"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğitim sistemi can çekişiyor

Naci TEPİR
18 Mayıs 2017, Perşembe
YANLIŞTA ISRAR ARTIK YETER -92-

Bu günkü eğitimin temeli, ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Hükümeti zamanında atılmıştır. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduktan (24 Nisan 1920) sonra, 16 Temmuz 1921 günü bir “İlmi Heyet Toplantısı” yapılmıştır.

Bu toplantıda, ülkenin kuruluşunda en önemli tesirin ilmi tedrisatla, yani eğitim ve öğretimle mümkün olacağı görüşünde birleşildi. Buraya kadar iyi! Asıl gaye ise tatbikatlarda ortaya çıkacaktır! 3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu) ile medrese eğitimine son verilmiştir. Böylece eğitim sistemine ilk dinamit konmuş oldu! Halbuki medreseler, kendi bünyemizden doğan, maddî ve manevî değerlerimizle yoğrulup, asırlarca gelişerek dünya çapında göz kamaştıracak bir şekilde faaliyet göstermiş çok kıymetli eğitim müesseseleriydi. Bunun en bariz isbatı, isimleri ciltlerle kitaplara sığmayacak kadar çok âlim, san’atkâr ve idareci yetiştirmiş olmalarıdır. Peki, bu hazır ve bin senelik sistem niçin kapatıldı? Yerine, daha faydalı bir sistem mi kuruldu? Heyhat! 

Medreselerin kapatılmasından sonra eğitim ve öğretim çalışmaları genel olarak üç kısımda geliştirilmiştir. Bunlar başlıca; (1) Köy eğitimi, (2) Teknik eğitim ve (3) Halk eğitimidir. Bütün bu gelişmeler, daha önceden hazırlanmış plan doğrultusunda seyrediyordu. Bu plan da milletimizi İslâmiyet’ten, örf ve âdetlerinden soyutlamak, yani bin yıllık mazisinden koparmak düşüncesinden kaynaklanıyordu! Maziden kasıt ise; bütün dünyaya ışık tutan ve bu günkü medeniyetin gelişmesini sağlayan İslâmiyet ve ona dayalı olan hayat tarzından başka bir şey değildi. Maziden koparmanın yolu olarak da Köy Eğitimi ile Halk Eğitimi usûlü benimsenmiştir. Böylece köydeki ve şehirdeki vatandaşların daha çok kontrol altında, ahlâk ve maneviyattan uzak olarak şekillendirilmesi plânlanmıştır.

Köy Eğitimi

1936’da Maarif vekili Saffet Arıkan’ın zamanında köy halkına pratik bilgi vermek ve Köy eğitmeni yetiştirmeye matuf bir proje tatbikata konur. Buna göre askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, yetiştirilip köylere gönderilir. Görünürdeki gaye, köye hem bir öğretmen hem de modern üretim malzemesi ve tarım usûlleri temin etmek, eğitimin malî yükünü hafifletmekti. İsmail Hakkı Tonguç zamanında 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan kanunlarla da köye eğitmen yetiştirme yaygınlaştırılır. Daha sonra “Köy Enstitüleri” kurulur. Bu okullara beş yıllık ilkokulu bitirenler kaydedilir. Bu okullarda yetişenler, köylerinde halk arasında ve derslerde resmen dinsizlik ve ahlâksızlık propagandası yapmakta idiler. Bunlar aynı zamanda o günkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin birer militanı idi. Böylece halkın din ve ahlâk konusunda yozlaşmasında büyük rol oynamışlardır! Bu menfi gelişmelerle ilgili ve ancak kitaplara sığacak kadar çok sayıda tüyler ürpertici örnekler hâlâ yaşayagelmektedir!

Buralardan yetişen Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Fakir Baykurt ve Mahmut Makal gibi yazarlar, yazdıkları eserlerde açıkça komünizm ve ahlâksızlık propagandası yapmışlardır!

Dinsizlik ve ahlâksızlık eğitiminin baş mimarlarından Rus asıllı İsmail Hakkı Tonguç ile Millî Eğitim eski Bakanlarından Hasan Ali Yücel, aynı zamanda bu zararlı müesseselerin kurucularıdır!

Köy Enstitüleri, 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti Hükümeti zamanında kapatılmak zorunda kalınmıştır. Birer fesat yuvası haline gelen bu müesseselerin kapatılmasına halkımız çok sevinmiştir! Fakat, ne var ki, eğitimde köklü bir iyileştirmeye gidilememiştir! 

Halk Eğitimi 

Şehirlerde açılan halkevlerine kadın ve erkek vatandaşlarımızı toplayarak, haremlik–selâmlık âdetiyle mahremiyet duygularının köreltilmesi, dolayısıyla dinden ve ahlâktan uzaklaştırılması planlanmıştır! 

Velhasıl insanın gerçek yapısıyla uyuşmayan, birilerinin heveslerine göre, militarist zihniyetle tepeden inme yapılan eğitim, eğitim değildir ve tutmaz da! Bunun en canlı örneği, 90 seneye yakın bir zamandan beri ülkemizde tatbik edilen bu sistem, ülkemizin yüzünü ak eden ve insanlığa ışık tutan kaç tane ilim adamı, hatırı sayılı lider yetiştirmiştir? Aksine darbecileri, Balyozcuları, Ergenekoncuları, PKK ile işbirlikçiliği ve casuslukla ittiham edilen ordu mensuplarını yetiştiren bu eğitim sistemi değil mi? O halde niçin yanlışta ısrar ediliyor? Bu daha ne zamana kadar sürecek? Ülkenin bir 90 sene daha zaman kaybetmeye tahammülü yoktur? Bu ciddî mesele, geçiştirmeye gelmez! 

Okunma Sayısı: 1642
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı