"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ülkeyi kim yönetiyor?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
21 Nisan 2018, Cumartesi
OHAL’i bir defa daha uzatma prosedürü, tam da son uzatma süresinin biteceği gün işleme konuldu.

MGK ve Bakanlar Kurulu sırf bunun için aynı gün peş peşetoplandı ve uzatma tezkeresi ertesi gün Meclise getirilip “kabul” edildi.

Ancak bu süreçte, önceki uzatmalardan farklı garip haller yaşandı. Rutin takviminde toplanan bir önceki MGK’dan aylardır ilk defa bu yönde bir “tavsiye” kararı çıkmazken, geçen hafta yapılan Bakanlar Kurulunda da bu konu gündeme gelmedi.

Hükümet sözcüsünün açıklamalarında “OHAL uzatılacak” ifadesi yer almadı.

Derken, dört gün sonra medyaya servis edilen kaynağı meçhul bir haberle, OHAL için MGK ile Bakanlar Kurulunun toplanacağı ve ardından konunun Meclis gündemine geleceği belirtildi. Öyle de oldu.

MGK’nın da, Bakanlar Kurulunun da, TBMM’nin de iyiden iyiye işlevsiz hale geldiğini tekrar ortaya koyan bu tuhaf durum, çoktandır sorulan “Gerçekte ülkeyi kim yönetiyor?” sualini yeniden gündeme taşıdı. 

“Tek adam” cevabı, cevap için yetmiyor.

Daha derin bir meseleyle karşı karşıyayız.

Adalet Bakanının OHAL’le ilgili son beyanları bunun çarpıcı örneği. “OHAL’de işten atılanlara itiraz hakkı yoktu” diyen Bakan Gül, kurdukları komisyonla itiraz, yargıya gitme ve işe dönme yolunu açtıklarını söylerken, “Bunu kim getirdi? Hükümetimiz. Çünkü bizim için hukuk ve adalet herşeyin başıdır” ifadelerini kullanıyor.

Kurdukları komisyonun ne menem bir “adalet” getirdiğini görüyoruz, o ayrı bir fasıl. Ama konumuzu doğrudan ilgilendiren husus, “OHAL’de itiraz hakkı yoktu” ifadesi. 

Bakan bunu sanki OHAL’i kendi hükümetleri değil de, adeta “uzaydan inen başka birileri” ilan etmiş gibi bir eda ile söylüyor.

OHAL’in ilan edilme ve uzatılma süreçlerinde hükümetin gerçekte bir dahli yoksa, o zaman rejimin adını ona göre koyalım!!!

Bu beyanları, KHK’zede akademisyenlerden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun ifade ettiği ve 13.1.18 günü bu köşeye taşıyıp yorumladığımız “OHAL KHK’larını MİT hazırlıyor” sözüyle birlikte düşünürsek, olayın vahamet boyutunu çok daha iyi görürüz.

Dillerden düşmeyen millî idare ve demokrasi söylemleriyle geldiğimiz yer burası olmamalıydı. 24 Haziran’da buna son vermeliyiz.

***

- “Demokrasiyi, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri koruma” iddiasıyla getirilip bu değerlerin canına okuyan OHAL’in yine uzatılmasına cevabımızı, demokrasiye, hukuka, hak ve özgürlüklerimize gerçek anlamda sahip çıkma iradesiyle, 24 Haziran’da önümüze gelecek olan sandıkta verelim.

 

- 28 Şubatçılar dışarıda, OHAL’zedeler içeride - http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/28-subatcilar-disarida-ohal-zedeler-iceride_459452

 

Okunma Sayısı: 11360
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    21.4.2018 11:39:11

    Zaman zaman iktidar cehanından yapılan konuşmalara bakınca insan ister istemez "bunlar iktidarda değil mi?" sorusunu soruyor. 16 yıldır tek başına ülkeyi yöneten siyasal İslamcıların çıkış noktası ile geldiğimiz son nokta arasında inanılmaz tezatlar var. Tek tek saymaya kalksak satırlar yetmez. En vahimi de tam ve ileri hürriyetçi demokrasi dedikleri halde, yeni versiyon tek adamlık tek parti devletine gelmiş olmamızdır. İşte 24 Haziran seçimi bu açıdan hayati önemi haizdir. İktidar buna kendisi için "Kurtuluş Savaşının son halkası" dese de bizim için hürriyetçi demokrat Türkiye adına bir cehd ve gayret olacaktır. "Ülkeyi kim yönetiyor?" sorusu kadar "Ülke nasıl yönetiliyor?" veya "Ülke nasıl yönetilsin?" soruları da çok önemlidir. İkinci sualin cevabı 24 Haziran 2018'de sandıkta verilecektir. Ya tekçi, baskıcı, dayatmacı bir sistem yahut hürriyetçi demokrasi.

  • Gündüz Alp-2

    21.4.2018 10:49:15

    Siyasal İslamcı iktidarın niyet, maksat ve hedefi ne olursa olsun hatta bu seçimi "Kurtuluş Savaşının son halkası" olarak görseler de (ki kimi kimden kurtarıyorlar) biz millet fertleri olarak niyet, maksat ve hedefimiz; hür, medeni ve demokrat dünyada saygın, itibarlı ve güçlü bir hürriyetçi demokrat Türkiye'dir. Seçimi de "savaş" değil tam aksine toplumsal barış ve huzurumuz için teminat olarak görüyoruz. Anlaşılan o ki, 16 Nisan'ı din-iman meselesi yapan iktidar bu seçimi de Kurtuluş Savaşı argümanıyla bir "savaş" meselesi olarak halka takdim etmek istiyor. Barıştan çok savaşı dillendiren bir yönetim anlayışıyla, ülkeye kısa vadede hürriyetçi demokrasinin gelmesi zor görünmektedir. Ancak bu vadeyi kısaltmak bizim yani milletin elindedir. 24 Haziran bunun için de bir fırsattır. Siyasi, ekonomik ve toplumsal anlamda artçı depremlerin yaşandığı şu dönemin sonundaki olası büyük depremden korunmanın yolu da yine 24 Haziran seçimi olacaktır.

  • Gündüz Alp

    21.4.2018 10:27:14

    Sayın Güleçyüz, anlamlı, isabetli ve tam de bugün geldiğimiz noktada sorulacak çok güzel bir soru (hakikaten) : BU ÜLKEYİ KİM YÖNETİYOR? Malum, getirilmek istenen yeni versiyon tek adamlık sisteminin bahanelerinden birisi de çift başlılık idi değil mi? Ya şimdi? Kaç başlı olduğu bile belli olmayan tuhaf ve garip bir durumla karşı karşıyayız. İktidar mı muktedir yoksa küçük ortağımı yahut gizli bir başka ortak mı belli değil. Muhalif olmayan küçük muhalefet iktidar gibi iktidar da muhalefet gibi davranıyor. ark etme, çelişki ve tutarsızlık mevcut iktidarın sanki temel siyaset ilkesi haline geldi. OHAL ilanıyla temel hak ve hürriyetleri gasp ederek, yargı eliyle hukuku ve adaleti katlettikten sonra halka dönüp, güya adalet gelmiş gibi "Komisyon kurduk" demenin bir anlamı var mı? Ba'de harab'il Basra. 24 Haziran 2018 artık bu vahim gidişatın sonu ve son tarihi olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı