Bir hemşerim bundan yaklaşık 35 sene önce, Almanya’da tanıştığı bir arkadaşını İstanbul’da gezdirirken, bazı durumlar karşısında çok şaşkınlık geçirdiğini görür. Ayrıca, muhatap olduğu sorularına da tatminkâr cevap vermekte hayli zorlanır.
Bir gün Beyazıt’ta gezerlerken İstanbul Üniversitesi merkez binası ana giriş kapısının üzerinde Kur’ân yazısıyla yazılı olan Fetih Sûresi’nin “Muhakkak ki biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik” mealindeki âyet bu misafirin dikkatini çeker. Sonra dönüp arkadaşına sorar; “Buraya ne yazıyor?” Arkadaşı mahcup bir şekilde “Maalesef, bilmiyorum” diye cevap verir. O ise şu mühim tesbitte bulunur ve sorar:
“Bu nasıl bir şey, bu kapıdan girenler, bu yazıyı bilmiyorlar; bu yazıyı bilenler de bu kapıdan giremiyorlar!”
İşte, uzun yıllar tatbik edilen eğitim sistemi ile gelinen nokta!
Çok yerinde bir tesbitte bulunan bu Alman misafir ne bilsin ki, bin yıl Kur’ân’ın ve İslâm’ın bayraktarlığını yapmış, medeniyette dünyaya örnek olmuş şanlı bir ecdadın torunlarına, temel kitabı olan Kur’ân’ı okumak ve öğretmek bir zamanlar yasak edilmişti! Bir günde yapılan bir alfabe değişikliğiyle de bütün bir millet okuma yazma bilmeyen ümmi durumuna düşürülmüştü! Uzun yıllar devam eden bu yasak kalktıktan sonra da Kur’ân-ı Kerîm, İmam Hatip Okulları dışında devlet okullarında kasıtlı olarak okutulmamıştır. Sadece halkımızın kendi özel çabalarıyla okutulagelmiştir. Bu ise, rejimin bir lütfu değil, halkımızın Kur’ân-ı Kerîm’e gerçek mânâda sahip çıkıp, ısrarlı çabaları sayesinde olmuştur.
BAŞINDAN SAVMA
Halkımızın inancı gereği şiddetle ihtiyaç duyduğu ve temel hakkı olan kendi çocuklarına Kur’ân öğretilmesine devlet bigâne kalamaz! Son zamanlarda başından savma kabilinden, sadece yaz tatilinin bir kısmında bu işi camilere havale etmekle mesuliyetten kurtulamaz! Hem zamanı ayarsız, programı belirsiz, kontrolsüz bir şekilde ve ders yapmaya müsait olmayan mekânlarda yapılan gelişigüzel eğitimden netice alınır mı?
Halkın paralarıyla yapılan okullar, uzun bir öğretim devresinde, çoğu hava civa programlarla meşgul edilirken, Müslüman milletimizin temel hakkı olan din ve Kur’ân öğretimine bir türlü sıra gelmiyor! Çok mühim olan bu mevzu, boş zaman sayılan tatilde camilere havale etmekle geçiştiriliyor.
Şerefli tarihimizin, iftihar ettiğimiz değerlerine ulaşabilmemiz, millet olarak varlığımızı sürdürebilmemiz ve muasır medeniyet seviyesine ulaşabilmemiz için bu konuya gerektiği kadar ehemmiyet vermemiz şarttır! Aksi taktirde, Kur’ân’dan ve İslâmiyet’ten aldığımız millî kültür ve öz değerlerimizden uzak tutulduğumuz için 90 yıldan beri devam eden gerilememiz devam edecektir. Bu ise, -Allah korusun- daha kötü durumlara düşmemize sebep olacaktır!
Zaten içteki ve dıştaki ezelî düşmanlarımızın istediği de bu değil mi?