Avrupa’da, özellikle İskandinav ülkelerinde zaman zaman tekrarlanan provokasyonların sonuncusu İsveç’te gerçekleşti.
Danimarkalı fanatik bir siyasetçi, Türkiye Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerimi yaktı.
Ardından Hollanda’da bir başka provokatör, benzer bir tahrik eylemine imza attı.
İsveç’teki olay için Başbakan “İfade özgürlüğü demokrasinin temel bir parçasıdır, ama yasal olan, her zaman uygun olan değildir. Birçok insan için kutsal olan kitapları yakmak son derece saygısız bir davranıştır” dedi.
Dışişleri Bakanı da tepkisini “İslamofobik provokasyonlar dehşet verici. İsveç geniş kapsamlı bir ifade özgürlüğüne sahiptir, ancak bu, İsveç hükümetinin veya benim (eylemde) belirtilen görüşleri desteklediğimiz anlamına gelmez” ifadeleriyle dile getirdi.
Ama bunlar yeterli değil. Bilhassa ifade özgürlüğünün kutsal değerlere saygısızlık ve hakaret için istismar edilmesine asla geçit verilmemeli ve müsaade edilmemeliydi.
İskandinav demokrasisinin dünyadaki en ileri demokrasilerden biri olduğu malûm.
Hürriyetlerin alabildiğine geniş olduğu da.
Bu noktada ahlak prensipleri başta olmak üzere birtakım fıtrî sınırlamalara ihtiyaç var.
Ve görünen o ki, İskandinav modeli bunu deneme-yanılma metoduyla öğrenecek.
Bu defaki provokasyon için adres olarak Türkiye Büyükelçiliğinin seçilmesi, İsveç ve Türkiye arasında “NATO süreci”nin devam ettiği bir konjonktürde ayrıca dikkat çekici.
Belli ki, Ankara’nın bazı iade taleplerinin Stockholm tarafından reddedilmesi üzerine yaşanan gerilimin bu olayla farklı bir düzlemde daha da tırmandırılması amaçlanıyor.’
Kur’an yakma provokasyonuna karşı gelişen tepkilerin seçim sürecinde siyasî maksatlarla kullanılması da işin başka bir ciheti.
Türkiye’nin AB’den büs bütün uzaklaştırılarak koparılması ve yanı sıra İslam dünyası ile Batının yine karşı karşıya getirilmesi de.
Müslümanlar “Kur’an’a saygısızlık ve saldırı” karşısında haklı bir infial ortaya koyarken, İslam âlemindeki yönetimlerin adalet, hukuk ve hürriyetler gibi konularda mukaddes kitabımızın verdiği çok önemli mesajlardan gayet uzak bir görüntü vermeleri ise son derece düşündürücü bir paradoks oluşturuyor.
Çare “doğru İslam”da.