHK’lardaki ihraçlarla yeni mağduriyetlere yol açarak.

Öncekiler gibi yine sorgusuz, sualsiz, savunmaları dahi alınmadan ve yargı kararı da olmaksızın, sadece ihbar ve fişlemeler esas alınarak yapılan son ihraçlarla, bütün kazanılmış hakları ellerinden alınarak atılanların sayısı 130 binin üzerine çıktı.

Fuat Sezgin’in 27 Mayısçılar tarafından ihraç edilmesi ayıbı üzerine yapılan konuşmalardan hemen sonra, KHK’zedeler listesine yeni akademisyenler ilave edildi.

Son ihraçlarla, kaplumbağadan daha yavaş ilerleyen ve başvuruların çoğunu da zaten reddeden OHAL Komisyonunu onyıllarca meşgul edecek yeni işler çıktı.

Bu arada 86 yaşındakileri de hariç bırakmayan yeni gözaltı ve tutuklamalar...

Böyle bir tabloda “OHAL kalktı, ferahlayıp nefes aldık” diyebilmek mümkün mü?

Olayın en hazin ve yakıcı taraflarından biri, toplumun bu konudaki duyarsızlığı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu, damadı aylardır içeride olan bir hacı amcanın, yine AKP’ye oy verdiği 24 Haziran’dan hemen sonra kızı da tutuklanınca “Verdiğim oy haram olsun, bir daha asla” dediğini aktarıyordu!

***

- (Seçim sonrası yeni KHK kıyımları üzerine) Demirel-1987: Neye yanarım biliyor musunuz? “Bu haklar bizim insanımıza lâzım” dediğimiz vatandaş, “Hayır, bana lâzım değil” derse, işte odur bizi sıkıntıya sokacak olan hadise. Orada herşey bitmez. Ama yeniden bir başka mücadele başlar.

- Barla’daki saff-ı evvel Nur Talebelerinden, Cennet bahsinin yazıldığı Cennet Bahçesinin sahibi Sıddık Süleyman Kervancı’nın oğlu Yusuf Kervancı’ya Allah’tan rahmet, ailesine ve Nur camiasına başsağlığı dileriz. Nur içinde yatsın. Mekânı Cennet olsun. Allah Cennetinde buluştursun.

Okunma Sayısı: 32607
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cafer

    10.7.2018 21:10:40

    Beni sorgursuz sualsiz atanlari hic bir zaman unutamam tam iki yil oldu el kahhar a havale et o intikam alicidir bu yapilanlari beni haksiz iftira ile hain ilan edenleri sana havale ettim ya hak ya adlya cebbar

  • Gündüz Alp

    10.7.2018 09:41:09

    Dün(9.7) tren faciasında, 24 canı ihmale kurban verdiğimiz acılı bir günde; hür, demokratik ve medeni Batı dünyasının itibar göstermediği şaşaalı bir törenle yeni tekçi sisteme geçiş yaptık. Umarım yazınızdaki hacı amcanın durumuna düşmez, aynen onun gibi "Verdiğim(iz) oy haram olsun, bir daha asla!" demeyiz. Hoş, "Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra" bu söz ne ifade eder ki. Artık bir yandan yeni sistemi toplum olarak yaşarken, öte yandan hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü mücadelesi meşru dairede devam edecektir. Millet Meclisindeki Millet İttifakının vekillerine ve hürriyetçi demokrasiye ve hukuka inanmış sair vekillere, STK'lara, medyaya çok önemli görevler düşmektedir. Müspet hareket tarzıyla, demokrasi ve hukuku zaafa uğratmadan bu mücadeleyi millete mâl ederek yürütmelidirler. Şartların aleyhe olduğunu da biliyoruz. Fakat hürriyet, demokrasi, hukukun değeri çok yüksektir.

  • Gündüz Alp

    10.7.2018 09:16:11

    Sayın Güleçyüz, "kalktı, kalkıyor, kalkacak" denilerek yılan hikayesine ve zulüm aracına döndürülen OHAL(ve tabii KHK); ikinci yılına girerken, artık kendisine ihtiyaç bırakmayan ve kendisini aratmayacak "yeni sistem" CHS'ye terk-i mevki ederek, "son görevini" yaparak ve geride 18 binden fazla yürek yangını bırakarak gitti. En acısı da yazınızda ifade ettiğiniz gibi, toplumun sinir uçlarını da yakarak "duyarsız" hale getirdi, tâ ki acıyı yüreklerinde hissetmesin, acıya ortak olmasınlar. Nitekim başarılı da oldular. Yazık hem de çok yazık! Ve bu duyarsızlık, halka âdeta (haklardan bahisle), merhum Demirel'den naklettiğiniz sözü söyletti:"Hayır, bana (demokrasi ve hukuk-GA) lâzım değil!" Vahamet de garabet de bu noktadan sonra başlıyor. Bu nokta aynı zamanda, hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü için verilecek mücadelenin başlangıç noktasıdır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı