"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

OHAL’le huzur olur mu?!

Kâzım GÜLEÇYÜZ
25 Nisan 2018, Çarşamba
Seçime iki ay kaldı.

Kum saati hızla akıyor. Partiler hazırlıklarını devam ettiriyor. İktidar bloku “cumhur ittifakı” adını verdiği koalisyon modeliyle yola devam ederken, muhalefet de demokrasi ve adalet eksenli bir beraberlik kurma arayışında.

Önümüzdeki günlerde resim netleşir.

Şu aşamada dikkat çeken hususlardan biri, iktidarın da, muhalefetin de mesajlarında “huzur” kavramını çokça dile getirmeleri.

Bu, toplumdaki huzur arayışının çok ciddî ve yaygın bir talep haline geldiğinin siyasî aktörlerce de tesbit edildiğini gösteriyor.

Ancak huzura yükledikleri anlam ve huzuru sağlama yöntemine yaklaşımları farklı.

Muhalefet, iktidarın OHAL sürecinde çok daha ileri boyutlara vardırılan baskıcı, dayatmacı, dışlayıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı, antidemokratik, hukuksuz ve adaletsiz uygulamalarının toplumu iyice gerdiğini, tedirgin ve huzursuz ettiğini vurguluyor.

Bilhassa Saray adına hemen her gün farklı sebeplerle çekilen restler, atılan “fırça”lar, had bildirmeler ve posta koymalar, hatırı sayılır bir kesimde böyle algılanıyor.

OHAL hukukunu dahi hiçe sayan uygulamalarla habire uzatılan OHAL’i ısrarla devam ettirme gerekçesinin “ülkenin huzuru” olarak ifade edilmesi ise, vaktiyle 12 Eylülcülerin dilinden düşmeyen “huzur ve güven ortamı” nakaratını hatırlatıyor.

Bu anlayışı “Dipçik ve yumrukla sağlanan huzur ve güven sağlıklı ve kalıcı olmaz” diyerek eleştiren merhum Süleyman Demirel, 12 Eylül’e karşı önce “yasaksız,” sonra “konuşan Türkiye” kampanyası başlatmıştı.

Bu kampanyalar neticesinde evvelâ siyasî yasaklar kalkmış, ardından Türkiye temel sorunlarını demokrasi ortamında tedricen konuşabilir ve tartışabilir hale gelmişti.

Ne var ki, “din adına siyaset” iddiasıyla laikçi bağnazlığın karşı karşıya geldiği 28 Şubat gerilimi bu ortamı sabote ve demokratik kazanımları önemli ölçüde tahrip etti.

28 Şubat’ın 22. yılına da eriştiğimiz noktada ise, o süreçteki hukuksuzlukları fersah fersah geride bırakan antidemokratik, haksız ve adaletsiz uygulamalara muhatabız.

20 Temmuz OHAL süreciyle korkunun adeta dağa taşa sindiği ve hiç kimsenin sesini çıkaramaz hale getirildiği bir ortamda hangi huzur ve güvenden söz edilebilir?

***

- İYİ Parti muhabbeti- AKP’li Elitaş (21 Nisan): “Bir sonraki seçime hazırlansın.” YSK Başkanı (22 Nisan): “Herhangi bir siyasî parti ile ilgili tesbitimiz yok.” Aynı gün 15 CHP’li bu partiye geçince YSK: “Seçime girebilir.” CB: “YSK kararı Cumartesi verseydi 15’ler olmayabilirdi.”

- Güneş Motel transferleri, 77 seçiminden birinci çıktığı halde tek başına iktidar olamayan CHP’nin, eksiği tamamlamak için yaptığı etik dışı pazarlığın sonucuydu. Son olayda İYİ Parti tek başına iktidar mı oluyor ki, AKP o benzetme üzerinden ateş püskürüyor? Ne bu şiddet bu celâl!

Okunma Sayısı: 7051
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • erkan

    25.4.2018 22:32:27

    Kazım bey öncelikle bu demokratik, adaletin ve mağdurların yanında duruşunuzu tarih yazacaktır, en içten samimi dileklerimle teşekkür ediyorum. Bir KHK mağduru olarak neredeyse 2 yıldır açlığa ve bunun ötesinde bilinçli şekilde psikolojik bir linç yaşamaktayız, yüzbinlerce insan ve aileleriyle birlikte. Kapı komşunuz, akrabanız, işyeri arkadaşınız her şeyin ötesinde bir yurttaşınız böyle zulüm içinde yaşarken ülkenin diğer insanları acaba huzur içinde yasabilir mi! Bana değmeyen yılan... meselesi gibi, bu şekilde bu ülke gerçek anlamda mutlu olabilir mi! Bence imkanı yok... 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir.' diyen bir toplum böyle olamaz. Gerçekten zor durumda olan mağdurların maddi ve manevi hallerinden bi haber komşu, akraba ve toplumdan şikayetçiyim... ve böyle bir toplumda yaşamak zorunda olmak çok acı verici!

  • Gündüz Alp-3

    25.4.2018 10:19:04

    İktidar cenahı ile muhalefetin 24 Haziran'a yüklediği anlamlar bile çok farklı. Biz meseleyi hürriyetçi demokrasi olarak ele alırken, iktidar için mesele; ne pahasına olursa olsun iktidarın devamıdır. Bunun için de barış ve huzuru ıskalayarak "savaş" argümanını devreye sokan, barış ve huzurun ancak bu savaşla geleceğine inanan ve bunu taraftarlarına empoze ederek onların da inanmalarını, kendilerini desteklemelerini isteyen tuhaf, tutarsız, çelişkili bir siyaset ve yönetim anlayışıyla demokrasinin geleceğine inanıyorsak, aldanmışız demektir. 24 Haziran savaşın değil toplumsal barış ve huzurun, hak ve hukukun, hürriyet ve adaletin, millet iradesinin ve hürriyetçi demokrasinin tercih edilme veya edilmeme meselesidir. "Kurtuluş Savaşının son halkası" olmadığı gibi bir iman-küfür mücadelesi hiç değildir. Cerbezeye kendimizi kaptırmayalım. Sonra "keşke elim kırılsaydı da..." demenin hiç yararı olmaz ve sahibini mesuliyetten kurtarmaz.

  • Gündüz Alp-2

    25.4.2018 09:58:10

    Hak ve hukuk, hürriyet ve adaletin nasıl bir ihtiyaç olduğunu bilhassa OHAL sürecinde çok daha iyi anladık diye düşünüyorum. Bu bakımdan 24 Haziran ya bu sürecin devamı veya bir daha yaşanmaması anlamında çok önemlidir. Ülkenin ve milletin ikbal ve istikbalini kendi iktidarlarının devamında gören sakat bir anlayışın da önüne geçmek yine 24 Haziran ile mümkün olacaktır. Aksi halde OHAL gibi gayri hukuki bir süreçte yaşanan keyfi ve hukuksuz fiilleri meşru kılacak bir 24 Haziran kararı, ülkeyi, önümüzdeki yıllarda daha vahim bir durum ile karşı karşıya bırakacaktır. Bu aynı zamanda tek adam tek parti yönetiminin kabul ve tasvibi anlamına gelir ki, keyfiliğin ve hukuksuzluğun önüne geçmek mümkün olmaz. Hem denge ve denetimden azade böyle bir yönetim hem "nepotizm" hem de "despotizm" gibi iki netice vermesi kaçınılmazdır. Zira daha sistem gelmeden her iki halin de numunelerini çokça görmekteyiz.

  • Gündüz Alp

    25.4.2018 09:31:33

    Sayın Güleçyüz, toplumsal barış ve huzur, hürriyet ve adalet ancak hürriyetçi demokrat bir yönetimle mümkündür. OHAL, parlamenter demokrasiye vurulan darbelerin ve benzeri süreçlerin dayattığı antidemokratik bir uygulamadır ve katiyen barış ve huzur getirmez, hürriyetin ve adaletin teminatı olamaz. Merhum Demirel'in "dipçik ve yumrukla sağlanan huzur ve güven sağlıklı ve kalıcı olmaz" tespiti ve beyanının ne kadar doğru olduğunu uzunca bir zamandan bu yana yaşayarak görüyoruz. Getirildiğimiz noktada aksini söylemek mümkün mü? Ülkeyi yeniden geriye götürecek 1930 model bir yönetimi, bir takım aldatıcı beyan, tuzak ve hilelerle milleti kabule zorlamak ve üstelik bunu OHAL ortamında ve şartlarında yapmakla "hürriyetçi demokrasi getiriyoruz" demek inandırıcı ve gerçekçi midir? Hedefimiz hürriyetçi demokrasi, barış, huzur, adalet ise 24 Haziran gerçekten (nefsimiz ve neslimiz için) kaçırılmaması gereken bir fırsattır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı