Diyanet İşleri Başkanı’nın Cuma hutbesiyle gündeme gelen konu için scope yayınımızda yaptığımız değerlendirmenin sonu:
Maalesef bu ahlâkî sapma Türkiye’ye de taşınıyor. Örgütlenmeler var. Bunu demokratik hak olarak savunanlar var. İslam tarihindeki, Asr-ı Saadetteki uygulamalara, hadis-i şeriflere ve onların yorumlarına baktığımızda gördüğümüz şey şudur: Bu sapma, tecrit edilmesi ve bugün bilim çevrelerinin de ifade ettiği üzere tedavisi gereken bir hastalıktır. Meselenin cezaî yaklaşımlar yerine, böyle bir hassasiyetle, bilimsel, pedagojik ve tıbbî yöntemlerle, terapi ve tedavi yaklaşımıyla ele alınması, üzerine gidilmesi lâzım.
Diyanet İşleri Başkanı, bilerek veya bilmeyerek böyle bir tartışmayı tetikledi. Bunu nerede yaptı? Cuma hutbesinde. O Cuma nasıl bir Cuma? Kimse Cuma’yı kılamıyor malûm sebeple, ama ‘temsilî Cuma’ diye birşeye başladılar. Evvela Saray Camii’nde. Bir defa, ‘temsilî Cuma’ garip. ‘Siz kılamıyorsunuz, ama biz sizin yerinize kılıyoruz’ mu demek istiyorlar? Ama bu kimsenin içine sinen birşey değil.
Peki, Ramazan’ın ilk Cuma hutbesi, böyle bir konunun gündeme taşınacağı bir platform mu olmalıydı? Ramazan’da konuşacağımız konular bunlar mı olmalıydı? Buna sebebiyet vermek ne derece doğru oldu? Hutbe başlığı ‘Ramazan sabır ve imtihan ayı.’ Ama altındaki ifadeler bu tartışmaya sebep oluyor. Oysa sabır ve imtihan ayı için söylenecek çok daha başka şeyler de var. Meselâ Üstad’ın Ramazan Risalesi’ndeki muhtevadan yola çıkarak bir hutbe hazırlansaydı çok daha istifadeli ve verimli olur; böyle gereksiz tartışmalara da sebebiyet verilmezdi.
Bir de hutbe ve vaazlarda genelde bu tarz arızalarla, günahlarla ilgisi olmayan insanlara bunlar söyleniyor. Bu kişiler zaten cami cemaati, böyle ahlâkî sapmalardan uzak insanlar. Yapmadıkları birşey üzerinden onları uyarmanın ne mantığı ve ne anlamı var?
Bu konuları toplumda yeni kutuplaşmalar meydana getirecek üslûplarla, ‘Sen din düşmanısın, sen laiklik aleyhtarısın’ gibi eskiden beri kullanılagelen şablonlarla gerilimi daha da tırmandırma vesilesi haline getirmek yerine Ramazan’da daha çok kenetlenmemiz, daha çok birbirimizi kucaklamamız, birbirimizi daha çok anlamaya çalışmamız lâzım.