"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kabir âlemlerinden gerçek haberler

Mehtap Yıldırım Yükselten
19 Nisan 2018, Perşembe 01:30
Ölüm ve ölüm sonrası, neredeyse her bilim dalını meşgul eden önemli bir konudur.

Bugün yapılan bilimsel araştırmalar da bunu göstermektedir. Öldükten sonra ne olacağını merak eden bilim insanları bugün NDE (Near Death Experience) yani, ‘Ölüme Yakın Deneyimler’ adı altında araştırma merkezleri ve vakıflar kuruyorlar. Bu araştırmaların bir kısmı, klinik olarak ölmüş, ama bir müddet sonra tekrar hayata döndürülen hastaların söylediklerine dayalı varsayımlardır. Bir kısmı ise, aralarında profesör ve doktorların da bulunduğu, bir grup gönüllü insanın hayatını tehlikeye atarak, kısa bir süreliğine cihazlara bağlı olarak ölümü denemeye çalışması ve tekrar hayata döndürülmesinden ibarettir. 

Her iki hâlde de, tekrar dünya hayatına dönme söz konusu olduğuna göre bu araştırmalara ne kadar itibar edilebilir? Hayata dönüldüğüne göre ölümü yaşamış sayılabilir mi? Öte yandan ”keşfe’l kubur” denilen, kabirleri müşahede edebilen, vefat edenlerin hallerini gören, kalp gözü açık zatlar vardır. Bunlar, başta Peygamber Efendimiz (asm) olmak üzere, bazı evliyalar ve ehl-i keşiflerdir. 

Peygamber Efendimiz (asm) iki kabrin yanından geçerken müteessir olur: “Bunlardan biri idrar sıçramasından sakınmadığı için, diğeri ise, Müslümanlar arasında söz taşıdığı için, kabir azabı çekiyorlar” buyurur. İki yeşil dal alarak kabirlerin üzerine diker. “Bunlar yeşil kaldıkça, azaplarının hafiflemesini Cenâb-ı Allah’tan umuyorum” diye duâ eder. Peygamber Efendimiz’in (asm) hayatında, vefat edenlerin hallerini gördüğüne dair daha birçok örnek vardır. 

Kabir âleminde yaşananları temâşa eden zatlardan biri de Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’dir. 1. Dünya Savaşı’nda şehit olan yeğeni Ubeyd için çok üzülür; ancak manevî âlemlerin perdeleri aralanıp ona hakikat gösterilir. Sevgili yeğeni Ubeyd, yer altında güzel bir menzil yapmış, öldüğünü bilmiyordur. Şehitlerin diğer vefat edenlerden farkı, öldüğünü bilmemesi ve daha güzel bir hayat tabakasında yaşamasıdır. 

Başka bir hadise de; Bediüzzaman Hazretlerinin Arapça gramer ilmi ile meşgulken vefat eden talebesi ilgili anlattığıdır. Buna göre; talebesi defnedilince Münker ve Nekir gelir: “Men Rabbüke?” (Rabbin kimdir?) diye sorar. Talebe, kendini medresede, Münker ve Nekir’i de ona soru soran hocalarından zanneder ve: “Men mübtedâ, Rabbüke onun haberidir. Bu kolaydır, bana daha zor bir soru sorun” diyerek hem melekleri tebessüme getirir, hem de Allah’ın rahmetini celb eder. 

Bir başka örnek de, Denizli Mahkemesi sırasında, Bediüzzaman’ın yerine kendi hayatını feda eden Hafız Ali (ra) olmuştur. Onun vefatı da Üstadı müteessir eder ve yine kabir âlemlerinin perdeleri aralanır. Hafız Ali’yi şehitler mertebesinde, Münker ve Nekir’e Meyve Risalesi’nin hakikatleriyle cevaplar verdiğini ve Risale-i Nur ilmiyle meşgul olmaya devam ettiğini görür. Bunlar gibi, bize ölüm sonrasından haber veren kaynaklar çoktur. Bunları yeri geldikçe başka yazılarımızda da hatırlar ve hatırlatırız inşaallah.      

İnsanoğlu daima, ölümden sonra ne olacağını merak eder, araştırır. Bu da onun fıtraten ebedî yaşama arzusunun tezahürüdür.

Okunma Sayısı: 4156
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı