"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üç aylar ve zekât ibadeti

M. Ali KAYA
31 Mart 2018, Cumartesi 00:31
İbadetin kabul şartları vardır.

Bu şartlara uyulduğu taktirde ibadet kabul edilir. Aksi taktirde kişi sorumlu olmaz; ancak ibadetin sevabı ve uhrevî faidesini kazanamaz. Sadece sorumluluktan kurtulmuş olur.

Bu şartlar da “Niyet” “İhlâs” ve “Peygamberin Sünnetine uygun” olmasıdır.

Zekât ibadeti de böyledir.

**

Sekiz sınıfa zekât verilir. Başkalarına verilmez.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîmde “Zekât Allah’ın farz bir emri olarak ancak yoksulların, düşkünlerin, zekât memurlarının, müellefet-i kulûbün, hür olmak isteyen kölelerin, borçluların, fî-sebilillah Allah yolunda olanların ve yolcuların hakkıdır” (Tevbe Sûresi, 9:60.) buyurur.

Zekât memurları devletin görevlendirdiği kimselerdir. Günümüzde devlet zekât almadığı için memur da görevlendirilmiyor.

Müellefet-i kulûb ise “Kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenen gayr-i müslimlerdir. Hz. Ömer (ra) hilâfetinde kendi içtihadı ile bunu kaldırmış ve “Resulullah kalpleri ısındırmak için gayr-i müslimlere zekât veriyordu. Artık dinimiz güçlenmiştir. Müslüman olurlarsa ne âlâ, değilse bundan böyle size ihtiyacımız yoktur” demiştir. Sahabe ve cumhur-u ulema buna göre hükmetmişlerdir. Günümüzde bu sınıfa da zekât verilmez.

Hürriyete kavuşmak isteyen ve bu konuda efendileri ile anlaşan kölelere “mükatep” denmekte idi ve zekâtla hürriyetlerine kavuşturulurdu. Günümüzde kölelik olmadığı için bu sınıfa da zekât verilmez.

Borçlular ise bir felâkete uğrayarak borç altında kalanlardır. Yoksa haram ve israf yoluyla borca girenlere zekât verilmez. Borçluların da ellerindeki mallar borca kifayet ederse malları satılır ve borcu ödenir, yoksa zekât verilir. 

Eskiden ulaşım, haberleşme ve nakit gönderme imkânı olmadığı için gurbette parasız kalanlara zekât verilirdi. Günümüzde ise haberleşme havale imkânı olduğu için bu sınıfa da zekât verilmez. 

Sekiz sınıfın altısına günümüzde zekât verilemediğine göre kaldı iki sınıf:

Birincisi: Yoksullar ve düşkünler... Bunlar temel ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz olanlardır.

İkincisi: Fisebilillah Allah yolunda Allah’ın dini yücelsin diye çalışanlardır. 

Bunlar da ikiye ayrılmaktadır: 

Birincisi, Allah için ilime çalışanlar. Bunlar ilmiye sınıfıdır. İlim müesseselerine, talebelere ve talebelere harcanmak üzere talebe yurtlarına, vakıflara zekât verilir. Talebelerin her nevi ihtiyaçları vakıf ve okul tarafından karşılanır. Peygamberimiz (asm) “Ashab-ı Suffe”nin ihtiyaçlarını böyle görüyordu.

İkincisi, Allah yolunda Allah’ın dini yücelmesi için savaşan askerlerin her nevi ihtiyacını karşılamak üzere zekât verilir. Ancak günümüzde askerlerin ihtiyaçları devlet tarafından milletin vergileri ile karşılandığı için zekâta muhtaç değillerdir. Hem artık “Laiklik” “Din ve Vicdan Hürriyeti” devletler tarafından kabul edildiği için hiçbir devlet dinle savaşmadığı gibi, din için de savaş yapılmamaktadır. Savaşlar daha çok siyasî ve ekonomik amaçlarla yapılmaktadır. Bu durumda da günümüz savaşları dinî cihad olmaktan uzaktır. Dolayısıyla “Fisebilillah” kavramı dışında kalmaktadır. Siyasiler de dini kendi amaçlarına göre kullanmaktadırlar. 

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri zamanımızda “Maddî kılıç kınına girmiştir. Bu zamanda cihad manevidir” hükmünü vermiştir. Bu durumda “Fisebilillah” yani, Allah yolunda çalışanlara zekâtla yardım etmek için Allah rızasını esas alan, Allah’ın dinini yüceltmeye çalışanlar aranıp bulunmalı ve onlara Allah’ın emri olan zekâtla yardım edilmelidir. 

Bunlar kimlerdir?

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de bunları şöyle vasıflandırır: “O kimseler ki kendilerini Allah yoluna adamışlardır. İzzetli ve iffetli olduklarından dolayı ihtiyaç içinde oldukları bilinmez ve onlar izzetlerinden yüzsüzlük ederek istemezler.” (Bakara Suresi, 2:273.) 

İşte zekâtı hak edenler bunlardır. Zekât ibadetinin kabulü için gerekli olan “Niyet” “İhlâs” ve “Sünnete uygunluk” günümüzde ancak zekâtı bu sınıfa vermekle gerçekleşir. Bu durumda zekâtı yerine ulaşmasından dolayı Allah’ın rızası ve bire bin uhrevî mükâfat hak edilmiş olur.

**

Günümüzün “Manevî cihadı” olan “İman hizmeti”ni ve siyasî ve içtimai hayatta “Emr-i maruf ve nehy-i ani’l-münker” görevini Yeni Asya’dan daha güzel şekilde yapan var mıdır? 

Öyle ise zekât ile yardımcı olmak her mü’minin vazifesidir.

Okunma Sayısı: 3217
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı