Okullar, yarıyıl tatiline girmiş, biraz olsun rahatlamıştık. Bu kısmî, rahatlamadan istifade ile, Eskişehir’e Üstad’ın kaldığı yerleri ziyaret amacıyla yolculuğa revan olmuştum..
1935 yılında bir çok talebesiyle, Eskişehir hapsine gönderilen Hazret-i Üstad, bu hapiste onbir ay gibi bir zaman geçirmiştir.
Eskişehir’e vasıl olduktan sonra, ilk uğrak yerim o hapishanenin bulunduğu mekâna gitmek olmuştu. Karşısında bulunan lise mektebinin önünde durarak geçen yılları tahattürle yetinmiştim..
Ardı sıra, Üstad’ın "bir Cuma günü" namaz kıldığı Akcami’ye gidip, namazlarımızı eda edip, ruhuna Fatihalar yolladık.
Daha sonra da, Odunpazarı semtinde kaldığı mekâna gitmiş, görmüş, fakat kapalı olduğundan içeriye girememiştik.
Hazret-i Üstadı'ın, mübarek ruhuna Fatihalara vesile olması adına, Risalelerdeki bu mekânla alâkalı bir anekdotu paylaşmakla yetiniyoruz.
Şöyleki;
“Bir zaman, Eskişehir Hapishanesi’nin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramı’nda oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat’î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım.”
(Meyve Risalesi: 3. Mesele)