Eğitimin, bütün insanlar ve sair varlıklar üzerindeki etkisini bilmeyen, kavramayan ve anlamayan yoktur diyebiliriz.
Bu ehemmiyete binaen, eğitim unsuru bağlamında bazen de muhtelif suallerle de muhatap olunur. Denilir ki, nasıl bir eğitim? Hangi projelere dayalı olan eğitim daha sağlıklıdır? Eğitimi oluşturan kaide ve kuralların menbaını teşkil eden kaynaklar nelerdir? Ve hangi usûl ve esaslara bağlıdırlar?
Bu sualler ışığında eğitim denen unsur, tartışmaya açık bir vaziyet arz eder. Şu da bir gerçektir ki, eğitimin önemine binaen bu unsur, başta insanı, sonra yönetimleri ve insanlara yön veren kurum ve kuruluşları ve hatta toplumlarda öne çıkanları daha çok alâkadar eder.
Onun içindir ki, milletler yönetim açısından kendilerine hâkim zihniyet; o millet ve devlet mabeyninde bir takım hususiyetleriyle tanınan kişiler, eğitim konusunu öne alarak toplumları şekillendirmeye çalışmışlardır.
Bizim ülkemizde de aynı minval üzere hareketi esas almıştır. Ülkemizin zor günlerden geçtiği ve adına kurtuluş günleri veya İstiklâl Mücadelesi hengâmında, ülkemizi ve insanımıza yön veren şahıs-şahıslar eğitim unsurunu kendilerince çok iyi kavrayıp kullanmak yoluyla hareketi esas almışlardır.
Bediüzzaman Hazretleri bu noktadan da, konuyu gündeme getirerek bu hususun varlığındaki hareket noktalarına dikkat çekerek, şahıs-şahısların eğitim unsuru ile yapılanları deşifre eder ve derki;
“Çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip, tamimine çalışır.” (Şuâlar, 5. Şuâ)
Mesleği, esas itibariyle tahribat olan malûm zihniyet, bu menfur emel ve arzusu ile hareketi esas alır ve eğitim yoluyla tahribatın en fazla eğitimle olmasına sebebiyet verir. Ülkemizde eğitimi her yönüyle tartışırken, tahribatın en fazla olduğu eğitim sistemini bütünüyle tartışmak elzemdir. Çünkü, eğitimde esas problem, mezkûr faaliyetlerle şekillendiğinden, mevcut eğitim sisteminde bu hususları konuşmak lâzımdır. Eğitimde asıl problem burada yatmaktadır.
Eğitim yoluyla yapılan tahribat, millete tabiri caizse “Altın kab içinde şarap ikramı” şeklinde sunulmuştur. Bizim değerlerimizde, bu maksatla kullanılan kab, dış görünüşünün cazipliği, şarabı helâl ve meşrû kılmaktan uzaktır. Cazip hale getirilen plan ve programlar, süse ve gösterişe dayalı faaliyetlerle, insanımızın sadece dış görünüşü ile maddî yönüne hitap etmeyi esas alan, fakat muhtevası boş bir bilgi ve öğretinin insanı nereye kadar götüreceği izahtan varestedir.
Eğitimi dizayn etme faaliyetlerinde esas olan ruh unsuru rafa kaldırılmış, yerine sadece şekilcilikle var olan, ilim-irfandan yoksun bir sistem hazır hale getirilmiştir. Bu acı durumu meydana getirenlerin tek hareket noktası münafıkane bir tarzı benimseme yoluyla olmuştur. Yani, aldatarak iş görülmüştür. Aldatmak ve münafıkane tarzın bir versiyonu da ”Hoşgelişler” olmuştur. Bütün sıkıntılar bu noktalarda düğümlenmiştir. Çözümü ise, eğitimde medeniyet fenleri ile, din ilimlerinin mezcidir.
PAYLAŞIM; Bir yılın eğitimce değerlendirilmesi
Bu geçmiş yılın (2014) eğitimle alâkalı değerlendirmesini, mevcut eğitim sistemi, “Bu su öyle akar, siz de böyle bakar” anlayışıyla özdeşlendiğinden, fazla söze gerek yok diyor, yılın eğitimce değerlendirilmesini bir yıl erteliyoruz.
-Bediüzzaman Hazretleri ve onun yakın dostu Mehmed Âkif’e hakaret ederek milyonların nefretini celbeden edepten yoksun, yazara (!) binler nefret, diyor şiddetle kınıyorum. Ağzını temizleyebilecek mi?