"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman Hazretlerinin çok yönlü bir talebesi

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
02 Nisan 2015, Perşembe
Vefatının 44. yılında rahmetle yâd ediyoruz

Bazı insanların öne çıkan hususiyetleri fazlaca olabilir. Bunu ‘çok yönlü’ olarak da tarif ederiz.

Merhum Zübeyir Gündüzalp de çok yönlü bir şahsiyetti. Bu hususiyetini, hayatta iken onunla arkadaşlık yapan bir çok kimseden dinleyenlerdeniz.

Zübeyir Gündüzalp, 1920 yılında Konya’ya bağlı Ermenek ilçesinde dünyaya geldi. Aslı Kafkas kökenli bir ailenin çocuğudur. Uzun yıllar devlet memurluğunda bulundu. PTT’de memur iken, Bediüzzaman Hazretlerini Konya’da duydu, araştırdı ve tanıdı.

Bediüzzaman ve eserlerine karşı 1945 yılında sıcak bir alâkadarlık duydu. İlgisini çekti, içine merak düştü. Üstad’a hasret duydu. İçindeki bu hasret duygusu, yüreğinde kor bir ateşe dönmüş olmalı ki, 1946 yılında Bediüzzaman’ı bizzat görmek adına Emirdağı’na gitmek için yollara düştü ve gitti.

ÜSTADI İLK ZİYARETİ

Hazret-i Üstad’ı ilk gördüğünde, manidar bir ruh haleti içinde olan Zübeyir Gündüzalp, bu ilk ziyaretinde “heyecanından tirtir titrer ve mütemadiyen gözyaşlarını tutamayarak ağlar. Üstad ‘Keçeli neden ağlıyorsun?’ diye onu bağrına basıp duâ eder. Sonra, Üstadın ikazı üzerine dışarıya çıkıp yüzünü gözünü yıkayarak Üstadın huzuruna tekrar kabul edilir. Ayrılık zamanı gelince, Zübeyir Gündüzalp, Üstadına ‘Memuriyetten ayrılıp yanınızda hizmet etmek istiyorum’ demiş. Bediüzzaman bu fedakârlığa çok memnun olmuş, cevaben ‘Vazifene devam et, Konya’da daha çok hizmet edersin. İnşaallah ileride alırım seni yanıma’ demiş.1

KENDİ KENDİNİ ŞİKÂYET ETMESİ

Zübeyir Gündüzalp, artık Üstadı için yaşamayı kabullenmişti. Üstad hasret ve iştiyakı, onu Üstadına kavuşması için kendi kendini ihbar etmeye kadar götürmüştü. Meselâ, “Konya’nın Beyşehir postanesinde memurluk yaparken, o zaman Bediüzzaman Hazretleri Afyon hapsindeydi. Zübeyir Gündüzalp, kendisini polislere ihbar ediyor: ‘Beyşehir postanesinde Ziver [resmî ismi Ziver’di] adında bir memur var, kendisi Nurcudur. Onu neden tutuklamıyorsunuz?’ diye bir mektup yazar. Mektubun altına kendi imzasını atar. Bunun üzerine Zübeyir Gündüzalp tutuklanır ve hapse atılır, Bediüzzaman’la birlikte Afyon hapsinde kalır.”2

GAZETELERE KARŞI CEVAPLAR YAZMASI

Zübeyir Gündüzalp’ın Afyon hapsindeki ilk mahkûmiyeti de böyle başlar. On sekiz gün hapiste kalır, ardından takipsizlik sonucu tahliye olur. Afyon hapsinden tahliye olan Zübeyir Gündüzalp, Afyon’dan ayrılmaz, adeta oraya post serer. Bu arada Üstadının dışarıdaki lüzumlu işlerini, kitap gönderme, getirme işini ve evrak ve avukatlarla görüşme vesaire işlerini, aynı zamanda o sıralar Üstadın aleyhinde gizli tahriklerle yazı yazmaya başlayan mahallî ve umumî gazetelere karşı cevap yazma gibi işleri de yürütür.”3

Dışarıda sıkıldığını söyleyen Gündüzalp “Mahkeme esnasında Ceylan’a sormuştu: ‘Ben böyle dışarıda sizlerden ayrı sıkılıyorum. Nasıl yapayım da ben de içeri gireyim?’ Ceylan ‘Sert bir müdafaa yap’ demişti. O zamanlar Zübeyir gayr-i mevkuf mahkeme altındaydı. Neticede o da içeri alındı.”4

VASIFLARI

Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine kendini adayan Zübeyir Gündüzalp’ın temayüz etmiş bir çok güzel vasfı bulunmaktaydı. En önemli hususiyetlerinden başta geleni, Üstadına son derece sadakat içinde bağlılığıydı. Bir ifadesinde der ki:

“Kardeşlerim, bir gün hizmete zarar verirsem sizlere vasiyetim olsun, bana bir iğne vurun hayatıma son verin. Size hakkımı helâl ediyorum.”5

Yine bir başka ifadesinde ise, “Üstadım Bediüzzaman için hançerle parçalanırsam etrafa sıçrayacak kanların, Risale-i Nur yazmasını Rabbimden niyaz ediyorum”6 der.

BİR HATIRA

1951 yılında postanede memurluk yaparken, Zübeyir Gündüzalp’ın mesai arkadaşı olan Turgutlu doğumlu Cafer Çim, Zübeyir Gündüzalp’ın ahlâkı konusunda 31 Mart 2002 tarihli Yeni Asya gazetesinde şunları anlatmıştı:

“Zübeyir Gündüzalp’ın ahlâkı beni çok etkilemişti. Kendisi daima Risale-i Nur’la meşgul olurdu. Postanede dahi risale yazıyordu. Ve Bediüzzaman Hazretlerinin en sadık ve fedakâr talebesidir.”

YANILMADI, YANILTMADI

Temayüz etmiş bir çok güzel hususiyeti içinde kahramanlığı, alperenliği, fedakârlığı ve feragatı öne çıkmakla birlikte, bir diğer hususiyeti de dâvâya hizmette istikameti daima muhafaza etmiş olmasıydı. Üstadı ve Nurları ondan öğrenenler hiç yanılmadı ve yanıltmadı.7

ÜSTADA HİZMET YILLARI

Nur’un satıraralarındaki bir mektupta Hazret-i Üstadın “Bana merhum biraderzadem Abdurrahman yerine verilmiş diye mânevî ihtar aldım” (Şuâlar) dediği merhum Zübeyir Gündüzalp’in Üstad Hazretlerine ilk hizmet yılları 1948 yılında başlar. Bunun bir buçuk sene olanı hariç, Üstad Hazretlerinin vefatına kadar devam eder. Toplam on bir buçuk sene Hazret-i Üstada hizmette bulunur.

NEŞRİYATA DAİR HİZMETLERİ

Neşriyat konusunda ona bir gün “Niçin gazete ile meşgul oluyorsun?” diye soranlara mukabil, Üstadın hizmetkârlarından merhum Bayram Yüksel, Zübeyir Gündüzalp’in verdiği cevabı şöyle aktarır:

“Meselâ İttihad gazetesi çıktığında Zübeyir Ağabey, Galata Köprüsünde gazete satmıştı. Ankara’ya geldiğinde ‘Niye böyle yapıyorsun, sen gazeteci mi oldun? Ne lüzum var da gazeteyle meşgul oluyorsun?…’ diye haddim olmayarak darılmıştım. Çok üzüldü, ‘Haklısın ama Üstadı ve Risale-i Nur’u ne ile tanıtacağız? Üstadımız bize gazete okutturmuyor muydu? Üstad sağcı neşriyatı takip etmiyor muydu? Gazeteciliğin on seyyiesi olursa, yüz hasenesi olur. Bu iyi bir meslek değil, gazetecilikte insan kendini harcar, çok zor bir meslek. Ben bunlara mani olamam. Üstadı dünyaya ilân edeceğim, dünyaya tanıtacağım diye bu tehlikeye atılıyorlar. Bizler aleyhinde olmayalım. Ben bunları teşfik için gazete zattım’ demişti.”8

Çok yönlü bir şahsiyet olan merhum Zübeyir Gündüzalp’ın Kutsî Nur hizmeti içinde Üstad Hazretlerinden aldığı derslere binaen bıraktığı ölçüler birer rehber mahiyetini arz etmektedir.

Merhumun vefatının 44. sene-i devriyesi münasebetiyle rahmet ve mağfiretle yad edyor, Cenâb-ı Hak’tan, Aziz Üstadımızın ve onun şefaatlerine nail olmamızı  diliyoruz..

Dipnotlar:

1- Yolumuzu Aydınlatan Işık, s. 111.
2- Yeni Asya gazetesi, 31 Mart 2002.
3- Mufassal Tarihçe-i Hayat, s. 1388.
4- Son Şahitler, c. 2, s. 385.
5- Yeni Asya gazetesi, Vefatının 26. yılı yazısından.
6- Şuâlar, s. 458.
7- Yeni Asya gazetesi, 4 Ocak 1998.
8- N. Şahiner, Son Şahitler, Nesil Yay., İstanbul-2004, c. 3, s. 107.

Okunma Sayısı: 5635
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı