Cumhurbaşkanı Erdoğan “yeni anayasa ve başkanlık sistemi” ekseninde verdiği mesajları ısrarlı bir şekilde devam ettirirken, Bediüzzaman’ın “Eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl” sözüne de atıfta bulundu.
Ona göre, şimdiye kadar yaşanan bütün sıkıntı ve olumsuzlukların kaynağı olarak gösterdiği “iki veya çok başlılık” problemini sona erdirecek “sihirli değnek” başkanlık sistemi.
Ve artık Türkiye, iyice tıkanan eski sistemle yoluna devam edemez; yani eski hal muhal. Ya yeni hal olarak başkanlık sistemine geçip, Erdoğan’ın liderliğinde müthiş atılımlar yapacak, ya da izmihlâl, yani çöküş sürecine girecek...
Ya Erdoğan’ın başkanlığı, ya da çöküş!
Israrla söylediklerinden çıkan sonuç bu.
Başkanlık sisteminin artıları, eksileri, şartları, dünyadaki örnek uygulamaları... ayrı konu.
Ama Türkiye’nin kaderini tamamen bu sisteme ve dahası onun üzerinden şahsa bağlayan bir yaklaşımın kabul ve tasvibi mümkün mü?
Peki, Said Nursî’den aktardığı söz, gerek mana ve muhtevası, gerekse tarihteki bağlamı ve bugüne yönelik mesajı itibarıyla, Erdoğan’ın takdim ettiği çerçeveye uygun düşüyor mu?
Bunu anlamak için, yerinden bakalım.
Üstad Münazarat’ta, halifeye bağlılık ve Sultan 2. Abdülhamid’e muhabbet taassubuyla meşrutiyet hükümetine insafsızca hücum edenleri eleştirirken, onlara diyor ki: “Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz: İşte, eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl...”
Bunun üzerine muhatapları soruyor:
“Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mı? Eski hal olmayacak mı?”
Cevap, bir mukabil sualle geliyor:
“Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip yandırılırsa havaya savrulursa o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kabil mi?”
İtirazcılar, bu vurucu cevabın verdiği şokla bu defa sadece şunu sorabiliyorlar: “Neden?”
Cevap yine son derece veciz ve ikna edici:
“Zira eskiden bin adamdan yalnız onu mütenebbih (uyanmış) iken, istibdat o dehşetli kuvvetiyle karşısında duramadı, parçalandı. Şimdi istibdadın kuvveti binden bire indi; tenebbüh ve iltihab-ı ezhan (zihinlerin uyanıp parlaması) birden bine çıktı.” (Eski Said Eserleri, s. 233)
Bu ifadelerden çıkan sonuç gayet açık:
Üstadın “Eski hal muhal”den kastı tek adam rejimine kalıcı şekilde dönüşün imkânsızlığı.
“Yeni hal” de Meclis ve meşveret sistemi.
Bu olmadığı takdirde izmihlâl kaçınılmaz.
Erdoğan’ın “yeni hal” yorumu ise çok farklı.
* * *
tweet- Eğer 100 sene önceki Çanakkale müdafaasında o nesli kaybetmemiş olsaydık, sonrasında Kemalist devrimler bu kadar kolay yapılabilir miydi?