17 Ekim’deki Said Nursî manşetimiz birilerini çok rahatsız etmiş ve tepkilerini farklı adreslerde açığa vurmuşlar. Biz de bunlara twitter ve facebook’ta şu cevapları verdik:
Sezgin Tanrıkulu’nun Said Nursî için söyledikleri Oda TV ve Aydınlık’a gündem olurken, Korkusuz yazarı Can Ataklı’yı da küplere bindirmiş.
Ataklı’ya: Said Nursî asla cumhuriyeti yok etmeye çalışmamış, tam tersine dindar bir cumhuriyetçi olarak bu kavramı samimiyetle savunmuştur.
Bediüzzaman’ın devrimlere bakışı için Said Nursî ve M. Kemal kitabımızın “Bedüzzaman ve devrimler” bölümüne bakılmalı (s. 47 vd).
CHP’nin milletle barışmasının yolu Said Nursî ile de barışmasından geçiyor. Bu noktada Sezgin Tanrıkulu’nun yaklaşımı son derece olumlu.
Sezgin Tanrıkulu’nun Said Nursî hakkındaki sözleri sebebiyle çileden çıkanlar arasına Sözcü yazarı Soner Yalçın da katılmış. Beter olsun.
Soner Yalçın’ın Said Nursî hakkındaki seviyesiz ve aşağılık iftiraları Kemalist tetikçi zihniyetin pespayeliğinin yeni ve zavallı bir örneği.
Rezil olmayı göze alarak, bir tek yazıya bunca uydurma, saçmalık, iftira, karalama ve hakaret sığdırmayı başaran Soner Yalçın’a bravo!
“Said Nursî 31 Mart’ta Divan-ı Harb-i Örfî’de yargılandı” deyip beraat ettiğini yazmamak gazetecilik değil, olsa olsa müfteri tetikçiliktir.
Bediüzzaman’a Denizli Mahkemesi’nde beraat kararı veren hâkimler için “müridleriydi” yakıştırması yapmak da bir başka pespayelik örneği...
Kaynak dahi göstermeden, desteksiz atış yap; uydurma ve iftiralarla çamur at; ondan sonra “gazeteciyim” diye ortalıkta gezin; olacak şey mi?
Gazeteci kılığındaki tetikçilerin “saçmalama özgürlüğü”ne karışmayız, bizi ilgilendirmez. Ama iftira ve çamur atmaya hiç kimsenin hakkı yok.
Resmî ideolojinin kadrolu ilahiyatçıları ve Kemalist tetikçiler Said Nursî’ye saldırmak için yine ittifak kurdular. Vız gelir tırıs gider.
Şimdiye kadar nice tetikçi müfteri geldi geçti; hepsi rezil rüsvay oldu ve artık esameleri bile okunmuyor. Said Nursî ise dim dik ayakta...
(Bugün devam edeceğimizi yazdığımız konu yarına kaldı.)