Bediüzzaman Hazretlerinin”Nur şakirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lazımdır”1 sözüyle başlamıştı nurani sohbetimiz, Kadir Tuncay Ağabey’le.
Üstad’ımızın bu emrine mukabil, İznik’te bir dershane açılması yönündeki çırpınışlarımız devam ederken, bize”Olur inşallah kardeşim, niyetini halis tut, gayretlerinizi artırın, ben temeli atılınca, maddi ve manevi yardımlarda bulunurum”demiş, bizlere şevk, heyecan ve ihlas içinde hizmete devam etmemizi tavsiye etmişti.
Daha sonra başta Gemlik cemaatı ,özellikle ,Tevfik Ağabeyin gayretleri ve çevreninde yardımları, ve Kadir ağabeyin de katkısı sonucu tamamlanan Nur mekanına, Kadir Ağabey, yapılan bölge toplantısının yanısıra, sair zamanlarda birkaç defa gelmiş, Nur’ların o engin havasını hep birlikte solumuştuk.
Ehl-i hizmet Ağabeylerin âni vefatı, insan ruhu üzerinde, şiddetli tesirlere sebebiyet vermektedir. Kadir Ağabeyin vefat haberi de öyle oldu, vefat haberini ilk aldığımızda. ”İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn”demiş, emr-i ilahiye karşı, boynumuzun bükük olduğunu, Kadir ağabeye rahmet niyazlarımız içinde tahattür etmiştik.
Üstadımız Bediüzzaman, “Risale-i Nur’un şakirtlerine iki mühim neticeyi kazandırdığını; biri: Kabre iman ile girmek, diğeri: Haberimiz olmadan Nur dairesinde takarrur eden (yerleşen) şirket-i maneviye-i uhreviye düsturu ile, bütün Nur Talebelerin manevî kazançlarına ortak olmak olduğunu ifade eder. 2
Van’da, annemizin rahatsızlığı dolayısıyla, Van seyahatı nedeniyle cenazesine katılamamıştık..
Kutsi nur yolunda, ehl-i hizmet bir ağabeyimiz olan kadir Ağabey’e Allah’tan rahmet diler, ruhuna fatihe ve rahmetlere vesile olması adına, Nur’un satıraralarında, ölüm gerçeğiyle alakalı bir anekdotu paylaşmakla yetiniyoruz:
“Ticaret ve memuriyet için, mühim vazifelerle bu dâr-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insanlar, ticaretlerini yapıp, vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmam ettikten sonra, yine onları gönderen Hâlık-ı Zülcelâllerine dönecekler ve Mevlâ-yı Kerîmlerine kavuşacaklar.
Yani, bu dâr-ı fâniden gidip dâr-ı bâkide huzur-u Kibriyâya müşerref olacaklar. Yani, esbab dağdağasından ve vesâitin karanlık perdelerinden kurtulup, Rabb-i Rahîmlerine, makarr-ı saltanat-ı ebedîsinde perdesiz kavuşacaklar. Doğrudan doğruya, herkes, kendi Hâlıkı ve Mâbudu ve Rabbi ve Seyyidi ve Mâliki kim olduğunu bilecek ve bulacaklar.”3
Cenab-ı hak, rahmetiyle muamele eylesin ve geride kalanlara sabr-ı cemil versin inşallah..
Dipnotlar:
1- Hizmet Rehberi:s,111., 2-Kastamonu Lâhikası, yeni tanzim, s. 383., 3-Mektubat.Yeni Asya Naşr;s,384