"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Maziye (Tarihe) düşman eğitim

Naci TEPİR
19 Nisan 2018, Perşembe 01:26
Bir İslâm Kahramanı, Şehit Adnan Menderes...

Bilindiği gibi kahramanlık, başta din, vatan ve millet hatta bütün insanlık için, her türlü zor şartlar karşısında, maddî mânevî fedakârlıklara katlanıp, bütün kuvvetiyle çalışan, icabında canını seve seve feda edenlere verilen bir sıfattır. Kahramanlığın kıymeti de bu fedakârlıkların ve neticelerinin kıymetiyle ölçülür. Aldatmayla, propagandayla, dayatmayla, yalan yanlış bilgilendirme ve yakıştırmayla olan kahramanlıklar, sahtedir, gerçek kahramanlıkla hiçbir alâkası yoktur! 

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin (ra) buyurduğu gibi, “Kimin himmeti, milleti ise, o tek başına bir millettir!”1 İşte rahmetli Adnan Menderes de “Tek başına bir millet” olan kahramanlardandır!

Evet, TBMM tarafından İstiklâl Madalyası verilen rahmetli Adnan Menderes, İstiklâl Savaşı boyunca (1919–922), kendi çiftliğinden her türlü yiyecek, giyecek ve çeşitli malzemeleri arabalarla cepheye taşımıştır.

Cumhuriyetin ilânından (29 Ekim 1923) sonra ve tek parti döneminde, demokrasi ve hürriyet fikirlerinin yayılması için büyük gayret göstermiştir.

Daha sonra, çok partili hayata geçişte, “Demok- rat Parti” kurucuları arasında yerini alarak 1946 seçimlerinde Aydın’dan millet vekili seçildi. Nihayet 1950 seçimlerinde, Demokrat Parti’nin büyük bir ekseriyetle iktidara gelmesiyle Başbakan ve parti genel başkanı oldu. 10 senelik Başbakanlığı süresince hiç maaş almamıştır! Ayrıca, kendi çocuklarının da devlet ihalelerine girmesini yasaklamıştır! 

Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi, ülkede büyük bir bayram havası estirmiştir. Çünkü, CHP iktidarının o zamana kadar halkımıza reva gördüğü baskıcı zihniyetinden, esir muamelesinden ve dini inancına varana kadar genleriyle oynamasından, dayanılmaz işkencelerinden ülke kurtulmuştu.

Hele de ahır veya depo olarak kullanılan camilerin tekrar ibadete açılması, Kur’ân-ı Kerîm üzerindeki yasağın kaldırılması, Ezan-ı Muhammedî’nin (asm) aslına çevrilmesi gibi icraatı, yıllarca büyük çile çeken halkımızı çok büyük sevince boğmuştur!

Ayrıca, bu dönemde (1950–1960) vatandaşa değer verilmiş, fakirlikten kurtarılmış, karnı doymuş ve cebi para görmüştür! Ülkede yeni yeni iş sahaları açılmış, memleket baştan başa şantiyeye dönmüştür. 

Dış münasebetlerde de başarılı bir siyaset takip edilerek, NATO’ya girilmiş, CENTO ve SEATO gibi çeşitli “pakt” veya “ittifak”lar kurularak memleketin itibarı ve emniyeti oldukça yükseltilmiştir. Bu devirde gerçekleştirilen bütün bu gelişmeler, birkaç cümle ile değil, ancak bir kaç kitap ile ifade edilebilir!

İşte, bu gelişmeleri çekemeyen dış düşmanlar ve onların yalakası hain yerli işbirlikçileri 27 Mayıs 1960’da hunhar bir darbeyle, milletin bağrından çıkan ve yüzünü güldüren Demokrat Parti iktidarına son verdiler. Bununla da kalmadılar. Başta rahmetli Menderes olmak üzere, demokratlar hakkında utanmadan, sıkılmadan olmadık iftiralarda bulundular! Devlet hazinesini kendileri soydukları halde, Demokratların üzerine attılar! 27 Mayıs’ı, “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” ilân ettiler! Nihayet, uyduruk mahkeme sonunda, başta Menderes olarak, ülkenin iki güzide seçkin bakanını alçakça idam ettiler! 

Adnan Menderes’in Eğitim Düşüncesi

İrad ettiği “Konya Nutku”nda eğitim hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirmiştir:

“(...) Vicdan hürriyeti bahsine gelince: Türk milleti Müslümandır ve Müslüman olarak kalacaktır! Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dînini telkin etmesi, onun esâsını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez bir şartıdır. Halbuki mekteplerde din dersi olmayınca, evlâdına kendi dînini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu dînini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icap eder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilemez. Bu itibarla orta mekteplerimize din dersi koymak, yerinde bir tedbir olacaktır (...) Müslümanlığı ve onun esaslarını, farizalarını ve kaidelerini kifayetle telkin edip öğretecek öğretmenlerimizin yetiştirilmelerine ayrıca gayret sarf edilecektir.”2 

NOT: Bir önceki yazıda teknik bir hatadan dolayı, Filozof Rıza Tevfik’in 2. Abdülhamid hakkında yazdığı ve karışık çıkan şiirin doğrusu şöyle:  

ABdülhamid’in MânevÎ Ruhaniyatından İstimdad

“Tarihler seni andığı zaman,

“Sana hak verecek ey koca Sultan!

“Bizdik sana iftira atan,

“Asrın en kudretli Padişahına!

“Deli sen değil, meğer bizmişiz;

“Bir çürük ipliğe hayal dizmişiz;

“Sade deli değil, edepsizmişiz;

“Tükürdük atalar kıblegâhına!..                                        

Okunma Sayısı: 1777
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı