OHAL’i bir defa daha uzatma prosedürü, tam da son uzatma süresinin biteceği gün işleme konuldu.
MGK ve Bakanlar Kurulu sırf bunun için aynı gün peş peşetoplandı ve uzatma tezkeresi ertesi gün Meclise getirilip “kabul” edildi.
Ancak bu süreçte, önceki uzatmalardan farklı garip haller yaşandı. Rutin takviminde toplanan bir önceki MGK’dan aylardır ilk defa bu yönde bir “tavsiye” kararı çıkmazken, geçen hafta yapılan Bakanlar Kurulunda da bu konu gündeme gelmedi.
Hükümet sözcüsünün açıklamalarında “OHAL uzatılacak” ifadesi yer almadı.
Derken, dört gün sonra medyaya servis edilen kaynağı meçhul bir haberle, OHAL için MGK ile Bakanlar Kurulunun toplanacağı ve ardından konunun Meclis gündemine geleceği belirtildi. Öyle de oldu.
MGK’nın da, Bakanlar Kurulunun da, TBMM’nin de iyiden iyiye işlevsiz hale geldiğini tekrar ortaya koyan bu tuhaf durum, çoktandır sorulan “Gerçekte ülkeyi kim yönetiyor?” sualini yeniden gündeme taşıdı.
“Tek adam” cevabı, cevap için yetmiyor.
Daha derin bir meseleyle karşı karşıyayız.
Adalet Bakanının OHAL’le ilgili son beyanları bunun çarpıcı örneği. “OHAL’de işten atılanlara itiraz hakkı yoktu” diyen Bakan Gül, kurdukları komisyonla itiraz, yargıya gitme ve işe dönme yolunu açtıklarını söylerken, “Bunu kim getirdi? Hükümetimiz. Çünkü bizim için hukuk ve adalet herşeyin başıdır” ifadelerini kullanıyor.
Kurdukları komisyonun ne menem bir “adalet” getirdiğini görüyoruz, o ayrı bir fasıl. Ama konumuzu doğrudan ilgilendiren husus, “OHAL’de itiraz hakkı yoktu” ifadesi.
Bakan bunu sanki OHAL’i kendi hükümetleri değil de, adeta “uzaydan inen başka birileri” ilan etmiş gibi bir eda ile söylüyor.
OHAL’in ilan edilme ve uzatılma süreçlerinde hükümetin gerçekte bir dahli yoksa, o zaman rejimin adını ona göre koyalım!!!
Bu beyanları, KHK’zede akademisyenlerden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun ifade ettiği ve 13.1.18 günü bu köşeye taşıyıp yorumladığımız “OHAL KHK’larını MİT hazırlıyor” sözüyle birlikte düşünürsek, olayın vahamet boyutunu çok daha iyi görürüz.
Dillerden düşmeyen millî idare ve demokrasi söylemleriyle geldiğimiz yer burası olmamalıydı. 24 Haziran’da buna son vermeliyiz.
***
- “Demokrasiyi, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri koruma” iddiasıyla getirilip bu değerlerin canına okuyan OHAL’in yine uzatılmasına cevabımızı, demokrasiye, hukuka, hak ve özgürlüklerimize gerçek anlamda sahip çıkma iradesiyle, 24 Haziran’da önümüze gelecek olan sandıkta verelim.
- 28 Şubatçılar dışarıda, OHAL’zedeler içeride - http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/28-subatcilar-disarida-ohal-zedeler-iceride_459452